- Gösterim: 12591
Patolojik yara iyileşmesi sonrası gelişen skarların klinik formunun belirlenmesi tedavi ve takip açısından son derece önemlidir. Skarlar çevrelendikleri normal cilt ile oluşturdukları renk ile yapısal kontrast ve klinik davranışlarına göre klinik olarak alt guruplara ayrılmaktadır.
Skarda renk değişimine göre
- Skar dokusu normal çevre dokularla aynı renk tonunda olabilir.
- Skar dokusu çevre dokulara göre daha kırmızı renkte olabilir. Bu skar dokusunda inflamasyonun devam ettiği anlamına gelebildiği gibi genişlemiş damarların kalıcı varlığını da göstermektedir. Damarsal yapıların yoğunluğuna göre açık kırmızıdan koyu kırmızıya kadar renk değişmektedir. Bu kırmızılık zamanla azalmakta hata kaybolmaktadır.
- Skar dokusu çevre dokulara göre daha koyu olabilir. Bu koyuluk izlerin olduğu alanda melanin yada hemosiderin birikimine bağlıdır. Koyu tenlilerde daha sık gözlenmektedir.
- Skar dokusu çevre dokulara göre daha açık renkte olabilir.
Skar dokusunda yapısal değişimlere göre
- Atrofik skar: Atrofik yani normal deri düzleminde çökmeler yaparak kendini gösteren skarlar. Burada atrofi yaranın klinik şiddetine göre yüzeysel yada derin olmaktadır. Sıklıkla akne, çiçek hastalığı, cerrahi ya da kazalara bağlı gelişmekte. Deri altındaki dokuların( yağ ve kas dokusu gibi) kaybı sonucuda gelişebilirler.
- Hipertrofik skar: Hipertrofik skarlarda derinin dermisinde iyileşmede gerekenden çok fibroplazi gelişimi söz konusudur. Bu nedenle deriden kabarmalar yaparak kendini gösteren skarlardır. Bunlar istenmeyecek kadar büyük ve kötü görünebilir ancak yara alanı içerisinde sınırlı kalmıştır ve zamanla kendiliğinden yada tedaviler ile küçülebilmektedir. Hipertrofik skar; travma ve doku hasarından sonra 4 hafta içerisinde ortaya çıkmaktadır. Hipertrofik skar epidermis kalınlığında artma ve dermiste dalgalı ağsı yapının yokluğu ile kendisini gösterir. Deriden kabarık doku içerisinde aşırı kollajen ve glikoprotein depolanması söz konusudur. Hipertrofik skar dokusunda normalde dermiste kollajenin üç boyutlu sepet örgüsü şeklindeki dizilimi yerine birbirine ve epidermise parelel kollajen fiberleri görmekteyiz. Kolajen fiberler daha yassılaşmış ve daha rastgele yerleşmiştir, kolajen lifleri daha kıvrıntılıdır. Miyofibroblastlar görülebilir.
- Keloid: Keloid yine deriden kabarık ancak yara sınırlarını taşan skarlardır. Bazen büyük tümöral yapılara dönüşebimektedir. Bunlar zamanla büyüyebilmektedir. Bazen yara oluşumundan 1 yıl sonrada geç gelişebilmektedir. Kelodiler daha sıklıkla omuz ve gövdede gözlenmektedir. Ancak bunun dışında vücudun her yerinde gözlenebilmektedir. Keloidlerde epidermis kalınlığında artma, dermiste dalgalı ağsı yapının yokluğu ile kendisini gösterir. Keloidal yapı içerisinde aşırı kollajen ve glikoprotein depolanması söz konusudur. kelodal dokuda normal dermiste kollajenin üç boyutlu sepet örgüsü şeklindeki dizilimi demetler hemen hemen hiç yoktur ve lifleri birbirine zayıf tabakalar halinde rastgele bağlanmıştır. Kollajen lifleri daha geniş ve kalındır, miyofibroblastlar sıklıkla yoktur. Keloid dokusundaki kollajen I/III oranı (17/1) iken normal sikatrislerden (6/1) oranlarından farklıdır. Keloid sikatrislerinin büyüyen kenarlarındaki fibroblastlar merkezdekine göre farklı miktarlarda ve oranlarda kollajen sentezler. Tip 1 ve 3 kollajenin mRNA ları keloidlerde 20 kat artmıştır. Klinik olarak boyutlarına göre major ve minor keloidler olarak tanımlanabilmektedir.
- Distrofik skarlar: Görsel olarak hipertrofik skar ve keloidlere benzemektedir. Ancak ek olarak skar alanında sert bantlar, doku köprüleri ve deri altında kanallar görülmektedir. Sıklıkla yanık sonrasında gelişmektedir. İmmatüre ve hipertrofik skarlardır. Yerleşim yerlerinde dokularda büzülme(kontraktür) yapmakta buda yerleşim alanlarında doku anatomisini ve fonksiyonu bozmaktadır.
- Çizgisel(linear) hipertorfik skarlar: Kırmızı, deriden belirgin kabarık ve kaşıntılıdır. Gelişen skar dokusu asıl travma ve cerrahi alanının sınırlarının dışına hafif çıkabilmektedir. Travma yada cerrahi dikiş uygulamalarından birkaç hafta sonra başlamakta. 2-3 yıl bu gelişim devam etmekte ve daha sonra statik döneme girmekte değişim durmaktadır. Böylece travma ve cerrahi alan üzerinde sicim şeklinde deriden kabarık hipertrofik skar gelişmektedir.
- Mature(olgunlaşmış) değişim sürecini tamamlamış skarlar: Deri seviyesinde, çevre sağlam deri ile hemen hemen aynı renkte olan, kişiye estetik görselliği dışında rahatsızlık vermeyen, kaşıntı, ağrı ve kızarma gibi rahatsızlıkları olmayan skarlardır.
- Immature(olgunlaşmamış) değişim sürecini tamamlamamış skarlar: Deriden hafif kabarık yada çökük, çevre cilt dokusuna göre aynı renkte yada zaman zaman kızarıklık gösteren, değişim gösteren skarlardıri. Kaşıntı, ağrı ve yanma gibi klinik semptomların daha sık görüldüğü skar formlarıdır.
- Genişleyen, atrofik ve gerginlik altındaki skarlar: Bunlar cilt çatlaklarına çok benzerler. Daha çok gerginlik ve basınç altında kalan anatomik bölgelerde(omuz, dirsek ve diz gibi) ortaya çıkan, başlangıcında hafif çizgi tarzında olan skar genişliği zamanla genişleyebilmektedir.
- Genişleyen hipertrofik skarlar: Sıklıkla yanıklar sonrasında gelişmektedir. Skar dokusu deriden kabarık, kaşıntılı hatta kızarık görünmektedir. Ancak yanık dokusu içerisinde kalacak şekilde skarın gelişimi devam etmektedir.