- Gösterim: 4541
Dermatoloji hastalarımızın büyük bir bölümü diyetin cilt hastalıklarında önemli bir rol oynadığına inanıyor ve iyileşmek için özel diyet değişikliği ve besin takviyesi tavsiyeleri istemektedir. Ancak, özel beslenme önerileri ve gıda takviyelerinin büyük oranda anekdotal kanıtlara dayandığını görmekteyiz. Bilimsel çalışmaların dağınık kanıtları, diyet değişikliğine yönelik önerilerde bulunabilmemizi kısıtlamaktadır. Çok çeşitli sağlık yararları olan bir yağ asidi olan "omega-3 ()" ilgi çekicidir.
Omega-3'ün önemi ilk defa, Grönland Eskimoları üzerine yapılan çalışmalarda fark edilmiştir. Eskimoların kalp ve romatizmal hastalıklar başta olmak üzere pek çok hastalığa karşı dirençli olmaları dikkatleri beslenme alışkanlıklarına çekmiştir. Bu direncin, doymamış yağlardan zengin balık ve deniz memelilerinin yaygın olarak tüketilmelerine bağlı olduğu ileri sürülmüştür.
Hidrojen, karbon ve oksijenden meydana gelen organik bir bileşik olan yağlar, yağ içerikleri ile birbirinden farklılaşırlar.
-
Karbon Sayısına Göre: Yağ asitleri, karbon sayılarına göre kısa, orta, uzun ve çok uzun zincirli olarak isimlendirilir.
-
Çift Bağ İçeriklerine Göre: Yapılarında çift bağ içermiyorlar ise doymuş (satüre), çift bağ içeriyorlarsa doymamış (ansatüre) yağ asitleri olarak tanımlanırlar. Doymamış yağ asitleri, çift bağlarının sayısına göre tekli (monoansatüre) ve çoklu doymamış (poliansatüre) yağ asitleri olarak sınıflandırılır.
-
Omega Tanımlaması: Yağ asidi molekülünün biri karboksil ve diğeri metil karbon içeren iki sonlanma bölgesi bulunur. Metil karbonuna omega () karbonu denir. İlk çift bağın bulunduğu karbonuna göre de doymamış yağ asitleri veya gibi isimler alırlar.
-
Desatürazlar: Yağ asidi yapısına çift bağların katılmasını sağlayan enzimler **"desatürazlar"**dır ve çift bağın eklendiği karbonlara göre veya olarak tanımlanırlar.
-
Geometrik İzomeri: Çift bağların ucundaki karbonlara bağlı hidrojen atomlarının yerleşimine göre de yağ asitlerinin cis ve trans olmak üzere iki geometrik izomeri bulunur. Organizmamızda kullanılan doymamış yağ asitleri "cis" izomerleridir.
Vücudun üretemediği ve mutlaka besinler yoluyla alınması gereken yağ asitlerine esansiyel yağ asitleri denir ve mutlak gerekli olan besin kaynaklarıdır. Omegalardan ve esansiyel yağ asitleridir.
-
alfa linoleik asitten (ALA), ise cis linoleik asitten (LA) oluşur.
-
Her ikisi de biyolojik aktiviteleri dışında organizmada eikozanoidlerin ve ürünlerinin (prostaglandin: PG, tromboksan: TX ve lökotrienler: LT) öncüsüdür. Eikozanoidler sindirim, üreme ve bağışıklık sistemlerinin düzenlenmesinde önemli rol oynarlar.
-
oleik asit ve olan palmitoleik asit organizmada yaygın olarak kullanılır ancak esansiyel yağ asitleri değildir.
Önemli Not: ve yağ asitleri vücutta birbirlerine dönüştürülemezler.
Omega Yağ Asidi Kaynakları
Omega-3 () yağ asitleri, hayvansal kaynak olarak balık (ringa, uskumru, sardalye, alabalık ve somon) ve az miktarda yumurtada bulunur. Bitkisel kaynaklar ise; keten tohumu yağı, kanola yağı, soya fasulyesi yağı, ceviz, balkabağı çekirdeği, semizotu ve kuru baklagillerdir. Oransal olarak bakıldığında, omega-3'ün ana kaynağı deniz balıklarıdır.
Omega-6 () kaynakları olarak mısır yağı, soya fasulyesi yağı, çuha çiçeği yağı, kenevir tohumu yağı, ayçiçek yağı, ceviz, balkabağı çekirdeği ve keten tohumu yağını görmekteyiz. Ayrıca yumurta, kümes hayvanlarının eti ve tam buğday ununda da omega-6 bulunmaktadır.
Omega-9 () için kaynaklar olarak rafine edilmemiş ham zeytinyağı ve zeytin, avokado, badem, yer fıstığı, susam yağı, antep fıstığı, fındık ve yağı, kanola yağı ve keten tohumu yer almaktadır.
Trans Yağ Asitleri
Trans yağ asitleri hayvan sütlerinde ve yağlarında az miktarlarda bulunurlarken, hidrojenasyonla elde edilen margarinlerde büyük miktarda trans yağ asidi bulunur.
Omega-3 ve Omega-6 Dengesi
ve yağ asitlerinin hangi oranda alınması gerektiği konusunda tam bir birlik sağlanamamıştır, ancak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu oranın - olmasını önermektedir. Hem hem de yağ asitleri insan sağlığı açısından önemli olsa da, dikkat edilmesi gereken konu bu yağ asitlerinin belirli bir oranda alınması ve aralarında dengenin sağlanmasıdır.
Omega-3'ün Aktif Metabolitleri ve Faydaları
Omega-3, yukarıda tanımlandığı gibi alfa linoleik asitten (ALA) oluşmakta ve bunun iki aktif metaboliti vardır: dokosahekzaenoik asit (DHA) ve eikosapentaenoik asit (EPA). Vücut ALA'dan bu iki metaboliti az miktarda üretebilmektedir. Bu nedenle, bu aktif metabolitlerin düzeylerini artırmanın tek pratik yolu, balık tüketiminin önemli ölçüde arttırılması veya omega-3 takviyesi gibi diyet değişiklikleridir. Günlük ALA alımı önerilmektedir.
Omega-3'lerin kalp ve damar hastalıkları, nörolojik hatta psikiyatrik problemlerde kullanımına dönük kapsamlı araştırmalar, olumlu etkileri ile günümüzde en önemli gıda takviyeleri olmalarını açıklamaktadır. Buna ek olarak, omega-3'lerin immün sistem ve inflamasyon üzerindeki etkileri kanıtlandıkça, birçok deri hastalığında da kullanımını görmekteyiz.
Omega-3 Yağ Asitlerinin Dermatolojide Kullanımı
1. Atopik Dermatit ve Omega-3
Omega-3'ler, atopik dermatitin klinik bulgularının kontrol altına alınmasında tek başına ya da diğer tedaviler ile birlikte kullanılmaktadır. Günlük dozlarda omega-3 kullanımı atopik dermatitte; kızarma, deri döküntüleri, kaşıntı, deride kepeklenme, likenifikasyon ve inflamasyonda belirgin bir azalma sağlamaktadır. Omega-6 gıda destekleri ile karşılaştırıldığında omega-3 etkinliği biraz fazla olmakla birlikte aynı bulunmuştur. Atopik dermatitte tek başına değil, diğer tedaviler ile kombine kullanımı önerilmektedir.
2. Deri Kanserleri ve Omega-3
Beslenme içeriğinde omega-3'ler arttıkça (günlük üzerinde) deri kanserlerinin görülme sıklığı azalmaktadır. Deri kanseri riski olan kişilerde, güneş/UV korunma yöntemlerinin ve düzenli dermatoloji muayenelerinin dışında omega-3'ler kullanılabilir.
3. Akne ve Omega-3
Klinik şiddeti orta ve ileri düzeyde olan akne hastalarında omega-3 gıda takviyeleri () kullanılmış ve akne klinik şiddetinde azalmalar gözlenmiştir. Akne sistemik ve topikal tedavileri yanında kullanılabilir.
4. Omega-3 ve Güneş/UV Koruma
Güneş ve UV'nin erken dönemde güneş yanıkları, geç dönemde deride fotoyaşlanma etkilerini ve ışık duyarlılığı olan fotodermatozlardaki ( ve gibi) etkilerini biliyoruz. Omega-3 kullanımının bunlardaki etkileri araştırılmıştır. Günde kullanımının etkili olabileceği gösterilmiştir.
5. Psoriasis (Sedef Hastalığı) ve Omega-3
Psoriasis'te omega-3'ler günlük dozlarda kullanılmıştır. Tek başına kullanımından daha çok, diğer topikal ve sistemik ilaçlar ile kombine kullanımı önerilmektedir.
6. Deri Ülserleri ve Omega-3
Vakum kaynaklı deri ülserleri, basınç yaraları/yatak yaraları, staz dermatitisi sonrası ülserlerde omega-3 kullanılmıştır. Ülser tedavisi genel protokolüne eklenebilecek bir gıda desteği olması gerektiği ifade edilmektedir. Günlük dozları önerilmektedir.
7. İlaçların Deri Yan Etkileri ve Omega-3
Bazı sistemik ilaçlar mukozitis ve el ve ayakta eritrodisesteziye neden olabilmektedir. En klasik örneği, aknede kullanılan sistemik isotretinoin tedavileri sonrası deri, dudak ve gözlerde oluşan kuruluk yan etkileridir. Bu yan etkilerin şiddeti, ilacın devamı ya da doz azaltılması kararını etkilemektedir. tedavileri yanında günlük omega-3 kullanımının bu yan etkileri anlamlı düzeyde azalttığı gösterilmiştir.
8. Sistemik Retinoid Tedavilerine Bağlı Hipertrigliseridemi ve Omega-3
Retinoidler akne, psoriasis ve deri T hücreli lenfomasında kullanılmaktadır. Retinoidler hipertrigliseridemiye neden olabilmektedir. Retinoidlerin bu yan etkilerinin kontrolünde kan yağları düşürücüler ve omega-3 birlikte kullanılabilmektedir.
9. Omega-3 ve Diğer Dermatolojik Durumlar
-
Roza hastalığının göz tutulumunda (oftalmik roza); gözde kızarma, yanma, kaşıntı ve bulanık görmede omega-3'ler günde dozlarda kullanılmış ve etkin sonuçlar alınmıştır.
-
Hemodiyaliz hastalarında kaşıntı ve deri kuruluğu için günde dozlarda omega-3 etkin sonuçları ile kullanılmıştır.