- Gösterim: 433
Cildimizin yapısında avuç içi, ayak tabanı, sünnet derisi ve dudaklar dışında kıllar bulunmaktadır. Kıllar, saçlı deri, kaş, kirpik, koltuk altında olduğu gibi kalın, pigmentli terminal kıllar ya da ince, açık renkli vellus (ayva tüyü) formunda bulunur. Ayrıca embriyonal gelişimde oluşan velluslara benzer lanugo kıllarda bulunmaktadır. Lanugolar rahimde yada doğum saonrasında dökülmektedir. Vücut kıllarının derideki ilk ilkel oluşumu gebeliğin 8-12 haftalarında başlamaktadır. İlk olarak kaş, üst dudak ve çenede gözlenmektedir. Daha sonra tüm vücutta (el içi ve ayak tabanı, dudaklar ve sünnet derisi dışında) simetrik olarak gelişmektedir. Gebeliğin 24-28 haftalarında saçlı deride ilk olarak vellus denilen kılları görmekteyiz. Bunlar daha sonra yerlerini ara saç folliküllerine bırakmaktadır. Saçlı deride terminal kıllar 12-16 aylarda gözlenmektedir. Doğum sonrasında vücutta toplam 5 milyon kıl folikülü bulunur. Kıl folikülünün 1 milyonu baş-boyun bölgesinde olup, 425 bini gövdede, 220 bini kollarda, 370 bini ayaklarda bulunmaktadır. 100-150 bin saç folikülü ise saçlı deride yer almaktadır. Bu yoğunluk etnik kimliğe, yaşa, saçın rengine ve saçlı deri bölgesine göre değişmektedir.
Saçlı deride 1 cm² bulunan saç sayısına saç yoğunluğu (dansitisite) denilmektedir. Saçlı derinin tepe kısmı en yoğun alandır(250-400 saç fiber/cm²), saçlı derinin yan ve arka alanları daha az yoğundur(150 saç fiber/cm²'). Saç yoğunluğu, tepeden arka ve yanlara inildikçe azalmaktadır. Erkeklerde, kadınlara göre saç yoğunluğu daha fazladır. Irklara ve saç rengine göre saçlı deride saç folikül yoğunluğu; sarışın ırklarda 130.000 saç fiber/cm², koyu kahve-siyah saçlı ırklarda 110.000 saç fiber/cm², kızıl saçlı Avrupalılarda 90.000 saç fiber/cm², Afrika ırklarında 90.000 saç fiber/cm², Asya ırklarında 90.000 saç fiber/cm² gibi değişiklik göstermektedir. Saçlı deride yaşlanma ile saç foliküler yoğunluğu azalmaktadır. Yenidoğanda 1135 saç fiber/cm² varken, 3-12 aylıkken 795 saç fiber/cm², 30 yaşlarda 615 saç fiber/cm² ve 70-80 yaşlarda 435 saç fiber/cm² gerilemektedir.
Saçlı deride saçlar, embriyonal gelişim ve sonrasındaki formlarına göre tanımlanmaktadır.Bu formlar, vellus, ara ve terminal saçlar birbirlerine dönüşebilmektedir.
- Lanugo saçlar; gebelik sürecinde oluşan saçlardır ve gebeliğin 32-36. haftasında dökülmektedir. Yenidoğan ve erişkinde saçlı deride görülmez.
- Vellus saçlar; doğum sonrası vücutta lanugalar dökülürken yerini vellus saçlar almaktadır. Saçlı deride %7-25 oranında olabilmektedir.
- Ara saçlar; doğum sonrası saçlı deride ilk çıkan saçlardır. 3 aydan 2 yaşa kadar devam etmektedir. Erişkinlik döneminde sadece androjenetik saç dökülmesinde görülmektedir.
Saçların çapları ve şekilleri ırklara, yaşa ve cinsiyete göre değişmekle birlikte ortalama 0,05 – 0,09 mm'dir. Asya ırklarında, Avrupa ve Afrikalı ırklarına göre kıl fiberleri daha kalın ve serttir. Kıl kesildiğinde şekli yuvarlak ve düzdür. Saçlı deride 1 cm²'de kıl folikül yoğunluğu, Avrupa ırklarından daha azdır. Yoğunluk, saçlı deride 90.000'den azdır. Avrupa ırklarında düz, dalgalı ve kıvırcık saçlar bulunmaktadır. Kıl fiberi kesildiğinde yuvarlak ya da ovaldir, ancak çapları daha incedir. Avrupa ırklarında saçlı deride 1 cm²'de saç yoğunluğu, saç rengine göre değişmektedir. Sarışınlarda en yoğun, sonra kızıl ve koyu saçlılarda en az yoğunluk bulunmaktadır. Yoğunluk 100.000-150.000'dir. Afrikalılarda kıvırcık saçlar bulunmaktadır. Kıl fiberi kesildiğinde oval hatta şerit şeklindedir. Bu şerit yapı, saçın uzun ekseninde az fleksibl, kısa ekseninde ise fleksibl olmasını sağlamaktadır; bu da saçın kıvrık olmasına neden olmaktadır. Saçlı deri daha fazla yağlı olmasına rağmen, kıvırcık saç yapısı yağın saça homojen dağılmasını engellemektedir. Bu da saçları diğer ırklara göre daha kuru yapmaktadır.
Saçlar fiziksel olarak elastiktir. Bu elastikiyet özelliğini saçın korteksindeki keratin lifleri sağlamaktadır. Islak saç, boyunun %30 kadar esneyebilmektedir. Perma, boya ve UV ışınları, elastik yapısını bozmaktadır. Saçlar yapısal olarak statik elektrik yüküne sahiptir. Saçlar kuru olduğunda ve tarandığında elektriklenmektedir. Bu durum, saçın şekil almasını engellemektedir. Saçın yapısal diğer özelliği su tutma kapasitesidir. Saçların su içeriği nemli ortamlarda artar. Nemli ve sıcak ortamlarda saçların statik elektriği az olduğu için daha az hacimli görünürken, sıcak ve kuru ortamlarda saçların statik elektriği fazla, saç daha hacimli görünmektedir. Islak saçlarda korteks su ile şiştiği için saç yüzeyi geçici olarak kayganlaşır ve düz yüzeyini kaybeder. Bu nedenle saçlar ıslakken taranması ve fırçalanması saça daha fazla hasar vermektedir. Saç gövdesi dış etkenlere dayanıklıdır. Mısır mumyalarında saçların varlığı bunu desteklemektedir. Saç gövdesini oluşturan keratin proteini, ara filamentlerle birbirlerine sıkıca bağlıdır. Bu bağlanmayı korteks, kütikül ve matris tarafından üretilen yüksek kükürt proteinleri, ultra-yüksek kükürt proteinleri ve yüksek glisin-tirozin proteinleri sağlamaktadır. Bir saçın en az %50 karbon, %20 oksijen, %6 hidrojen, %5 kükürt ve %17 azottan oluşmaktadır. Eser miktarda saçta magnezyum, arsenik, demir, krom ve diğer metaller ile mineraller de bulunmaktadır. Saçlarda ayrıca bulunan amino asitler; sistein, treonin, tirozin, fenilalanin, arginin ve triptofan'dır.
Keratin proteinleri arasındaki disülfid bağları, saç keratininin suda çok az çözünmesini, stabil yapısını ve proteaz enzimlerine direncini sağlamaktadır. Keratin proteinlerinin su tutma kapasiteleri bulunmaktadır. Keratinin su tutma kapasitesi, içindeki amino ve guanidino gruplarına bağlıdır. Saçın su içeriği fiziksel ve kozmetik faktörlerden etkilenir.
Saçlı deri; deri, deri altı destek dokusu, sert bir fibröz doku olan aponeurotica(galea aponeurotica), daha zayıf alt destek doku ve kafa kemik zarı olan pericranium tabakalarından oluşmaktadır.
Saçlar, deri içerisinde eldivenin parmak kısımlarına benzer anatomik bir kılıf içerisinde yer almaktadır. Saç gövdesi ve onu çevreleyen bu kılıf yapı "folikül" olarak tanımlanmaktadır. Folliküler yapı, 20'den fazla farklı hücre grubundan oluşmaktadır; bu nedenle sahip olduğumuz en küçük kompleks organlarımızdandır. Saç follikülünün hemen çevresinde bulunan sebase bez (yağ bezi) bir kanal ile foliküle açılırken, "arrector pili kası" folikül ile deri üst kısmı arasında uzanarak stres ve soğukta saçların dikleşmesini sağlamaktadır. Foliküler yapıda 1-4 arasında saç bulunabilmektedir. Bu kompleks yapı "pilosebasöz ünite, foliküler ünite" olarak tanımlanmaktadır. Foliküler ünitler, saçların yaşamsal döngülerine göre fonksiyonel olarak 2 bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin ayrım sınırını arrector pili kasının kıl follikülüne yapışma noktası belirlemektedir.
- Birinci bölüm; kalıcı bölüm olarak isimlendirilir ve deri yüzeyine yakın olan bölümdür. Bu bölüm saçların yaşam döngülerinde fonksiyonel aktivitesi ve anatomik yapısı değişmeyen bölümdür.
- İkinci bölüm; geçici veya değişken bölüm olarak isimlendirilir. Daha derinde yer almaktadır ve saçın evrelerine göre fonksiyonel aktivitesi ve anatomik yapısını değiştirmektedir.
Bir foliküler ünite yapısında; 1-4 arasında değişen terminal saçlar, 1-2 arasında vellus saçlar, sebase bez, arrector pili kası, zengin bir damarsal ve sinir ağ yapısı, çevresinde dermal destek doku bulunmaktadır.
Foliküler ünitin anatomik bölümleri:
- Sebase bez kanalının folliküle açıldığı kısmın üzerinde kalan bölüme "infundibulum" denilmektedir. Üst kısmına "acro-infundibulum" denir ve infundibulum, epidermisin stratum korneum ve granulosum katmanları ile devam etmektedir. Alt kısmına ise "infrainfundibulum" denilmektedir.
- Arrector pili kasının folliküle yapıştığı noktaya "bulge" denilmektedir. Burası folliküler kök hücrelerinin bulunduğu yerdir.
- Sebasöz bez ile bulge arasında kalan bölüme "isthmus" denilmektedir.
- Foliküler ünitin en alt kısmı genişleyerek "bulb" alanını oluşturmaktadır. Bulb alanında damarsal açıdan zengin ve saç gövdesine rengini veren melanositlerin bulunduğu "dermal papilla" bulunmaktadır. Dermal papilla'da bulunan saç matriks hücrelerinin çoğalması saç gövdesini oluşturmaktadır. Matriks hücreleri dermal papilla'nın üzerinde yer almaktadır.
- Bulge ile saç follikülünün en alt kısmı olan "bulb" arasındaki kalan alana "bulb alanı" denilmektedir.
- Saç follikülleri dermal fibröz doku, dış ve iç saç kılıfları ile sarılı durumdadır. Kıl folikülü dışında "dış kıl kılıfı" ve "iç kıl kılıfı" bulunmaktadır. Bunlar farklı hücre gruplarından ve bulb'daki matriks hücrelerinden oluşmaktadır. Dış kıl kılıfı bulb'da bulunan matriks hücrelerinden kaynaklanarak, bu hücrelerin çoğalması ile yukarı sebase bezin kanalına kadar uzanmaktadır. Glikojenden zengin hücreler içermektedir. Bu hücreler hormonal cevap için reseptör ve aracı madde yapımını sağlamaktadır. İç kıl kılıfı ise Henle, Huxley ve cuticle olarak isimlendirilen tabaklardan oluşmaktadır.
Saçın iki ana kısmı vardır: saç folikülü ve saç gövdesi. Saç folikülü saçlı deri içerisinde bulunur ve canlı hücreler içermektedir. Saç gövdesi saçlı derinin dışında yer almakta ve canlı hücre içermemektedir. Saç rengi, saç folikülündeki hücreler tarafından üretilen melanin pigmentinden gelir. Melanin üretimi azaldığında veya durduğunda saç griye döner ve beyazlaşır. Saç gövdesi esas olarak proteinlerden oluşan bir biyokompozit malzemedir. Keratin ana proteindir ve yapısında amino asitler olarak tirozin, glisin ve sistein bulunmaktadır. Ayrıca saç liflerinde lipitler, su, pigmentler (melanin) ve diğer eser elementler gibi bileşenler de bulunur. Saç gövdesinde anatomik olarak üç katman bulunur: kütikül, korteks ve medulla.
-
Saçın en dış tabakası, saç derisinden uçlara kadar lifleri koruyan çok dayanıklı bir tabaka olan kütiküldür ve keratinden oluşur. Kütikül, ölü hücrelerin (keratinositler) 6-8 katmanından oluşan üst üste binen pullardan meydana gelen bir yapı sunar. Alttaki korteksi korur ve bir bariyer görevi görür. Normal, hasarsız bir kütikül, ışığın yansımasına izin veren ve saç gövdeleri arasındaki sürtünmeyi sınırlayan pürüzsüz, canlı bir yüzeye sahiptir. Kütikülün en dıştaki önemli yapısal bileşeni ise 18-metil eikosanoik (18-MEA) yağ asididir. Bu asit, saç gövdesinde hidrofobik bir tabaka oluşturur, saçların ıslanmasını, saç gövdesine nüfuz etmesini ve saç gövdesinin fiziksel özelliklerini değiştirmesini engeller. Saç gövdesindeki yağ asidi tabakasının ve kütikülün hasarlanması, parlaklığı azaltır, saçı statik elektriğe karşı daha duyarlı hale getirir, nemin neden olduğu kıvrılmayı artırır ve saçların kırılmasına, kopmasına neden olarak saç dökülmelerini artırır.
-
Saç gövdesinin çoğunu ve saçın ağırlığının yaklaşık %90'ını oluşturan korteks, saçın fiziksel özelliklerinden sorumludur. Kortekste, saç gövdesi boyunca ve paralel uzanan uzun makrofibriller bulunmaktadır. Bu fibriller, yüksek kükürt içeriğine sahip proteinlerden (çoğunlukla keratin) oluşan amorf bir matris tarafından belirlenir. Kortekste, saç rengi ve tonlarıyla ilişkili olan melanin granülleri homojen olarak dağılmıştır.
-
Saç gövdesinde medulla, saçın en iç kısmıdır ve keratinin en zengin olduğu bölümdür. Medulla, saç rengi ve tonlarıyla ilişkili olan melanin granüllerine sahiptir. Aynı zamanda saç hacminden sorumludur. Medulla yapısı, saça gerilmelere karşı direnç ve mekanik dayanıklılık sağlamaktadır.
Dermal papillada bulunan melanositler saçın rengini belirlemektedir. Saç rengi temelde iki farklı melanin, eumelanin ve pheomelanin tarafından belirlenir. Genellikle daha fazla eumelanin varsa, saçın rengi daha koyu olur; daha az varsa, saç daha açık renkli olur. Melanin seviyeleri zaman içinde insanın saç renginin değişmesine neden olabilir. Gri veya beyaz saç renkleri ise yaşla ilişkilendirilir. Genellikle etnik gruplara göre değişmekle birlikte, siyah, sarı, kahverengi, kumral ve kızıl saç ve bunların tonları saç renkleridir. Pheomelanin saçları turuncu ve kırmızı yaparken, bütün insanların saçlarında bir miktar pheomelanin bulunur. Siyah veya kahverengi veren eumelanin, saç renginin koyuluğunu belirler. Pheomelanin, %10 ile 12 arasında kükürt içerir; bu nedenle eumelaninden daha biyokimyasal olarak stabildir ve oksitlendiğinde daha yavaş parçalanır. Bu nedenle, buna sahip doğal saç renklerinin kimyasal işlemlerle renklerinin açılması eumelanine göre daha zordur (kızıl saçların renklerinin açılması, kahverengi saçlara göre daha zordur). Bu nedenle, hidrojen peroksit ile saçların renkleri açılırken, pheomelanin parçalanmaya devam ettikçe, saçlar yavaş yavaş kırmızı, sonra turuncu, sonra sarı ve sonunda beyaz olur. Oksimelanin ise sarı ve kırmızı renkte olup, yapısında kükürt içermeyen rengi açılmış melanini tanımlar. Gri saçta eumelanin ve pheomelanin azalmışken, beyaz saçlarda her iki melanin de hiç bulunmamaktadır. Saçın rengi, melanin içeriği dışında, bunların boyutuna ve miktarına göre değişmektedir. Ayrıca, saç renginde melaninin saç gövdesindeki dağılımı da önemlidir.
Güneş, UV ışınımı saçın yapısındaki sistin, tirozin, fenilalanin ve triptofan tarafından absorbe edildiğinde, aralarındaki disülfit bağlarda kırılmalar olmakta ve serbest radikal oluşumu gerçekleşmektedir. Bu da saçlarda fiziksel hasara yol açmaktadır. Saçlar, fiziksel örtü olarak saçlı deriyi UV etkisinden korurken, saç gövdesindeki melanin içeriği saçı UV’den korumaz. Güneş hasarı saçlarda; kuruluğa, fiziksel yapıda kabalaşmaya, gerilmeye karşı dirençte azalma, kolay kırılabilirlik, saç gövdesinde renk, nem ve parlaklık kayıplarına, kutikülda kırılmalara ve kortikal bozulmalara neden olmaktadır.