- Gösterim: 26617
Tarih boyunca hastalıkları önlemek ve tedavi etmek amacıyla bitkilerin kullanıldığını görmekteyiz. Bitkisel ürünlerin Hindistan ve Sümerler'de kullanımına dair yazıtlarda kanıtlar bulunmaktadır. Yaşanılan coğrafi bölgenin bitkisel örtüsü ve doğal kaynakların zenginliği, geleneksel tedavilerin çeşitliliğini belirlemiştir. Bu nedenle Hindistan, Çin, Afrika ve Güney Amerika'da ve Anadolu'nun da yer aldığı Mezopotamya bölgesinde bu tedavilerin daha yaygın olduğunu görmekteyiz.
Günümüzde kullanılan bitkisel tedaviler daha çok Hindistan ve Çin'den köken almaktadır. Bitkisel tedavi, hastalar arasında sosyal medya ve internet ile gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Bu tedavileri uygulayan doktorların tercih edilme sayıları artmaktadır. Günümüzde bitkisel ve doğal tedaviler dünya çapında bir fenomen olmuştur.
Risk ve Fayda Değerlendirmesi
Bitkiler ve doğal ürünlerin kimyasal çeşitliliği ile cilt rahatsızlıklarında kullanıldığını görmekteyiz. Aslında tıbbi amaçlı kullanılan onaylı ilaçların %25-50'si bitkisel ve doğal ürünler ya da onların türevleridir. Ancak bir dermatolog olarak, bitki ve doğal tedavilerin cilt hastalıklarında kullanımında risk ve faydaların çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun nedenleri olarak;
-
Bitkisel preparatlardaki aktif maddenin konsantrasyon ve saflık açısından standardizasyonunun olmaması,
-
Bu tedavilerde yan etkilerin kontrol altına alınmasının zor olması,
-
Bitkisel ve doğal ürünler ile yapılan tıbbi çalışmalara baktığımızda ideal bilimsel protokollerin ve çift kör çalışmalarının yeterli olmaması,
-
Bitkilerin yöresel çeşitliliğinin ve içerikleri hakkında kesin bilgilerin olmaması gibi durumları görmekteyiz.
Bu makalede, bazı ilginç bitkilerin cilt hastalıklarında kullanımının risk ve faydaları anlatılmaya çalışılacaktır.
Kanabis (Cannabis) - Kenevir Bitkisi
Kanabis (Cannabis), Cannabaceae familyasına ait bir bitki cinsidir. Kenevir, kendir ya da Hint Keneviri olarak da bilinmektedir. İnsanlık tarihinin en eski bitkisel hammadde kaynaklarından biri olarak bilinir. Anavatanı Orta Asya olan bu bitkinin birçok türü olmakla birlikte, , ve türleri en sık bilinenleridir. en yaygın olarak bilinen türüdür. Kenevirin uyuşturucu madde yapımında kullanılan türü ise 'dır.
Saplarında bulunan lifler ve hamurlu kısmı ile günümüzde 25 binin üzerinde kullanım alanı bulunan kenevir, hammadde olarak kullanılan en eski bitkilerden biri olarak biliniyor. Kenevirin en yaygın kullanıldığı alanlar arasında gıda, içecek, kozmetik, kişisel bakım, gıda takviyesi, ilaç, kumaş, kâğıt ve yapı malzemeleri yer alıyor.
Aslında sanayisel bitki kaynakları içerisinde en çevre dostu bitkidir. Bir dönüm kenevir, 4 dönüm ağaca denk kâğıt hamuru sağlayabilen selüloz açısından çok zengin bir bitkidir. Ayrıca ürettiği oksijen miktarı açısından karşılaştırıldığında, 1 dönümlük kenevir 25 dönümlük ormanın oksijen üretim miktarına denk gelmektedir. Kâğıt yapımına ağaçlardan daha uygun olduğu için ormanların korunmasında da üretimi anlamlıdır.
Türleri ve Reçineli Maddeler
İnsanlık tarihinin en eski bitkisel hammadde kaynaklarından biri olarak bilinmektedir. Anavatanı Orta Asya olan bu bitkinin birçok türü olmakla birlikte, , ve türleri en sık bilinenleridir. en yaygın olarak bilinen türdür. Kenevirin uyuşturucu madde yapımında kullanılan türü ise 'dır.
Bu bitkinin dişisinin çiçeklerinden ve tohum yataklarından elde edilen reçineli maddelere kanabis denilmektedir. Reçine; çiçeklerin altındaki yaprakçıklarda, yapraklarda ve çiçeklerde bulunan salgı tüylerindedir. Reçine, bitkisel uyuşturucu maddeler arasında geçmektedir.
Maalesef kenevir ilk akla uyuşturucu yapımı ile gelse bile, sağlık başta olmak üzere birçok alanda kendine kullanım alanı buluyor. Bu özelliği ile endüstriyel bir bitki olan kenevir; ilaç, kâğıt, yakıt ve kumaş yapımında kullanılıyor. Otomotiv sektöründe de faydalanılan kenevir, petrol ve petrokimya ürünlerine önemli bir alternatif olmasıyla dikkat çekiyor.
Yasal Durum ve Ticari Potansiyel
Dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye'de de kenevir üretimi yıllarca yasaktı. Bu yasağın 1940'lı yıllarda Emperyalist tarafından Türkiye'ye dayatıldığı belirtilmektedir. 'de 4 milyar doları bulan endüstriyel kenevir pazarının, yılında 11 milyar dolara çıkması bekleniyor. Başlıca kenevir üreticilerinin de , Kanada, Çin, Hindistan, Japonya, Brezilya, Almanya, Fransa ve İngiltere olduğu açıklanıyor. Türkiye'de yılında denetimli üretimine izin verilmesine rağmen, yılına kadar yıllık ortalama 100 bin ton kenevir ithalatı yapıldığı kaydedilmiştir.
Tıbbi Kullanım ve Etken Maddeler
'de 'un üzerinde eyalet, Kolombiya, Guam, Porto Riko ve Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya, İtalya, İsveç, İspanya, Romanya ve Çek Cumhuriyeti'nde tıbbi amaçlı kanabis kullanımına izin veren yasalar ve kamu sağlığı programları düzenlenmiştir. Ancak bu ülkelerde kanabis, hâlen kabul edilen tıbbi kullanımı ve uyuşturucu istismarı için yüksek bir potansiyele sahip ilaç olarak tanımlanmaktadır.
Kanabisler içerisinde (daha fazlası olabilir) farklı kimyasal madde bulunmaktadır. Bunlar içerisinde (Tetrahidrokannabinol) ve (Kannabidiol) adında iki temel kimyasal madde bulunmaktadır. psikoaktif bir maddedir ve uyuşturucu olarak kullanılır. Buna karşın psikoaktif olmayan ve tıbbi olarak kullanılabilen bir maddedir. Uyuşturucu olarak kullanılan kenevirin içeriğinde $\text{%5}$ ila $\text{%20}$ aralığında bulunurken, endüstriyel amaçlı üretilen kenevirlerde yasal olarak bu oran $\text{%0.3}$'ün altındadır. dışındaki diğer maddelere kannabinoidler denilmektedir.
Kannabinoidler, kenevir bitkisinden sigara içimi şeklinde buhar yoluyla, ağızdan çiğneme, deri yüzeyinden emilim (transdermal bant), damar yolu (intravenöz), dil altı (sublingual) ya da rektal süppozituvar yol ile uygulanabilir. Birçok kannabinoid, karaciğerde olmak üzere Sitokrom sistemi üzerinden metabolize edilir. Bu nedenle inhibitörleri kullanımı sonucu artmış intoksikasyon riski mevcuttur.
Bağımlılık Riski ve Önlemler
Araştırmalar, bu bitkide bulunan 'nin hem fiziksel hem de psikolojik bağımlılık yaptığını göstermektedir. Yapılan bir çalışmada, kullanan kişilerin $\text{%35}$'inin istemelerine rağmen bırakamadıkları, $\text{%24}$'ünün zarar vermesine rağmen kullanımını sürdürdükleri, $\text{%13}$'ünün kullanımlarını kontrol altına almakta zorlandıkları, $\text{%20}$'sinin ise kullanmadıkları zamanlarda aşırı huzursuzluk ve gerginlik gibi yoksunluk belirtileri tarif ettikleri görülmüştür. Bu nedenle bitkinin faydalarından yararlanmaya çalışırken, yanlış ve kötü amaçla kullanımlarına bağlı bağımlılık riskini de göz önünde bulundurmak ve buna dair önlemler almak uygun olacaktır.
Kenevir bitkisinin medikal kullanımı, yukarıdaki nedenlerle içeriğindeki 'den daha çok kannabinoidler üzerinedir. yılında yapılan bir çalışmada, zaten vücudumuzda kannabinoidlerin ve bunlara ait reseptörlerin varlığı gösterildikten sonra tüm çalışmalar bunların üzerinde odaklanmıştır.
Kannabinoidler üç ana gruba ayrılmaktadır:
1. Fitokannabinoidler (Bitkisel Kaynaklı)
Bunlar, kenevir bitkisinde bulunan doğal kannabinoidlerdir.
-
-Tetrahidrokannabinol () (psikoaktif)
-
Kannabidiol () ( reseptörlere düşük afinite, psikoaktif değil)
-
Kannabinol
-
-Tetrahidrokannabivarin
-
-Tetrahidrokannabiorkol
-
Kannabigerol, Kannabikromen, vb.
2. Sentetik Kannabinoidler ve Analogları
-
Dronabinol (sentetik , Marinol)
-
Nabilon (Dronabinol analogu, Cesamet)
-
(Nabiximols, Sativex)
-
Levonantradol, Metanandamid
-
, ,
-
(Ajulemik asit)
-
Rimonabant (, Acomplia), vb.
3. Endokannabinoidler (Vücut Kaynaklı)
Bunlar, vücutta bulunan ve omega 3 ile 6'dan sentezlenen kannabinoidlerdir. Vücudun beyin başta olmak üzere birçok organ ve dokusunda bulunurlar; deri de bunlardan biridir.
-
Virodhamin
-
N-Araşidonil-dopamin
-
Noladin eter
-
Araşidonil etanolamin (Anandamid, AEA)
-
2-Araşidonilgliserol (2-AG)
Kannabinoid Reseptörleri: ve
1980'li yıllarda vücutta kannabinoidler ve bunların etkilerinde rol oynayan reseptörler keşfedilmiştir. Bu kannabinoidler ve reseptörleri sayesinde, bu kimyasal bileşiklerin fizyolojik ve davranışsal etkilerinin fizyopatolojisi daha anlaşılır hâle gelmiştir. Günümüzde ve olmak üzere iki adet kannabinoid reseptörü tanımlanmıştır.
Dağılım ve Fonksiyonları
-
reseptörleri primer olarak beyinde, hipokampüsü içeren limbik sistemde ve bazal gangliyada yer almaktadır.
-
reseptörleri daha çok öforik ve antikonvülsan etkilerden sorumlu gibi gözükmektedir.
-
-
reseptörü ise esas olarak immün sistemde veya immün aracılıklı hücrelerde yer almaktadır.
-
reseptörleri anti-inflamatuvar etkilerden sorumlu gibi gözükmektedir.
-
reseptörleri, merkezi sinir sistemi ve periferik organlardaki düzenleyici rollerinden dolayı pek çok hastalığın patofizyolojisinde önemli rol oynarlar.
Aktivasyonu ve İnhibisyonu
-
Genel olarak reseptör aktivasyonu; ağrı, anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, postmenopozal osteoporoz, kanser ve nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde kullanılabilir.
-
reseptörlerinin inhibisyonu ise; obezite, diyabet, karaciğer hastalıkları, kardiyometabolik komplikasyonlar, alkol ve ilaç bağımlılığı ve postmenopozal osteoporoz tedavisinde kullanılabilir.
Beyin Bölgelerindeki Etkileri
-
Hipokampus ve kortekste bulunan reseptörler hafıza ve öğrenme üzerindeki etkilerle,
-
Ventromedial striatum ile nükleus akkumbens'tekiler bağımlılık yapıcı etkilerle,
-
Serebellum ve bazal gangliyonlardaki reseptörler ise motor işlevleri bozucu etkilerle ilişkilendirilmiştir.
Çoğunlukla beyin bölgelerinde dağılmış bulunan reseptörünün bazı periferik organlarda da olduğu tespit edilmiştir. reseptörünün “beyin kannabinoid reseptörü” olarak da isimlendirilmesinin nedeni santral sinir sisteminde baskın olmasıdır. Periferde bulunan reseptörleri ise kannabinoidlerin immün sistem üzerindeki etkileriyle ilişkilendirilmiştir. Kannabinoidlerin nöronal ve davranışsal etkilerinin beynin reseptör aktivasyonuna bağlı olduğu gösterilmiştir.
Endokannabinoidler ve Etki Mekanizması
Endokannabinoidler, araşidonik asit metabolizması ürünleridir ve en iyi bilineni anandamid ()'dir. Anandamid (araşidonil etanolamid), hücre zarını kolaylıkla geçen lipofilik bir moleküldür.
Sentezlendiği hücre zarından geçerek sinaps öncesi nöron üzerindeki reseptörlere ulaşan molekül, buradan nörotransmitter salınımını azaltarak köken aldığı nörona gelen uyarıyı azaltır. Bu etkileri hipokampus ve serebellumda gösterilmiştir. Anandamidin etkisi, sinaptik aralıktan nörona geri alım (re-uptake) ve yağ asit amid hidrolaz () yıkılımı ile sonlanır. Endokannabinoid hücresel transport inhibitörlerinin ve yağ asit amid hidrolaz () inhibitörlerinin akut ve kronik analjezik etkilerinin fark edilmesi, bu ajanların da tedavi edici amaçla kullanılabileceğini göstermiştir.
Kannabinoidlerin Cilt Hastalıklarında Kullanımı
Kannabidiol () ve Yağ Üretimi
Kannabidiol ()'lerin (psikotropik olmayan kannabinoidler) sebostatik (deride sebum yapımının stabilize edilmesi) etkileri gösterilmiştir. Bu etkiyi, lipopolisakkaritlerin araşidonik asit-A2A adenozin reseptörleri üzerinden neden oldukları B lenfosit hücre aktivasyonunu (yani immün cevabı) baskılayarak gösterdikleri bilinmektedir.
Kannabinoidlerin anti-inflamatuvar ve sebostatik özelliklerini biliyoruz. Bunlara kannabikromen (), kannabidivarin (), kannabigerol (), kannabigerovarin () ve delta-9-tetrahidrokannabivarin () gibi maddeler örnek verilebilir.
Bu maddeler sebase bezler ve immün sistem üzerinde etki göstermektedir. Etkilerini sebase bezlerde lipoproteinlerin sentezini değiştirerek göstermektedirler. Örneğin, ve lipid sentezini baskılarken, 'nin lipitler üzerinde etkisi yoktur, ancak ve lipit sentezini artırmaktadır. Bu nedenle, cilt kuruluğunda ve kullanılabilir.
ve , prolipojenik yolda etkili olan endojen endokannabinoidleri (-araşidoniletanolamin, gibi) etkilemekte ve bu agonist etki lipojenik etkiyi baskılamaktadır. ve ise sebase aktivitede lipit sentezi üzerinden araşidonik asit sentezini baskılamaktadır.
, doza bağlı olarak sebase aktiviteyi baskılamaktadır. bu özellikleri ile akne tedavisinde kullanılabilir.
Psoriasis ve Antineoplastik Etkiler
Kannabinoidler, doza bağlı olarak deride keratinositlerin çoğalmasını baskılamaktadır. Bu özellikleri, sedef hastalığı (psoriasis) tedavisinde kullanımlarını gündeme getirmiştir. Psoriasisli derilerde yapılan çalışmalarda, lezyon alanında reseptörlerinin azaldığı gösterilmiştir. Derideki reseptörlerinden ve , farklılaşmamış keratinositlerde bulunmaktadır. reseptörleri, keratinositlerin çoğalması ve farklılaşması sırasında keratinositlerde artmaktadır. reseptörleri beyin ve merkezi sistem ile ilişkili iken, daha çok immün sistemde bulunmaktadır.
Endokannabinoidler kaşıntı ve ağrıda rol oynamaktadır.
'nin fare deneylerinde greftin yaşam süresini uzattığı gösterilmiştir. ve palmitoylethanolamine (; endokannabinoidlerin etkisini artırmaktadır) alerjik ve egzama reaksiyonlarını azaltmaktadır.
Anti-neoplastik etkileri tam olarak net olmamakla birlikte, 'nin ve reseptörleri üzerinden melanoma hücreleri nakledilmiş farelerde bu hücrelerin gelişmesini baskıladığı gösterilmiştir. Ancak endokannabinoid, sentetik kannabinoidler ve fitokannabinoidlerin deri kanserlerinde kullanımı ile ilgili daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Antifibrolitik Etki
Antifibrolitik etki, Ajulemic asit gibi psikoaktif sentetik kannabinoidlerin peroksisom proliferatör-aktive reseptör-gamma (-gamma)'yı aktive ederek fibrozu baskılamasıyla görülmektedir. Bu madde fare deneylerinde sklerodermada kullanılmıştır. İnsanlarda bleomisin ile kombine kullanım çalışmaları devam etmektedir.
Kaşıntılı Deri Hastalıklarında Kullanım
Sentetik Kannabinoidlerden ; deriye uygulandığında histaminin neden olduğu vazodilatasyon ve kaşıntıyı baskıladığı, akson refleks cevabını baskıladığı gösterilmiştir. Bu nedenle bu kannabinoid, kaşıntılı deri problemlerinde topikal olarak kullanılabilir.
tohum ekstresinin $\text{%3}$'lük formu, yüzde deride yağ yapımını azaltmakta ve eritemi baskılamaktadır.
Palmitoylethanolamine ()
Palmitoylethanolamine () bir kannabinoid olmamakla birlikte, endokannabinoidleri aktive etmektedir. , birçok reseptör üzerinde etki göstermektedir; bunlardan birisi de kannabinoid benzeri G protein duyarlı reseptörlerdir.
krem formu, hemodiyalizdeki hastalarda üremik kaşıntıda çalışılmıştır. Günde defa hafta kullanımı ile kaşıntı ve kserozis (cilt kuruluğu) anlamlı düzeylerde azalmıştır. Hafif ve orta atopik dermatitiste, prurigo nodülariste, liken simplekste ve diğer kaşıntılı dermatozlarda kullanılmaktadır.
Kenevir Yağı (Hemp Oil)
Kenevir yağı tabletleri, atopik dermatitiste günlük kullanılmıştır. Deride kuruluk ve kaşıntı azalmakta ancak deri su kaybı oranları değişmemektedir.
Dronabinol ve Yan Etkileri
Dronabinol (), yılında kanser kemoterapisinde bulantı için onay verilen bir ilaçtır. yılında 'li hastalarda anoreksiya için onay vermiştir. İçeriğinde susam yağı ve sentetik kannabinoid bulunan kapsüllerdir. Yavaş metabolize olarak ancak ağızdan alındıktan saat sonra etkisi başlamaktadır. En sık yan etkileri merkezi sinir sistemi üzerinden anksiyete, konfüzyon, depersonalizasyon, baş dönmesi, öfori, uykusuzluk ve düşünce anomalileridir.
Malign melanomalı hastalarda kemoterapi gören hastalarda aynı amaçla kullanılmıştır. 'ün likit formu (), yılında tarafından aynı amaçlarla onaylanmıştır.
Nabilone (), tarafından yılında aynı endikasyonlar ile onaylanmış ancak yılında ilaç üretimi durmuştur.
Kannabinoidlerin Genel Yan Etkileri
-
Temas egzaması (Kontakt dermatit)
-
Anafilaksi
-
Psikoz
-
Şizofreni
-
Konfüzyon ve depresyondur.
Euphorbia peplus (Sütleğen Bitkisi)
Euphorbia (spurges, Euphorbiaceae) ailesi, 'e yakın türü olan çiçekli bir bitkidir.
Zehirli yapısı nedeniyle, tarih öncesinden beri medikal amaçlı olarak siğiller, çıbanlar (karbunkül), dermatitler, saç dökülmesi ve psoriasiste (sedef hastalığı) kullanıldığını görmekteyiz. Aynı zamanda astrenjan/antiseptik olarak da kullanılmıştır.
18. yüzyılda İngiltere'de Euphorbia peplus ekstresinin aktinik keratozis ve cilt kanserlerinde kullanıldığı bilinmektedir.
Aktif Bileşenler ve Etkileri
Günümüzde bu bitkinin ingenol mebutate (ingelol 3-angelate ya da PEP005) ve toksik diterpen ester içerdiğini biliyoruz.
-
Çalışmalarda gibi yüksek konsantrasyonlarda 'in malign melanom hücrelerinde apoptozis (hücre ölümü) yaptığı gösterilmiştir.
-
, fare deneylerinde topikal olarak melanoma ve melanoma dışı cilt kanserlerinde kullanılmıştır.
-
İngenol mebutate jel, UV'nin neden olduğu deri lezyonlarında başarıyla kullanılmıştır.
-
Bu bitki içerisindeki diterpen olan pepluanone'un anti-inflamatuvar etkili olduğu görülmüştür.
-
Bitki ekstresinin şark çıbanında (leishmaniasis) etkili olduğu deneylerde gösterilmiştir.
Ricinus communis – Hint Yağı Bitkisi
Bu bitki de Euphorbiaceae ailesindendir.
Risin, yüksek oranda biyolojik olarak toksiktir ve Kategori 'de yer almaktadır. Bulgaristan'da muhalif lider Georgi Markov'un, şemsiye ucundaki risinle suikasta uğradığı bilinmektedir. 'de Mississippi senatörü Roger Wicker ve Başkan Obama'ya da suikast amacıyla risin içeren mektuplar gönderildiği bilinmektedir.
Risinin Etki Mekanizması
Ricinus communis çekirdeklerinden Risin (Ricin), potent bir A-B toksini olarak elde edilmektedir.
Risin'de disülfit bağları ile bağlı iki yapı bulunmaktadır:
-
A yapısı: -glikozidaz aktivitesi göstermektedir.
-
B yapısı: Bir lektin olup, memelilerdeki hücre yüzeyindeki --bağlı galaktoza bağlanmaktadır.
Bu bağlanma ile risin, hücre içerisine girmektedir. Böylece ve yapıları hücre içerisinde ribozomların aktivitesini, yani protein sentezini, bloke etmektedir.
Son çalışmalar risinin epitel, endotel, lenfoid ve miyeloid hücrelerde apoptozis (hücre ölümü) yaptığını göstermektedir. Bu nedenle antikanser olarak kullanılabilirliği üzerine hâlen çalışmalar devam etmektedir.
Podophyllum peltatum (Mayapple - Podofilum Bitkisi, Ayak Otu, Ördek Otu)
Bu bitki, Kuzey Amerika başta olmak üzere Amerika'nın doğal bitki örtüsüdür.
Sistemik olarak pürgatif (müshil) ve antihelmintik (kurt düşürücü) amaçlı; topikal kullanımında ise yılan ısırması ve siğillerde kullanıldığını görmekteyiz. Ancak zehirli olması nedeniyle intiharlarda ve çocuklarda zehirlenmelere neden olabilmektedir.
1942'li yıllardan itibaren genital siğillerde kullanımını görmekteyiz. $\text{%25}$ bitkisel yağlar içerisinde genital siğillerde başarı oranı yüksektir.
Bu bitkiden elde edilen podofilin, bir resindir ve bitkinin ribozomlarında yapılmaktadır.
Bileşenler ve Antiviral Etkiler
Podofilin resini dört lignan içermektedir (lignanlar; bitkisel kaynaklı fitoöstrojen yapısındadır):
-
Podofilotoksin (Podophyllotoxin)
-
4-demetilpodofilotoksin (4-demethylpodophyllotoxin)
-
-peltatin
-
-peltatin
Bu liganların, hayvan deneylerinde; yeşil maymun böbrek hücrelerinin Uçuk virüsü () ve Kızamık (Measles) virüsüne karşı enfekte olmasını azalttığı gösterilmiştir.
Etki Mekanizması ve Toksisite
Podofilotoksin, bu liganların en biyolojik aktif olanıdır. Kolşisin gibi hücre içi mikrotübülleri inaktive ederek virüs replikasyonunu ve transportunu bloke etmektedir. Yani antiviral etkisi virüse karşı değildir.
Podofilin liganları, hücre içerisine timidin (thymidine) ve üridin (uridine) emilimini inhibit etmektedir. Bunlar DNA replikasyonunda kullanılmaktadır.
Bu iki etki, bölünen hücrelerin mitoza (hücre bölünmesine) durmasına, yani nekroza neden olmaktadır. Genital siğillerdeki etki buna bağlıdır.
Podofilin en toksik olanıdır. $\text{%10-25}$ konsantrasyonda "tincture of benzoin" ile hazırlanmaktadır. Podofilotoksin ise $\text{%0.15-0.5}$ konsantrasyonlarda hazırlanmaktadır. Podofilotoksin, klinik olarak podofilinden daha etkilidir.
Tıbbi Uygulamaları
Bu özellikleri sayesinde sedef hastalığında ve antineoplastik (antikanser) olarak kullanımı görülmektedir.
-
Antimitotik etki nedeniyle psoriasiste günde bir defa topikal kullanılmaktadır. Podofilotoksinin alkol bazlı içeriği, pomada göre daha etkilidir.
-
Kanser dokusunda hücrelerin çoğalmasını baskılamaktadır.
-
Podofilotoksinin sistemik yüksek toksisitesi nedeniyle daha az toksik formları geliştirilmiştir: (etoposid) ve (teniposid) gibi.
-
Etoposid (Etopophos); küçük hücreli akciğer kanseri, testis kanseri ve Kaposi sarkomunda kullanılmaktadır.
-
Teniposid ise akut lenfoblastik lösemide () kullanılmaktadır.
-
Bazal hücreli karsinomda () seans topikal olarak kullanılabilmektedir.
California False Hellebore (Veratrum californicum) - Mısır Zambağı
Bu, son derece toksik bir bitkidir ve içeriğinde steroidal bir alkaloit olan siklopamin (cyclopamine) bulunmaktadır. Bu maddenin, hayvanlarda ve insanlarda gebelikte teratojen olduğu 'lı yıllarda saptanmıştır.
Siklopamin (Cyclopamine), embriyonal gelişimde rol oynayan Hedgehog () uyarım yolunu inhibe etmektedir. Bu uyarım yolu, embriyonal gelişim ve farklılaşma ile kanserlerin patogenezinde rol oynamaktadır.
Bu madde, insanlarda ve hayvanlarda embriyonal gelişimde birçok defekt ile birlikte, monoftalmi (tek göz) deformasyonuna (Siklopya Sendromu) neden olmaktadır.
Siklopamin türevleri, kanserler arasında bir deri kanseri olan Bazal Hücreli Karsinom (), medulloblastoma, lösemi, sindirim sistemi, meme, prostat, akciğer ve pankreas kanserlerinde kullanılmıştır.
Tedavisinde Onaylı Kullanım
-
yılında 'de vismodegib ve yılında sonidegib kullanımı onaylanmıştır.
-
Bunlar metastatik ve lokal ileri tedavisinde kullanılmaktadır.
-
Bu ilaçlar, ancak diğer tedaviler olan cerrahi ve radyoterapi ile birlikte kullanılmalıdır.
-
Nevus Sendromu'nda da tedavide kullanılmış ve yeni oluşumunun azaldığı gösterilmiştir.
Nightshades Bitkileri (Solanaceae Ailesi)
Solanaceae ailesinden olan bu bitkiler, yenilebilir sebzeler ve tarım ürünleri ile bazı baharatları kapsamaktadır. Bunların hem toksik hem de tedavi edici özellikleri bulunmaktadır.
Örnekler ve Toksik Etkiler
Bu gruptaki başlıca örnekler; patates, domates, patlıcan, goji bery (kurt üzümü), tütün ve acı biberlerdir. Bunların içeriklerinde bulunan bazı maddelerin konfüzyon, taşikardi, hipertansiyon gibi antikolinerjik etkileri bulunmaktadır.
Tıbbi Kullanımları
-
Patlıcan, domates ve patatesteki glikoalkaloitlerin kansere karşı koruyucu olduğu bilinmektedir.
-
Alfa-tomatin (Alpha tomatine) domateste bulunur ve antineoplastik (antikanser) ve antiviral etkilidir. Tomatin, olgunlaşmamış yeşil domateste daha fazladır.
-
Mikro gözenekli polisakkarit hemisfer (Microporous polysaccharide hemosphere - ) ve emilebilir hemostatik partiküller (absorbable hemostatic particles - ), patatesten (S. tuberosum) elde edilen ve kan durdurucu olarak kullanılan partiküllerdir.
Patlıcan (Solanum melongena)
Bitki, içeriğinde pentasiklik triterpen olan lupeol bulundurmaktadır.
Lupeol, deride yağ bezi hücrelerinde (sebasitlerde) ve HaCaT keratinositlerde lipogenezi (yağ oluşumunu) baskılar ve enflamasyonu azaltır. Lupeolün günde iki defa topikal kullanıldığında akne kliniğinde azalma olduğu gösterilmiştir. Ayrıca lupeol, aknenin gelişiminde etkili olan P. acnes bakterisi için anti-mikrobiyal etki göstermektedir.
Şili Patatesi (Chilean Potato / Solanum corymbiflorum)
Bu bitkinin yaprakları, Güney Amerika'da deri enflamasyonunda, uyuzda (scabies), böcek ısırmalarında, çıbanda ve mastitte kullanılmaktadır.
Renkli patates;Colored potato (Solanum tuberosum)
Bu bitki, antosiyanin açısından zengindir. İçeriğinde ayrıca polifenol ve flavanoidler de bulunmaktadır.
Antosiyanin içeriği Hongyoung ve Jayoung çeşitlerinde diğerlerinden daha yüksektir. Bu içerik anti-inflamatuvar etkilidir ve bu nedenle atopik dermatitiste kullanılmıştır.
İt Üzümü (Solanum xanthocarpum ve Solanum surattense)
İt Üzümü (Kantakari and yellow-fruit nightshade) bitkisinin meyvesi ölümcül olabilir.
Kullanım Alanları ve Etkileri
-
İçeriğindeki etanolik ekstre topikal ve sistemik olarak psoriasiste (sedef hastalığı) kullanılmaktadır. topikal jel ve dozları psoriasiste kullanılmıştır.
Diğer Türler ve Antikanser Etkiler
-
İt üzümünün Avrupa siyah it üzümü (European black nightshade / Solanum nigrum) türü, doza bağlı olarak antineoplastik (antikanser) etki göstermektedir. Alkilleyici kemoterapötik bir ajan olan temozolomid ile sinerjik kullanılmaktadır.
-
solasodin glikozitler (), saat oklüzyonla hafta boyunca aktinik keratoziste kullanılmıştır.
-
Hatta solamargin (), solasonin () ve di- ve monoglikozitler () içeren bu ekstre, keratolitik etkili üre ve salisilik asit ile birlikte kullanılmıştır.
Tütün (Nicotiana tabacum) Bitkisi
Tütün bitkisi (Nicotiana tabacum / eski adı Solanum nicotinana tabacum) içeriği hem toksik hem de tedavi edicidir (anti-enflamatuvar etkisi ile).
Olumsuz Etkileri
Sigara olarak kullanımı deri sağlığını olumsuz etkiler. Şu durumlar üzerinde olumsuz klinik artış görülür: Yara iyileşmesinin gecikmesi, yaşlanma, deri kanserleri, psoriasis (sedef hastalığı), egzama, hidradenitis suppurativa, alopesi, lupus, genital siğiller ve polimorf ışık reaksiyonu.
Bu bitki sigara olarak ya da çiğnenerek alındığında Buerger hastalığı ve vaskülopatilere neden olmaktadır.
Tedavi Edici ve Koruyucu Kullanımı
Tütün bitkisi; Behçet hastalığı, aftöz stomatit, piyoderma gangrenozum ve ülseratif kolite iyi gelmektedir. Bu hastalıklarda destek amaçlı sakız ya da transdermal bantlar (patch'ler) şeklinde kullanımı önerilmektedir.
Tütün (Nicotiana tabacum), vitamini açısından zengindir ve pellegra ( vitamin eksikliği; triptofan eksikliği ve lösin fazlalığına neden olmaktadır) hastalığının tedavi ve koruyucu amaçlı kullanılmaktadır.
Şeytan İnciri (Devil’s Fig / Solanum chrysotrichum)
Meksika'da geleneksel olarak ayak mantarlarında yaprakları kullanılmaktadır. Mantar ile birlikte olan kaşıntı, eritem, ödem ve su toplamalarını azaltmaktadır, ancak klinik kür oranı %50'yi geçmemektedir.
Melek Borusu (Jimsonweed, Angel’s Trumpets / Datura alba)
Yara iyileşmesinde kullanılmıştır. Yaprakları gümüş sülfadiazin gibi antimikrobiyal etkilere sahiptir.
Bronkospazm ile birlikte olan atopik dermatitiste boru çiçeği kullanılmıştır. Sigara olarak kullanımı anti-spazmolitik etki yapmaktadır. Bu nedenle datura, hâlen bazı sigara harmanlarında kullanılmaktadır.
Ban Otu (Henbane)
Yüzyıllardır geleneksel olarak anestezik olarak kullanılmıştır. Ban otunun iki formu vardır: Hyoscyamus niger ve Scopolia carniolica.
İçeriklerindeki skopolamin antikolinerjiktir ve vücudu hareketsizleştirmektedir. Topikal kullanımı, uygulama alanında anestezi ve vazokonstrüksiyon yapmaktadır.
Ölümcül İt Üzümü (Atropa belladonna)
Bu bitkinin meyve öz suyu gözde pupillayı (göz bebeğini) genişletmektedir. Bu nedenle uzun yıllar kadınlar tarafından daha çekici görünme amacıyla kullanılmıştır.
Deride pigmentasyonların tedavisinde preparatları kullanılmıştır.
Bu bitkinin kırmızı meyveleri, yanaklarda allık olarak kullanılmıştır. Ancak son derece toksik bir bitki olduğu unutulmamalıdır.
Melisa veya Oğulotu (Balm veya Melisa officinalis)
Nane familyasının bir üyesi olan melisa bitkisi ekstratından hazrılanan topikal ürün uçuk-herpes simpleks virüs (HSV) enfeksiyonunun tedavisinde kullanılmaktadır. Günde 5 kez %1'lik melisa ekstreleri kullanımı ile 7-10 günde klinik iyileşme bildirilmiştir.
Uçuğun terraları için kullanımış rekürren herpes enfeksiyonu gelişimini önlediği gösterlmiştir.
Melisada bulunan tannin ve polifenolün antiviral etkileri mevcuttur. Sistemik kullanımı ile ilgili henüz yeteri bilimsel veri bulunmamaktadır.
Çay Ağacı Yağı (Tea Tree Oil) ve Kullanım Alanları
Tüm dünyada olduğu kadar ülkemizde de çeşitli kozmetik preparatlar ve bakım ürünleri içerisinde yer almaya başlamış olan ve son on yıl içinde doğal kaynaklı olması nedeniyle daha çok tercih edilerek popüler hâle gelmiş bir uçucu yağdır.
Çay ağacı yağı (Tea Tree Oil), çok geniş bir mikroorganizma grubuna karşı antimikrobiyal etki göstermesi, deriye kolay penetre olması ve irritasyon yapmaması nedeniyle topikal kullanımda ideal bir dezenfektan olarak kabul edilmektedir.
Merhem, krem, sabun, şampuan ve şekillendiriciler, el ve vücut losyonları, yüz temizleyicileri, diş macunları, ağız suları, pudralar, tırnak temizleyiciler ve veteriner hekimlikte kullanılan bakım ürünleri gibi preparatlar içerisinde çay ağacı yağı; çeşitli konsantrasyonlarda veya dilüe edilmeden yer almaktadır.
Kaynağı ve Sınıflandırma
Günümüzde Myrtaceae familyasından Leptospermum, Melaleuca ve Kunzea cinslerine ait bitkiler “tea tree (çay ağacı)” olarak adlandırılmaktadırlar. Bu bitkilerin gerçek çay bitkisi (Camelia sinensis) ile tat, koku ve bileşim açısından herhangi bir benzerliği bulunmamaktadır. Söz konusu bitkilerin yaprakları bir uçucu yağ taşımaktadır ve bu yağların hepsi “tea tree oil (çay ağacı yağı)” olarak tanınmaktadır.
“Tea Tree” Olarak Bilinen Bitkiler ve Elde Edilen Uçucu Yağlar:
-
Melaleuca alternifolia ():
-
M. cajuputi ():
-
M. quinquenervia ():
-
Leptospermum scoparium:
-
Kunzea ericoides:
Bu uçucu yağlardan ve adı verilenler “Yeni Zelanda tea tree yağları” olarak da adlandırılmaktadırlar, ancak bu yağlar tedavide kullanılan çay ağacı yağından farklı yağ bileşimine sahiptirler.
Günümüzde en fazla kullanılan, ekonomik değere sahip ve üzerinde çok sayıda araştırma yapılmış yağ, Melaleuca alternifolia'dan üretilen “”dir.
Çay ağacı yağı, tıbbi kullanım açısından yıla yakın süredir bilinmektedir. Avustralya halkı bu yağı baş ağrılarında, soğuk algınlığında, böcek ısırıklarında ve cilt enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullanmıştır.
Çay ağacı yağı, M. alternifolia'nın geniş çapta kültüre alındığı Avustralya'da (New South Wales ve Queensland) ticari olarak üretilmektedir. Bitkinin doğal olarak yetiştiği alan ise New South Wales'in Kuzeydoğu kıyısında Clarence ve Richmond nehirleri civarı ile sınırlıdır.
Bitkilerin çiçekli dönemde toplanan taze yaprakları ve dal uçları uçucu yağ eldesi için kullanılmaktadır. Buhar distilasyonu ile elde edilen yağın verimi, taze bitki üzerinden hesaplanmak üzere %1-2'dir.
Yağın standardizasyonu için başlangıçta bileşimdeki iki ana madde esas alınmıştır:
-
Yağın antimikrobiyal aktivitesinden sorumlu tutulan terpinen-4-ol miktarının minimum %30 olması istenir.
-
İrritan özelliğinden dolayı -sineol miktarı maksimum %15 ile sınırlandırılmıştır.
Tıbbi Etkileri ve Araştırma Sonuçları
Çay ağacı yağı özellikle antiseptik amaçla kullanılmış bir yağdır. Yapılan araştırmalar bu yağın; deri ve tırnak mantar problemlerinde, akne, kepek, baş biti ve yinelenen herpes labialis (uçuk) tedavilerinde, mukoz membran enfeksiyonlarında (Trichomonas vaginalis vb.) ve orofarengeal kandidiaziste etkili olduğunu göstermektedir.
Akne tedavisi ile ilgili bir araştırmada, çay ağacı yağı ve benzoil peroksit karşılaştırılmış ve %5 çay ağacı yağı taşıyan jelin inflamasyonlu ve inflamasyonsuz akne lezyonlarını üç ay sonunda belirgin biçimde azalttığı görülmüştür. Etkinin başlaması benzoil peroksite nazaran daha yavaş olmakla birlikte, yan etki benzoil peroksite göre daha azdır.
Çay ağacı yağının antimikrobiyal etkisi çok sayıda araştırma ile kanıtlanmışken, cilt üzerinde anti-enflamatuvar etkiye ilişkin az sayıda araştırma bulunmaktadır.
Bitkisel Tedaviler: Fayda ve Risklerin Doğru Değerlendirilmesi
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bitkilerle tedavi yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak, bilinenin (veya inanılanın) aksine, bu yöntemler pek çok sağlık sorununa da yol açabilir. Bu nedenle, doktorların bu ürünler üzerinde önemle durması gereken bir konudur.
Pek çok kişi, ismini dahi bilmediği bitki karışımlarını satın alabilmekte ve gelişigüzel dozlarda kullanabilmektedir. Özellikle yukarıda detaylıca bahsedilen bitkisel tedavi yöntemleri konusunda, yaygın olan “bitkisel tedavi iyidir, zararı yoktur” yanlış inanışının doğru bilgilerle değiştirilmesi son derece önemlidir.
Bitkisel ürünlerin kullanımında her zaman şu riskler göz önünde bulundurulmalıdır:
-
Doz Aşımı ve Toksisite: Bitkilerin içerisindeki aktif maddelerin konsantrasyonu standart değildir. Bu durum, masum görünen bir bitkinin bile yüksek dozda alındığında ciddi toksik etkilere yol açabileceği anlamına gelir (Örn: Ricinus communis veya Atropa belladonna).
-
İlaç Etkileşimleri: Bitkisel ürünler, kişinin kullandığı reçeteli ilaçlarla olumsuz etkileşimlere girerek ilacın etkisini azaltabilir veya tehlikeli yan etkilere yol açabilir (Örn: Kannabinoidlerin sistemi üzerindeki etkisi).
-
Yan Etki ve Alerji: Bitkisel ürünler de tıpkı sentetik ilaçlar gibi alerjik reaksiyonlara veya yan etkilere neden olabilir (Örn: Çay ağacı yağına bağlı dermatit veya kannabinoidlere bağlı psikolojik etkiler).
Bu nedenle, hastaların bitkisel ürün kullanmadan önce mutlaka hekimlerine danışmaları ve kullanılan ürünün standardizasyonu, güvenilirliği ve dozajı hakkında bilgi edinmeleri hayati önem taşımaktadır.