Delüzyonel parazitoz, dermatolojik olarak herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, kişinin vücudunun içinde ya da deri yüzeyinde parazitler tarafından enfekte olduğu yönünde ısrarlı düşünceler ile seyreden sanrısal bir bozukluktur. Dermatolojik hastalıklar arasında "psikojenik pruritus" başlığı altında sınıflandırılmaktadır. Morgellons hastalığı, parazitik deliryum, psikojenik parazitoz, parazitofobi, dermatofobi gibi tanımlar da kullanılmaktadır.

Delüzyonel parazitoz hastalarının farklı özellikler gösterdiğini görmekteyiz. döneminde kadınlarda erkeklerden 2 kat sık görülürken, olacak şekilde kadınlarda daha sık görülmektedir.

Delüzyonel parazitozlu hastaların çoğu iyi eğitim almış, evli kadınlardır. Hastalık, sıklıkla işten kovulma, işini kaybetme, sağlık problemleri, çocukların evden ayrılması, eşin ölümü gibi psikolojik-sosyal-ekonomik problemler sonrası gelişen sosyal izolasyon ile başlamaktadır. Ayrıca hastalar, çevrelerine, özellikle diğer aile üyelerine, parazitleri bulaştıracakları korkusu duyarlar ve sosyal izolasyonlarını artıracak koruyucu önlemler alırlar. Delüzyonel parazitoz hastalarında parazitik sanrı ve deride artmış duyarlılık genellikle kronik uykusuzluk (insomnia) ile sonuçlanır.

Hastalık tek bir kişide görülmesine rağmen, bazen birden fazla kişide hatta ailenin tüm bireylerinde görülebilmektedir. Bu birlikteliklerde, bir psikiyatrik sendrom olan “paylaşılmış psikotik bozukluk” buna eklenmiş olabilir. Bu birliktelik genellikle aile bireyleri arasında görülmektedir: Ailenin iki bireyinde “folie à deux”, üç bireyinde “folie à trois”, tüm ailede “folie à famille” olarak adlandırılmaktadır. Hastalığın ilk geliştiği dominant kişi iyileştiğinde, etkilenen diğer kişilerin de iyileştiği görülmektedir.

Bu hastalar, topladıkları vücut ve çevresel örnekleri kutulara, şişelere, kağıtlara, plastik torbalara koyarak ve/veya selofan bantlara yapıştırarak biriktirirler. Genellikle tanımladıkları parazitin adını yazarak işaretler ve adeta koleksiyon yaparlar. “Kibrit kutusu belirtisi” olarak bilinen bu fenomen, hastaların yarısından daha fazlasında görülmektedir. Bu örnekler, doktor ya da entomolog/parazitologlar tarafından detaylı/mikroskopik inceleme için toplanmaktadır.

Hastalar, bu örnekler yanında şikayetlerini ve öykülerini detaylı olarak anlattıkları yazılı dokümanlar, fotoğraflar içeren dosyalar hazırlamaktadır. Hastaların sanrılarındaki parazitlerle ilgili, parazitlerin yaşam döngüleri ve davranışlarına dönük karmaşık, bilimsel/bilim dışı detaylı ve yoğun bilgileri bulunmaktadır.

Sanrılarına inanılmadığında, parazit sanrıları bilimsel olarak çürütüldüğünde ciddiye alınmadıklarını hissederler ve sert tepkiler gösterirler. Bu kişiler, aksi ispatlansa bile sürekli parazit sanrılarını kanıtlamaya çalışarak doktorları ikna etmeye uğraşır ve sık doktor değiştirirler. Psikiyatri desteğini çoğunlukla reddederler.

Delüzyonel Parazitozda Klinik Görünüm

Delüzyonel parazitozda genel olarak cilt lezyonları ile seyreden klinik tablo daha belirgindir. Cilt dışında tırnak, saç ve kıllar, sindirim sistemi, ağız içi ve gözde parazit olduğu şeklinde düşünceleri olan olgular da bildirilmiştir.

Delüzyonel parazitozda deri belirtileri, hastalığın tanısının konduğu döneme göre değişkenlik gösterir. Çok az cilt bulgusu olabilirken, bazılarında parazitleri arayıp ortaya çıkarma çabasından kaynaklanan ekskoriasyon, likenifikasyon, prurigo nodülaris ve açık ülserasyon; sürekli kullanılan dermatolojik ilaçlara bağlı irritan kontakt dermatit geliştiği görülebilir.

Cilt lezyonları tipik olarak hastanın ellerinin kolay ulaşabileceği yerlerdedir ancak bazen ulaşmakta zorlanacağı yerlerde de olabilir. Lezyonlar, paraziter sanrının olduğu alanlarda dağılım göstermektedir; sıklıkla saçlı deri, koltuk altı, genital alan, kollar ve gövde gibi.

Parazitlerin derinin içinde kıpırdadığı, gezindiği, ısırdığı ya da deldiği şeklinde duyumsamalar olur. Hastalar, deriye ek olarak göz, burun, kulak, ağız, dışkı ve giysiler ile yaşam alanlarındaki eşyaları (yatak ve ev eşyaları vb.) kontrol ederler. Yaşlı hastalarda, bedenleri değil çevrelerinin parazit istilasına uğradığına dönük sanrılar da bildirilmiştir.

Hastaların ısrarlı parazit varlığı düşünceleri; sık banyo yapma, giysi değiştirme, giysi ve ev eşyalarının atılmasına, yoğun temizlenmesine, derileri ve çevrelerinde gereksiz dezenfektan ve pestisit kullanımına neden olmaktadır. Sanrıların azalması ile klinik hafif rahatlarken, deri yüzeyinde normal bir lezyon ve çevrelerindeki artefaktlar sanrılarını artırmakta ve klinik alevlenmeler yaşanmaktadır. Bu hastalar sıklıkla önceki doktorlar tarafından yetersiz muayene yapıldığından, tanısının konulamadığından şikayet etmektedir.

Bu hastaların kişisel ilişki, medya ve sağlıkla ilgili çok abartılı ilgisinin paraziter hastalıklara karşı farkındalığını artırdığı, normal deri belirtilerini sanrılı bir abartı haline getirdiğini görmekteyiz. Örneğin, çevremizde paraziter hastalıkları zaman zaman duyarız (uyuz-bitlenme hastaları ile bulaşıcı olmaya temaslarımız gibi). Bu temaslardan sonra hepimizde kısa süreli bir kaşıntı ve hastalığın bulaşmış olabileceği kuşkusu nadir değildir. Fakat şüphenin kesin bulaşma sanrısına dönüşmesi, paraziter hastalık hakkında daha fazla bilgi öğrenme çabası, öğrenme ile paraziter hastalık bulgularını ve parazit sanrısını yaratması gibi gittikçe artan bir kısır döngü başlamaktadır. Bu süreçte kişi, yeni duyuları ve şikayetlerini bu parazit sanrısına bağlamakta, belirtileri yanlış yorumlamakta ve paraziter sanrısını destekleyen bulgular olarak algılamaktadır. Artmış stres bulguları hastalığın şiddetini artırabilir.

Hastalığı aydınlatmak için birçok hipotez geliştirilmesine rağmen sabit bir görüş bulunmamaktadır. Psikiyatrik bir hastalık olmasına rağmen hastaların sıklıkla aile hekimleri, cildiye ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına hatta böcek bilimcileri (entomologlara) başvurmaları nedeniyle tanı ve tedavide gecikmeler yaşanmaktadır.

Delüzyonel parazitoz, altta yatan neden/nedenlere göre birincil (primer - bir neden olmaksızın) ve ikincil (sekonder - başka bir nedene bağlı olarak) bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İkincil grup fonksiyonel (işlevsel) ve organik olarak ikiye ayrılabilir. İşlevsel olan, psikiyatrik bir hastalığa, organik olan ise fiziksel bir hastalığa ikincil gelişenleri tanımlamak için kullanılır.

Özellikle şizofreni, demans, depresyon, nöropatiler, kardiyovasküler hastalıkların kronik iskemiye bağlı kortikal atrofisi, talamusun dejenerasyonuna bağlı duysal kusurlar, pariyetal beyin bölgesinin bozuklukları ve kafa travmalarından sonra sıklıkla karşılaşılabilir. Diyabet, böbrek yetmezliği, hepatit, B12 vitamini eksikliği, multiple skleroz gibi bazı fiziksel hastalıklarla birlikte olabilir. İkincil delüzyonel parazitoz ayrıca amfetamin ve kokain intoksikasyonu ya da başka ilaçların yan etkisi (bleomisin, ketokonazol, meflokin, topiramat, siprofloksasin, steroid, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, fenelzin, klonidin, kaptopril vb.) sonucu geçici olarak da ortaya çıkabilmektedir. Eroin yoksunluğu sonucu ortaya çıkan delüzyonel parazitoz olguları da bildirilmiştir.

Son yıllarda delüzyonel parazitoz gelişiminde azalmış striatal dopamin taşıyıcı fonksiyonunun rol oynadığı görüşü benimsenmektedir. Kokain, pemolin, metilfenidat gibi dopamin taşıyıcı inhibitörleri kullanımı ile indüklenen delüzyonel parazitoz olgularından yola çıkarak, dopamin taşıyıcı fonksiyonunda azalmanın delüzyonel parazitozun etiyolojisini desteklediği düşünülmektedir.

 Ayırıcı Tanı

Parazitoz sanrılarının ortaya çıkmasına neden ne olursa olsun, psikodinamik formülasyonu ortaktır. Formülasyonda en önemli iki özellik suçluluk duygusu ve yansıtmadır. Örneğin bir parazitin istilasına uğradığından yakınan hasta, psikotik biçimde kendini kirli olmakla suçluyor olabilir.

Çoğu insan böcek, kene, örümcek ve akrep gibi artropodlardan huylanır, sağlıksız ve pis yaratıklar olduğunu düşünür. Bu hayvanlar insanlarda korku, iğrenme, nefret gibi negatif duygulara yol açar. Renkli kelebekler ve uğur böcekleri bu genel kuralın dışında kalarak genellikle hoşlanma ve eğlenme hissi uyandırırlar. Bal, propolis, arı sütü üretiminde ve polen taşımada çok önemli olduğu bilinen arılar da bu bağlamda saygı gören böceklerdendir. Ancak arılar da soktukları, ağrıya yol açtıkları ve bazen toksinleri ile alerji geliştirerek hayatı tehdit ettikleri için yine korku kaynağıdırlar.

Entomofobi ( olarak da bilinir), insektlere, artropodlara ve hatta böcek kurtları gibi her türlü haşerata karşı anormal bir korku ya da tiksinti duyulması halidir. Bu durum bir çeşit anksiyete veya panik atak formunda, hafiften şiddetliye kadar değişebilen farklı emosyonel reaksiyonlara neden olur. Benzer bir fenomen örümceklerden korku duyulması hali olan araknofobide de bilinir. Gerçek bir böcek veya örümcek fobisi; böcekler, akarlar, örümcekler ve benzer fobik objelerden kaçınmaya zorlanma ve rasyonel olmayan inatçı bir korku olarak tanımlanır ve bu fobik kişiler korkularının uygunsuz, anlamsız ve aşırı olduğunu bilmelerine karşın belirgin bir sıkıntıya girerler. Böceklerden kaçınmak için sık sık odalarını ve halılarını temizler, zeminleri siler, böcek kırıcılarla her yeri spreyler, kapı ve pencereleri tıkarlar. Böcek ve örümceklerin biyolojileri üzerine kitap okuma veya belgesel filmler izlemenin bu tür fobileri azalttığı düşünülmektedir.

Delüzyonel parazitoz, obsesif kompulsif hastalıklardan (OKB) ayırt edilmelidir. OKB'de kişi, ritüel halinde deri temizliği yapar ve buna bağlı derisinde lezyonlar gelişir, ancak bir takım hayvancıklarla enfekte olduğu saplantısı yoktur. OKB'li hastalarda, kirlilik veya hastalık bulaşacağına dair takıntılı korkular veya önlenemeyen el yıkama düşüncesi stereotipik temizlik hareketine neden olmaktadır. Hasta bunun anlamsızlığının farkında olmasına rağmen bu eylemi yapmazsa anksiyete yaşamaktadır.

Delüzyonel parazitozun OKB'den ayırt edilmesi gerekir. OKB'de kişi, bu düşüncesinin saçma olduğunun farkındadır ve buna engel olamamaktadır. Bu düşünceden kurtulmak için rahatlıkla yardım almak istemektedir. Delüzyonel parazitozda ise parazitoz sanrısını kabul etmez, sanrısına engel olamamaktadır ve asıl olarak var olduğuna inandığı parazitlerden kurtulmak istemektedir. Ancak iki hastalık arasındaki sınırı belirlemek zordur ve mutlaka psikiyatri konsültasyonu yapılmalıdır.

Tanı ve Tedavi

Öncelikli olarak parazitoz olduğunu düşünen bir hastada gerçek parazitozlarla ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Klinik muayene, mikroskopi ve gerekli laboratuvar incelemeleri mutlaka yapılarak hasta ile paylaşılmalıdır. Hastanın tekrarlayan kontrol muayeneleri yapılarak parazit varlığı ile topladığı örnekler hasta ile birlikte değerlendirilmelidir.

İlk adım delüzyonel parazitozda altta organik patolojinin olup olmadığının belirlenmesidir. Şayet altta yatan herhangi bir hastalık varsa tam olarak tedavi edilmelidir.

Bu hasta gruplarında tedavide en önemli basamağın hasta-hekim arasında oluşan güven olduğu vurgulanması açısından önemlidir. Bu hasta grupları sanrısal inanışlarının kabul edilmemesine karşı öfkeli ve görüşme yapma konusunda isteksizdirler. Hastanın sıkıntı ve maruziyetlerine empati kurularak yaklaşılmalıdır. Belki de en önemlisi, hastaya ne olursa olsun parazitik sanrılarını artıracak yeni bir hastalık tanısı eklenmemelidir. Tanısal doğruluğundan emin olunmadığı sürece uyuz, bitlenme veya kuş akarları gibi ektoparaziter hastalıklar ya da çok nadir karşılaşılan hastalıklardan bahsedilmemelidir. Egzotik hastalıklardan bahsedilmesi, yalnızca hastanın saplantısının daha da güçlenmesine ve probleminin gerçek olduğuna daha da inanmasına neden olur.

Hastalığın şiddetinin tahmin edilmesinde, yaşam kalitesindeki bozukluğun değerlendirilmesi yararlı olur (Hasta ve yakınlarının yaşamını ciddi şekilde tehdit edebilen bir ruhsal bozukluktur).

Delüzyonel parazitoz kesinlikle psikiyatrinin konusu olması nedeniyle tedavi ve takip psikiyatri tarafından yapılmalıdır. Tedavide ilaç olarak sıklıkla antipsikotik ilaçlar, bunun yanı sıra antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılabilir.

Kortikosteroid kremler ve losyonlar cilt lezyonlarının hafifletilmesinde kullanılabilmektedir. Kaşıntıya karşı antihistaminikler mutlaka verilmelidir.


Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency