- Gösterim: 61366
1B grubu soy metallerinden olan altın ‘Au’ sembolü ile temsil edilir. Roma tanrısı olan Aurora dan yada latince Aurum kelimesinden gelmektedir ve parlayan anlamında kullanılır.
Kübik kristal yapıya sahip altının erime noktası 1064,43 °C, kaynama noktası ise 2807,0 °C dir.
Bileşiklerinde 1 ve 3 değerlikli olabilir. +1 değerlikli altın bileşikleri genellikle katı, +3 değerlikli altın bileşikleri ise daha çok sıvı haldedir.
Az sayıda olan altın bileşiklerinden en önemlileri, altın klorür (AuCl), altın triklorür (AuCl3) ve kloraurik asittir (HAuCl4).
Ayrıca altın Cu,Ni,Zn,Ag,Hg vb. gruplarla önemli alaşımlar oluşturmaktadır. En önemli üçlü alaşımları arasında Au-Ag-Cu alaşımı gelir. Altının sahip olduğu sarı renk dışında, genel olarak yeşil, kırmızı ve beyaz altın diye adlandırılan renklerde karşımıza çıkmasının nedeni, yukarıda belirtilen elementlerle oluşturduğu alaşımlarıdır. Örneğin, alaşımları altının ayarına ve alaşım oluşturduğu diğer elementin oranına bağlı olarak Altın-Gümüş-Bakır alaşımları yeşil, sarı ve kırmızı renkler; Altın-Nikel- Bakır alaşımları ise beyaz renk alabilir.
Tarihte bilinen kayıtlara göre Mısır hükümdarları zamanında MÖ 3200 yıllarında, altın darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanıldı. Peru’da MÖ 2000 yılına ait altın ziynet eşyaları kalıntılarına rastlanmış olup, Amerika kıtasındaki Aztekler ve İnkaların da altına tutkun oldukları bilinmektedir. Altına önem veren eski medeniyetler arasında; Yunanları, İranlıları, Makedonyalıları, Asurluları, Sümerleri ve Lidyalılarısaymak yerinde olur. MÖ 550 yıllarında Lidya Kralı Krezos, altını para olarak (sikke) bastırmış ve altının para olarak basılması ile de ticaretartmıştır. Şehirler zenginleşmiş ve dünya yeni bir refah dönemine girmiştir.
Son yıllarda elde edilen bulgular ile altın, platin ve öteki ağır metallerin oluşumları açıklanamya çalışılmakta. Bu metaller, nötron yıldızlarının çarpışmaları sonucu ortaya çıkıyor. Güneş'ten dört kat ya da daha büyük yıldızların ömrü, merkezin kendi üzerine çökerek yoğun bir yıldız oluşturması, dış katmanlarınsa bir süpernova patlamasıyla uzaya saçılmasıyla noktalanıyor. İki nötron yıldızının çarpışması, yalnızca gama ışını patlamaları biçiminde muazzam bir enerji yayımıyla sonuçlanmıyor. Aynı zamanda bu süreç sırasında büyük ölçeklerde altın ve platin sentezlenip uzaya saçılıyor. Nötron yıldızlarının sert kabuklarını oluşturan demir gibi görece orta ağırlıkta elementler, ortam içinde hızla nötron toplayarak altın ve platin gibi ağır elementlere dönüşüyorlar
Korozyon direnci, sülfürlenmeye karşı ve oksidlenmeye karşı direnç, diğer metallerle kolay alaşım yapabilme, yüksek elektrik iletkenliği ve ısı iletkenliği altının özellikleri arasında sayılabilir. Altın oksijenle, kükürtle yada kuru halojenlerle tepkimeye girmez. Ancak, su buharıyla yüklü halojenlerden özellikle de 3:1 hacim oranındaki hidroklorik ve nitrik asit karışımlarından (kral suyu) etkilenir. Doğada oldukça az ama neredeyse katışıksız halde bulunan, havadan ve sudan etkilenmeyen, bu yüzden kararıp paslanmayan ve kolay işlenebilir
Yılda yaklaşık 2.500 ton altın üretiliyor. Geçmiş yıllarda en büyük altın üreticisi ülke, yılda ortalama 300 ton ile Güney Afrika Cumhuriyeti idi. Son yıllarda ise Çin, yılda 295 ton ile birinci sıraya oturuyor. Dünya altın üretiminin % 53'ü dört sanayileşmiş ülke, Çin, Güney Afrika, ABD ve Avustralya'da yapılıyor. Türkiye dünya altın üretimi sıralamasında yer almadığı halde, dünya altın talebinde 5. sırada bulunuyor. Avrupa, altın üretimi açısından fakir bir kıta, yıllık ortalama altın üretimi 25 tonu geçmiyor. Dünya'da yeraltındaki miktarı ve nerede olduğu bilinen üretime hazır haldeki görünür altın rezervi, araştırmalara göre yaklaşık 41.500 tondur. Dünya altın stoklarının 100.000 ton dolayında olduğu sanılmaktadır.
Kullanıma alanları olarak;
Çıkarılan bütün altının yarıdan fazlası, hükümetlerin ve merkez bankalarının elindedir. Geri kalanın ise, özel şahısların kasalarında ya da kuyumculuk sektöründe olduğu düşünülmektedir. Birçok alanda altın kullanımı önemli bir yer tutar.
1-Biyomedikal ve Medikal alanda
Altın tıp alanında temel olarak; romatizmal, eklem intihapları, karaciğer, göz, kulak hastalıklarının tedavisinde, yorgunluk ve depresyon tedavilerinde, kanser tedavileri içinse yeni çalışmalar sürdürülmektedir. Diş onarımındaki açıkça kullanımı dışında, altın medikal cihazlarda belirli testlerde de kullanılır.
Prostat kanseri tedavisinde prostatın ne durumda olduğunu görmek için görünteleme sistemlerinde kullanılıyor. Altın X ışınlarını geçirmez ve rontgende görünür. Prostat etrafına altın tanecikleri yerleştirilerek doktorların prostata uygulayacakları ışın tedavisi için daha çok hedeflenmiş alana ve daha duyarlı bir radyasyon dozuna imkân vermektedir. Bazı kanser ilaçaları altın partiküllerine tutunarak, vücutta bulunan tümörleri seçerek onlara tutunurlar. Normal kemoterapi tedavisi, hastalıklı hücrelerin yanı sıra sağlıklı olanları da öldürürken, bu yöntem, sadece kanserli hücreleri hedef almaktadır. İçinde ilaç molekülü bulunan nano altın partikülleri kullanımakta.
Altın bileşiklerinden oluşan ilaçlar, romatizmal eklem ağrılarını yavaşlatan ilaç grubu içindedir. Bu ilaçlar DMARD'S olarak bilinir. Eklem yerlerinin şişkinliğini tedavide ve ağrı kesici olarak kullanılır. Bu ağrılar için altın belki 70 yıldan fazladır kullanılıyor. Ancak bilim adamları onun neden işe yaradığını tam olarak bilmiyorlar. Altının, kıkırdak ve kemikte oluşan hasarları da azaltacağı düşünülüyor.
Altının suda eriyebilir fromları olan gold sodium thiomalate (GSTM), thioglucose (GSTG) yada thiosulfate (GSTS) fromları pemfigus ve sedef eklem problemelrnde kulanılmaktadır.
Altın bileşiklerinin(tuzlarının) ilaç olarak tıpta kullanımına krizoterapi denir. Eskiden tüberküloz ve romatizma gibi hastalıkların tedavisinde uygulanmıştır. Terim, günümüzde de bazı hastalıkların altın tuzlarıyla tedavisi için kullanılmaktadır. Altınlı ilaçlarda kullanılan başlıca iki çeşit altın tuzu vardır. Bunlar "Altın sodyum timomalat" ve "Altın tioglukoz" dur. Bu ilaçlar kas içine iğneyle verilirler. Bunların nasıl etkiledikleri bilinmemektedir. Fakat bu ilaçlar, eklemdeki iltihabı önemli ölçüde gidermekte ve bozuklukların ortaya çıkmasına engel olmaktadırlar.
Kalp pilleri ve kalp rahatsızlıklarının tedavilerinde kullanılan altın kaplı stentler de bu uygulamalar içindedir. Altın kaplı stentler, zayıf kan damarlarını desteklemek için kullanılmaktadır. Birçok cerrah, x-ray ışını altında en iyi görünebildiği için altın kaplı stentleri tercih etmektedirler. Altın, bakteri üremesine karşı yüksek direnç gösterdiği için, kulak içi gibi enfeksiyon riski olan yerlerde, implantlarda kullanılacak madde olarak seçilir.Yüz felci geçiren hastalarda sıklıkla rastlanan ve tedavi altına alınmadığında sonuçları göz kaybına kadar varabilen kapak problemlerine altın plaka çare oluyor. Yüksek saflıktaki altın (genellikle % 99,99) bir yüz felci tedavisi için, üst göz kapağı implant malzemesi olarak kullanılır.
2-Dişçilikte
Altının diş uygulamalarında kullanılması biyolojik yapıya mükemmel uyum sağlamasıyla ilgilidir. Altın 3000 yıldan beri diş alanında kullanılmaktadır. Altının kolay şekil alması ve bozulmaya karşı gösterdiği dirençten ötürü dişçilikte kullanım için mükemmel bir maddedir. Bunun yanında yumuşaklığından dolayı aşınmayı azaltmak için alaşımlanması gerekmektedir. Diğer kullanım nedenleri; biyolojik uyumluluğu yanında işlenebilirliğidir. Vücuda yerleştirildiğinde zararlı etkisinin olmaması önemlidir. Bu yüzden diş dolgusu ve diş köprülerinde güvenle kullanılmaktadır. Dişçilikte altın üretiminin lideri %2'lik bir pazar payıyla Japonya'dır. Japonya'yı Almanya ve Amerika izlemektedir.
3-Elektronikte
Altının elektriksel bağlantı direncinin sıfıra yakın olması, oksitlenmemesi, ısının hızla dağılımı ve temiz metalik yüzey oluşurması özellikleri altının elektronikte kulanımı alanını genişletmiştir. Altının elektronikteki diğer ana rolü, transistörler ve entegre devreler gibi yarı iletken elemanlarda kullanılmasıdır. Baskılı devre kartlarındaki bileşenleri(elektronik elemanlar) bağlamak için altın kaplamalı bağlantı yolları kullanılır.
4-Uzay ve havacılıkta
Atın etkili bir yansıtıcıdır. Güneş'in yakıcı ısısını yansıtır. 0.15 mm kalınlığındaki altın tabakalar, radyasyon kalkanı olarak uzay mekiklerinde kullanılmaktadır. 1,5 milyar dolarlık Hubble teleskopunun elektrik bağlantılarında ve korozyona karşı dayanıklılığını arttırmak için altın kaplama kullanılarak araç korunmuştur. Astronotların altın kaplı başlıkları, onları radyasyonun öldürücü etkilerinden koruyarak uzayda güvenli çalışmalarını sağlar. Altın, aynı zamanda termik enerji ve ısı için mükemmel bir iletkendir. Örneğin %35 altın içeren bir alaşım, ısının 3300 dereceye ulaşabildiği uzay mekiklerinin ana motorlarının enjektörlerinde kullanılır. Altın alaşımı yüksek ısılara karşı koruma sağlayan en dayanıklı ve uzun ömürlü materyaldir.5-Hava arıtımında ve çevrecilikte
Altın, kendine özgün kimyasal özelliklerinden dolayı, kirliliği ve enerji tüketimini azaltıcı bir etkiye sahiptir. Örneğin hava arıtımı, su arıtımı, civa kontrolü ve dizel sürüm kontrolü gibi. az maskeleri üretiminde de altın katalizör teknolojisi kullanılmaktadır. Termik santrallerde havaya salınan civanın giderilmesi için bir metot da altın katalizörlerinin kullanılmasıdır.
6-Nanoteknolojide
Altın nano parçacıklar genelde işaretleme ve görüntüleme için, taşıyıcı olarak, ısı kaynağı olarak ve sensor olarak kullanılır. Nano boyuttaki altının gösterdiği optik özellikler heyecan vericidir. Koloidal altında, parçacık boyutuna bağlı olarak altın nano parçacıkları, kırmızıdan mora kadar değişen renklere sahiptirler. Bu özellik, birçok uygulamada başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Rapid testlerde kullanıldığı gibi. Ayrıca altın nano parçacıklar birçok ticari uygulamada önemli bir yer tutar. Altının iyi bir katalizör olduğu bilinir. Aynı zamanda bu nano parçacıklar sülfür içerikli moleküllerin bağlanması için kimyasal olarak uygun yüzeye sahiptirler.
7-Dekorasyonda ve mimaride
Büyük büro binalarının pencerelerinde de gene ince levhalar halinde altın kullanılması, yalnız estetik açısından değil, bu yansıtıcı yüzeyin çevreyle ısı alış-verişini büyük ölçüde azaltmasından kaynaklanır.
Lal camlara parlak kırmızı rengini veren, camsı kütlenin içinde kolloidal halinde dağılmış olan çok az miktardaki altındır.
8. Yiyecekte, içecekte
Altın yemek en kadar güvenli olduğu bilinmemekle birlikte her gün 0,2 gr altın yemenin, vücuttaki toksinleri atmasından ötürü yararlı olduğunu savunanlar bulunmaktadır. Altın, Avrupa ve Amerika başta olmak üzere birçok kıtada tüketilmektedir. Bununla birlikte altın, birçok yemekte dekoratif amaçla da kullanılmaktadır.
Altını daha çok takılarda kullanıldığını gömekteyiz.
Altının bu yaygın kullanım alanlarına karşın alerjik deri reaksyonları ve sistemik aşırı duyarlılık yaptığı unutulmamalıdır. Örneğin; Auranofin(altının trialkilpfosdinleri) son yıllarda immün sistemin güçlendirilmesi için kulanılmış ancak proteinüri ve nefrotik sendrom gibi ciddi yan etkiler yapabileceği görülmüştür.
Altının uzun süreli alımı sonrası deri, mukoza ve tüm sistemlerde birikmektedir. Buna bağlı olarak deride kaşıntı ile birlikte exfoliative dermatitis yapmakta. Maküler ve makulopapüller döküntülere neden olmakta.
Altının deride dermiste, dermiste damasal yapılar çevresinde kalıcı olarak birikmesi ve UV yani güneşe maruz kalınması ile deride mavimsi bi deri rengi ortaya çıkmakta. Bu "chrysiasis" olarak tanımlanmaktadır.
Altın siyanid solüsyonu endüstriyel olarak kullanılmakta. Son derece iritan bir maddedir ve el trınaklarında renk değişimine neden olmaktadır.
Sistemik olarak verilen altın preparatları deride kontakt ürtiker sendromuna ve alerjik kontakt dermatitise neden olabilmektedir.
Allerjik kontatk dermatitis altınla takılar ile temastada ortaya çıkabilmektedir. Ancak ürtikeryal reaksiyonlar bu şekilde nadir görülmektedir.
Altına bağlı deri reaksiyonları son yıllarda daha fazla görülmekte. 3 değerlikli altın iyonlarının 1 değerlikli altın iyonlarına göre metabolitleri daha fazla T lenfosit aktivasyonuna neden olmaktadır. Bu nedenle son yıllarda deri yama testelerinde altın sodyum tiyosülfat kullanılmaya başlandı. Hatta nikelden sonra en fazla deri duyarlılığı yapan metal olarak ifade edilmektedir.
Altının metaller içerisinde geçmişten beri alerji yada duyarlılık yapmıyacağı düşünülmüştür. Ancak gerek altın içeren küpeler ve piercingler, takılar hatta ağız içinde diş için kullanılan altın içeren protezler uzun temasları sonrası deride ve mukozada reaksiyonlar yapabilmektedir, temas egzamaları, stomatitis gibi. Suda eriyebilir altın fromlarının değşik hastalıklarda enjeksiyonu aşırı duyarlıklık ile alerjk reaksiyonlarar neden olabilmektedir.
Altın diş hekimliğinde restoratif uygulamalarda bakır, gümüş, çinko, platinyum ve palladium ile birlikte sık kullanılmakta. Ağız içerisindeki sıvılar bu protezlerde altının yavaş yavaş çözünmesine neden olurken ağız içerisinde galvanik akım ve mukozadan emilerek alerjik reaksiyonlara neden olmakta. Ağız mukozasında eritem, mukozal erozyoni liken ve stomatitise neden olmakta. Sadece ağız mukozası değil farinks ve larinks mukozasıda etkilenmektedir.
Altın içeren takılar ve piercinglerin geç tip IV reksiyonlarar neden olablecekleri üzerine çalışmalar bulunmakta. Özellikle Japonya'da son yıllarda artan piercing kullanımı ve altın reaksiyonları artmakta.
Altın duyarlılığının değerlendirilmesinde 0.2% chloroauric asit ile yapılan yama testleri kullanılmakta.
Kulakta altın küpe ve piercinglerde zamanla nodül gelişebildiğide gösterilmiştir. Bu nodüllerin biyopsi değerlendirmeleri aynı zirkonyum ve berilyum gibi immunolojik mekanzima ile geliştiği gösterilmiştir.
Sistemik suda eriyebilir altın preparatların kullanıldığı hastalarda eozinofil ve IgE sayımlarının yapılması gerektiği önerilmektedir. Deri belirtileri olmaksızın altına bağlı IgE seviyeleri yükselebilmektedir.
Altın duyarlılığında belkide en önemli nokta altın ile civa duyarlılığının yüksek birlikteliğidir. Hatta civa-altın çapraz reaksiyonlar yapabileceği bilinmelidir.
Son yılarda sistemik(ağız yada parenteral yol ile) olarak altın kulanımının nefrotik sendrom, glomerulonefrit gibi immun komplekslerin(tip III reaksiyon) neden olduğu ciddi yan etkileri gözlenmiştir.
Altın duyarlılığında açık yama testeleri yada prick testeleri için su içeisinde chloroauric asit (HAuCl4) kullanılırken GSTS ile kapalı yama testleri yapılabilmektedir. Yama testeleri haftalık kontroller ile 3 hafat kadar uzun olmalıdır.