Günümüzün hızla değişen sosyo-kültürel değerleri, her yaş grubundaki kadın ve erkeklerde genç ve dinamik görünüme sahip olma isteğini ve buna bağlı olarak estetik işlem taleplerini artırmıştır. Bununla birlikte, estetik uygulamalardan beklentiler de hızla değişmektedir. Hastalar, uygulamaların hızlı bir şekilde yapılabilir olmasını, estetik sonuçların uzun sürmesini, güvenilir ve modern olmalarını, uygulama sonrasında iş ve günlük yaşama çabuk dönülebilecek kadar yan etkilerin az olmasını istemektedir. Bu amaçla "Ameliyatsız Yüz Estetik İşlemleri" olarak tanımlanan yöntemler geliştirilmiştir. Yüz gençleştirme ve yeniden şekillendirmede kullanılan bu yöntemler, güvenli ve minimal doku hasarına yol açan prosedürlerdir. Botox, dolgu, PRP, kök hücre enjeksiyonları, yağ transferleri ve lazer uygulamaları gibi.

Özel cerrahi iplikler ve teknikler ile yüzdeki dokuların normal anatomik alanlarına çekilmesi, asılması, gerilmesi ile yüzün yeniden şekillendirilmesini hedefleyen tüm uygulamalar “iple yüz gençleştirme, iple ameliyatsız yüz germe, iplikler ile yüz asma” olarak tanımlanır. Bu uygulamaların ameliyathane ve hastane yatış koşulları gerektirmeksizin, uygun sterilizasyon koşullarında, deri kesilmeden ve dikilmeden sadece lokal anestezi ile yapılıyor olması, hastanın bilincinin açık olması nedeniyle uygulama ve sonuçlarını bir ayna ile görebilmesi, böylece hastanın doktorla uygulamanın her aşamasında değerlendirmeye katılması özel bir durum sağlamaktadır. Bu nedenle son yıllarda yüz, burun, kulak ve boyun gibi özel estetik alanlarda, basen ve göğüsler gibi vücut alanlarında geniş bir klinik uygulama alanı bulmuştur.

Uygulamada kullanılan iplikler hakkında bilgi vermeye başlamadan önce önemli birkaç noktayı hatırlatalım. Bu uygulamalar, cerrahi endikasyonu konulmuş estetik cerrahi uzmanı tarafından yapılması gereken operasyonların kesinlikle bir alternatifi değildir. İkincisi, iplikler klinik ve bilimsel çalışmaları yapılarak güvenlikleri kanıtlanmış, lisanslandırılmış ve sağlık onayları alınmış ürünler olmalıdır. Bu iplikler, uygun hastalara, uygun teknikler kullanılarak ve yeterli koşullarda uzman doktorlar tarafından uygulanmalıdır.

İple yüz gençleştirme uygulamaları yerine birçok popüler ismin kullanıldığını görmekteyiz: Fransız askısı, dinamik askı, örümcek ağı askısı, sonsuzluk askısı, kukla askısı, doğal iplik askısı... Bu isimler, uygulamada kullanılan ipliklerin ticari isimleridir. Burada önemli olan, yaptırmak istediğiniz ipliğin ticari ismi değil, ipliğin hangi materyalden yapıldığı, biyolojik güvenliği ve fiziksel özellikleridir. İpliklerin bu özellikleri, ipliğin kalıcılık süresini, uygulama metodunu, hangi ipliğin yüzün hangi anatomik bölgesine uygulanabileceğini ve klinik-estetik sonuçlarını belirler.

Kullanılan iplikler öncelikle ikiye ayrılarak tanımlanmaktadır.

Erimeyen, kalıcı iplikler

Bunlar dokuda reaksiyon oluşturmadan ömür boyu kalabilmektedir. Kalıcı ipliklerin fiziksel-mekanik özellikleri nedeniyle yüz dokularını yukarı kaldırma, asma ve germe güçleri daha fazladır. Estetik yüz cerrahisinin bir alternatifi olmamakla birlikte, yüz gençleştirmede güzel bir sonuç sağlamaktadır. Uygulanan iplikler ömür boyu kalıyor ancak doğru teknikle uygulandığında dokularda ve vücutta herhangi bir olumsuz reaksiyon geliştirmedikleri bilinmektedir. Bu süre zarfında iplikler doğal bir estetik görüntü verirken ipliğin varlığı hissedilmez. İplik kalıcıdır ancak klinik ve estetik sonuçlarının süresi 2-5 yıl olarak tanımlanmaktadır. Zamanla estetik sonuçlar azalmakta ve ilave iplik uygulamaları gerekebilmektedir. Kalıcı iplikler, materyal içeriklerine ve fiziksel özelliklerine göre alt gruplara ayrılmaktadır.

plik-aski-sistemlerinde-iplik-turleri.jpg

  • İpliğin dış fiziksel yüzeyinin düz olmadığı, yüzeyinde çıkıntıların ve mini kancaların bulunduğu erimeyen iplikler; barbed, çentikli, kancalı, kılçıklı iplikler olarak da bilinmektedir. Bu fiziksel yapılar, ipliklerin dokularının sıkı tutulmasını ve yukarı askılamanın daha etkin olmasını sağlamaktadır. Ancak bu özellikler, ipliklerin yerleşimi sırasında dokuda minimal de olsa bir hasar yaratabileceği anlamına gelmektedir. İpliklerin yüzeyindeki çıkıntılar mini kabartılar şeklindeyse, bunlar agresif olmayan (non-agresif) iplikler olarak tanımlanırken, kancalar ve kılçıklar şeklindeyse agresif iplikler olarak tanımlanmaktadır. Agresif olmayan iplikler, uygulama sırasında dokulara daha az hasar vermektedir.

Barbed-iplik-yapisi.jpg

    • Bu gruptaki ipliklerin en çok bilineni dinamik askı, spring thread ve Fransız askısı olarak adlandırılan ipliklerdir. Bu iplikler, sarmal polyester bir iplik ve üzerinde minik düğümler gibi duran çıkıntılar oluşturan silikon bir örtüden oluşmaktadır. Bu ipliğin güçlü yapı kazandırırken esnek ve elastik olması, yüzün mimik dinamiği ile iyi bir uyum içinde olmasını sağlamaktadır. Agresif olmayan fiziksel yapısı, uygulama sırasında dokuda daha az travma anlamına gelmektedir. Polyester ve silikonun yüksek biyolojik uyumu, doku uygulamalarında yüksek bir güvenlik sağlamaktadır. Yüze uygulandığında ipliğin agresif olmayan çıkıntıları, dokuyu tutarak mekanik olarak yukarı kaldırmanın daha homojen olmasını sağlar. Dışının silikon ile kaplanmış olması, reaksiyon yapmadan ipliğin uzun yıllar kalmasını mümkün kılmaktadır. Çıkıntılar iplik yüzeyinde üretim aşamasında kaplama ile yapılmakta ve yüzey boyunca 360 derece sıralanmakta ve çift yönlüdür (bi-directional).

    • Yüzeyi düz olmayan ipliklerden bir diğeri, dış yüzeyi polydioxanone (PDO) ile kaplı olan PP (polipropilen) ipliklerdir. Yüze uygulandığında PDO bir yıl içinde kaybolurken, dokuda yeni kolajen ve destek dokuların oluşumunu uyarmaktadır. PP ile yapılmış iplik yüzeyinde mekanik olarak oluşturulmuş dikenler, yüzey boyunca 360 derece sıralanmakta ve çift yönlüdür (bi-directional). Yüze uygulandığında ipliğin agresif çıkıntıları, dokuyu tutarak mekanik olarak yukarı kaldırmanın daha homojen olmasını sağlar. Polipropilen içeriği, reaksiyon yapmadan ipliğin uzun yıllar kalmasını sağlar. Kore tarafından üretilen bu iplikler Tesslift olarakta bilienmektedir. Son yıllarda yeni bir versiyonu olan Tesslift soft geliştirilmiştir. Bu yeni versiyon aynı fiziksel yapıya sahip tam emilebilir PDO (polidioksanon) yapılmıştır. 

    • Yüzeyi düz olmayan ipliklerden bir diğeri Aptos threads olarak bilinen iplik grubudur. Aptos iplik grubunda erimeyen formu polipropilenden yapılmıştır. İpliklerin dış yüzeyinde tek sıralı ve kesiler yapılarak yaratılan kancalar bulunmaktadır.

  • İpliğin dış fiziksel yüzeyinin düz olduğu erimeyen iplikler; non-barbed thread, smooth thread, pupet face lift(kukla yüz germe), loop thread ve elastik lift uygulaması olarak da tanımlanmaktadır. İpliklerin düz yüzeyleri, ipliklerin uygulanması sırasında dokuda çok daha minimal bir hasar yaratabileceği anlamına gelmektedir. İpliklerin üretilme materyallerine göre oldukça çeşitli olduklarını görmekteyiz.
    • Erimeyen düz iplikler olarak polipropilenden yapılmış iplikler kullanılmaktadır. Yüze uygulandığında polipropilen içeriği reaksiyon yapmadan ipliğin uzun yıllar kalmasını sağlar. Bu iplikler düz olmaları ve agresif olmamaları nedeniyle uygulanması ve istendiğinde kolay çıkarılabilmeleri nedeniyle tercih edilmektedir. Ayrıca, bu iplikler fiziksel özellikleri ile yüzde daha derin dokulara yerleştirilebilme avantajı da sunmaktadır. Poliprolen iplikler uygulama sırasında dokuların askılanma etkinliği için cilt altı dukulara sabitlenmelidir.

iplik-uygulama-alanlari.jpg

    • Aynı amaçla kullanılan diğer bir ip grubu elastik lift, elaticum lift olarak bilinen polyester üzeri silikon ile kaplanmış ipliklerdir. Polyester-silikon içeriği, reaksiyon yapmadan ipliğin uzun yıllar kalmasını sağlar. Bu iplikler düz olmaları ve agresif olmamaları nedeniyle uygulanması ve istendiğinde kolay çıkarılabilmeleri nedeniyle tercih edilmektedir. Ayrıca bu ipliklerin yüksek elastik yapıları ve doku uyumu avantajlar sunmaktadır. Elastik lift iplikler uygulama sırasında dokuların askılanma etkinliği için cilt altı dukulara sabitlenmelidir. Başlangıçta Kore'de "M-sling" olarak kullanılan silikon iplikler son zamanlarda, özellikle kadın doğum ve jinekolojide vajinal rekonstrüksiyonda kullanılmaktadır. Daha sonrası polyester dokumaya sarılmış silikon monofilament bir çekirdekten oluşan Elasticum bantlar "Elasticum lifting" olarak bilinen yeni bir teknik ile kullanılmaya başlanamıştır. 

    • Bu guruptaki diğer bir iplik altın ipliklerdir. 1970'lerde altın iplikler ilk olarak Fransa'da geliştirilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. İp askılamada kullanılan altın iplikler, %99,99 saf altından üretilir ve 0,06 ila 0,07 mm kalınlığında tıbbi sınıf iplikler haline getirilir. Bu iplikler tamamen saf altından oluştuğu için minimum alerjik reaksiyona neden olur. Ayrıca, ultra ince yapıları dokulardaki metalik hissi azaltır. Son yıllarda eriyebilir PDO (polidioksanon) ipliklerin dışı altınla kaplanarak kullanılmaya başlandı. Tüm gelişmelere rağmen vücutta uzun süreli olarak parçalanmayan metal parçacıklarının varlığı konusunda endişeler ortaya çıkmıştır. Bu parçacıkların radyografilerde görünür olmaları nedeniyle çeşitli tıbbi muayeneler sırasında sorunlara yol açabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, sık lazer tedavisi gören hastalarda, cilde yüzeysel olarak yerleşmiş altın parçacıklarının neden olduğu pigment birikimi gelişebileceği ileri sürülmektedir. Günümüzde fazla tercih edilmiyorlar.

Eriyebilen, kalıcı olmayan iplikler

Bunlar dokuda reaksiyon oluşturmadan bir süre kaldıktan sonra tamamen erimektedirler. Bu süre içerisinde ipliklerin fiziksel-mekanik özellikleri nedeniyle uygulandıkları dokularda yukarı kaldırma, asma ve germe güçleri devam etmektedir.

  • İpliğin dış fiziksel yüzeyinin düz olmadığı, yüzeyinde çıkıntıların, kılçıkların ve mini kancaların bulunduğu eriyebilen iplikler; Burada kancalar üretim aşamasında iplik yüzeyinde kesiler yapılarak yaratılır yada üretim aşamasında baskı yolu oluşturulmaktadır. Kancaların iplik yüzeyinde tek sıra yada 360 derece dağılımı gösterecek şekilde dizilebilirler. Ayrıca tek yönlü yada çift yönlü bir dağılım gösterebilirler. Bu fiziksel yapılar, ipliklerin dokularının sıkı tutulmasını ve yukarı askılamanın daha etkin olmasını sağlamaktadır. Ancak bu özellikler, ipliklerin yerleşimi sırasında dokuda minimal de olsa bir hasar yaratabileceği anlamına gelmektedir.

Barbed-iplik-yapisi-2.jpg

  • İpliğin dış fiziksel yüzeyinin düz olduğu eriyebilen iplikler; Bunalar örümcek ağı olarak bilinen ipliklerdir. Bu ipliklerin dokuları yukarı kaldırma, asma ve germe güçleri oldukça azdır. Daha çok uygulama alanında volüm vermek ve dokuda yeni kolejen sentezinin uyarılması için kullanılmaktadır. Tekli, çoklu, düz yada spiral şeklinde ürtilmiştir. 

Eriyebilir iplikler, üretimlerinde kullanılan materyal yapılarına göre dört grupta tanımlanmaktadır.

  • İlki PDO olarak kısaltılan polidioxanone yapılmış ipliklerdir. Bu ipliklerle yapılan uygulamalar örümcek ağı yöntemi olarak bilinmektedir.
  • İkinci eriyebilen iplik, PLLA olarak kısaltılan polilaktik asit ile yapılmış ipliklerdir. PLLA içeriği dolgu uygulamalarında da kullanılmaktadır. PLLA ipliklerinin farkı, uygulandığında erime süresine kadar yüzde germe etkisinin devam etmesi, ancak bu süre içerisinde deride yeni kolajen sentezini uyararak doku yenilenmesini sağlamasıdır.
    • PLLA içeren ipliklerin en popüleri Silüet (Silhouette) ipliklerdir. 2000'li yılların ortalarında, iplik askı yöntemlerinde kullanılan geleneksel dikenli ipliklerden farklı olarak "Silhouette Instalift" olarak bilinen iplikler geliştirildi. Silhouette Instalift, erimeyen polipropilen iplik üzerinde dokuları 360 derece kavrayabilen eriyebilir PDO (polidioksanon) konik konilerden oluşuyordu. Ancak iplik askı uygulamaları ağırlıklı olarak eriyebilir ipliklere odaklandıkça ürün yeniden tasarlandı; Silhouette Soft. Bu yeni form eriyebilir PLLA (poli-L-laktik asit) yapılmış ana iplik ve her iki ucunda eriyebilir polilaktik glikolik asit (PLGA) yapılmış çift yönlü konilerden oluşuyordu. Silhouette Soft'un önemli avantajlarından biri PLLA'nın, PDO'ya kıyasla daha uzun sürede çözünmekte olması ve bu da işlemin kalıcılık süresini yaklaşık 18-24 aya kadar önemli ölçüde uzatmasıdır. Bu koniler, ipliğin her iki ucundan dokuları zıt yönlerde kavrayarak dokuları merkeze doğru çekmeyi hedefliyordu. İpliğin her iki ucuna uzun iğneler, ipliğin yerleştirilmesini kolaylaştırıyordu. Ancak, iğneler yüz kıvrımlarının olduğu bölgelerde ipliğin doğru bir düzlemde yerleştirilmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca koni sayısının sınırlı ve büyük olması, cilt yüzeyinde çukurlaşma ve cilt altındaki konilerin elle hissedilebilmesine veya hatta görülebilir olmasına neden olmaktadır.

  • Üçüncü eriyebilen iplikler, PCL olarak kısaltılan polikaprolakton iplikleridir ve son zamanlarda önemli bir ilgi görmüştür. Yüksek esnekliği ve elastikiyetiyle bilinen PCL iplikler biyolojik olarak karbondioksit ve suya parçalanarak tam erimektedir. PCL'den oluşan iplikler, PDO ipliklerinin (6 ila 8 ay) ve PLLA ipliklerinin (12 ay) erime sürelerine göre 1 ila 1,5 yıl boyunca vücut tarafından kademeli olarak emilir. PCl içeren iplikler  kolajen sentezi ve kırışıklık iyileşmesi üzerindede yüksek bir etkinliğe sahiptir. 
  • Dördüncü eriyebilen iplikler, PLLA + PCL ya da PLLA + PCL + hyaluronik asit içeren kompleks ipliklerdir. Bu iplikler içerisinde en yaygın kullanılanları Apthos iplik ürünleridir.  

Eriyebilir ipliklerde kalıcılık süreleri içeriklerine göre değişkenlik göstermektedir. PDO ipliklerde bu süre 2-4 ay, PLLA, PCL ve HA ipliklerin kalıcılığı ise sırasıyla 12 ay ile 18-24 ay arasındadır. Bu sürelerin sonunda iplikler erir, ancak dokuda yeni kolajen ile sıkılık etkileşimi devam eder. Yukarıda tanımlanan iplikler arasında en sık tercih edilenler, eriyebilir ya da kalıcı olup yüzeylerinde fiziksel olarak çıkıntıları bulunan ipliklerdir.

 

İplikler deri altına yerleştirildiğinde çevredeki yumuşak doku iplik çıkıntıları ile sabitlenebilir. Sabitlenen ipliklerin uygun vektörlerde çekilmesi ile sarkmış, gevşek yumuşak doku sıkılaştırılabilir; dokuların yukarı kaldırılması ile yüz konturu yeniden şekillendirilebilmektedir. İpliklerin erime süresinde, yavaşça metabolize olurken dokuda yeni kolajen ve elastik liflerin üretimi uyarılmakta, derinin destek dokuları yeniden yapılanmakta; yani yüzde gençleştirme sağlanmaktadır. Ayrıca iplik bozuldukça ipliğin etrafında çok sayıda yeni lif benzeri yapı üretildiği için bu yapılar, dokuları kaldırma etkisinin sürdürülmesini sağlayacaktır.

İplik uygulamalarındaki klinik ve estetik sonuçlar, hastalardaki bireysel farklılıklar, klinisyenin deneyimi ve ipliklerin performansı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. İplik askılama teknikleri için giderek daha fazla sayıda iplik kullanılmakta ve ürün özellikleri birçok açıdan farklılık göstermektedir. Bu nedenle kullanılacak ipliğin performansı son derece önemlidir. İpliğin performansında;

  • Kullanılacak ipliklerin fiziksel ve mekanik özellikleri çok iyi değerlendirilmelidir. İpliklerin üretimi sırasında fiziksel olarak dış yüzeylerinde oluşturulan çıkıntıların nasıl yapıldığı önemlidir. Bu çıkıntılar iplik yüzeyinde kesiler ya da kalıplamalar ile oluşturulmaktadır. Kesilerek çıkıntılar yapıldığında, kesi alanlarında ipliğin çapı azaldığı için mekanik gerilmeye karşı zayıfladığı gösterilmiştir. İplikler, yüz dokularında bu kadar büyük kuvvetlere maruz kalmazlar. Ancak ipliklerin yerleştirilmesi sırasında kuvvetlere maruz kalarak kopmalar yaşanabilir. Çıkıntılar, doku hareketliliğinde zamanla deformasyona uğrayabilir ve dokuyu tutma etkilerinde azalmalar, klinik cevapta zayıflama yaşanabilmektedir.

  • Kullanılan iplikler uygun bir elastik modüle sahip olmalıdır. Doğal bir estetik görünümün elde edilmesi, uygulama sonrası ipliklerin hissedilmemesi ve yüz mimiklerini etkilememesi için uygun elastik özelliklere sahip olmaları gerekmektedir. Çok esnek (düşük modül) iplikler iyi bir kaldırma etkisi sağlamayabilir ve çok sert (yüksek modül) olanlar kas ve doku hareket ettiğinde hastada yabancı cisim hissi yaratabilir. Özellikle basen ve göğüs gibi vücut bölgelerinde kullanılan iplikler, yüzde kullanılanlara göre daha elastik olmalıdır. İpliklerin elastik modülleri, kullanılması gereken ideal iplik uzunluğunu da belirlemektedir. Young modülü, elastik modül olarak da bilinir ve elastik bir nesnenin bağıl uzunluğunun uygulanan stresle ilgili olarak nasıl değiştiğini gösteren katsayıyı temsil eder. İpliklerin de elastik modülleri bulunmaktadır. Her bir ipliğin doğasında bulunan elastikiyeti anlayarak, yüz anatomisine uygun ipliklerin kullanılması daha uyumlu sonuçların yaratılmasını sağlamaktadır. Elastik modül sadece ipliğin PDO, PLLA veya PCL gibi bileşimi tarafından belirlenmez; ipliğin üretim süreci ve uygun saklama koşulları da bu modülü değiştirebilir. Yüksek modüle sahip iplikler kullanmak başlangıçta mükemmel kaldırma etkileri üretebilir, ancak kaslar veya dokular hareket ettiğinde yabancı cisim hissi tetikleyebilir. Tersine, düşük modüle sahip iplikler kullanmak yüz hareketleri veya ifadeleri sırasında rahatsızlığı en aza indirir, ancak daha zayıf bir kaldırma etkisine neden olabilir.

  • Kullanılan ipliklerin biyouyumluluğu yüksek olmalı ve biyouyumluluk testlerinden geçmiş olmalıdır. İplikler, muhteviyatlarına göre kalıcı ve belli bir süre sonra tamamen eriyebilen ipliklerdir. İplikler, bu süreler içerisinde uygulandığı dokuda ve vücutta herhangi bir reaksiyon oluşturmamalıdır.

  • Yüksek kaliteli emilebilir dişli iplikler kullanıldığında, bunlar yalnızca kaldırma etkisi yaratmakla kalmaz, aynı zamanda emilim süreci boyunca çeşitli doku rejenerasyon etkilerine de yol açarlar. Dolayısıyla, uzun vadede emilmeyen ipliklerden daha verimli görünmektedirler. Ancak, ipliğin çok ince olması, yüz gibi dinamik alanlarda zamanla üzerindeki kancaların kalınlığının ve gerginliğinin kaçınılmaz olarak azalması ve kancaların doku ve ipliğin kendisine bağlanma yeteneğinde hızlı bir düşüşe neden olacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle, dokunun pozisyonunu gerçekten değiştiren ve gerçek bir kaldırma sonucu sağlayan yeterli kalınlık ve gerginliğe sahip ipliklere sahip olmak çok önemlidir. Daha geniş yüzey alanına sahip daha kalın iplikler, ciltte fibroblastları ve kök hücreleri daha etkili bir şekilde uyararak daha büyük bir kaldırma etkisi sağlamaktadır.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency