- Gösterim: 3861
"Oteller, yıkama ve temizlik servisleri, sulama faaliyetleri, turizm sektöründeki su kullanımları ve şebekelere bağlı evlerde musluk suyu dağıtımı durdurulmuştur. Yalnızca yaşamsal faaliyetlerin yerine getirilebilmesi için kullanılabilecek su, su istasyonlarından temin edilebilir. Suyun temini ancak su karnesi ile yapılacaktır. Bir hanenin günlük su tüketimi 87 litre ile sınırlanmıştır. Bir bireyin su istasyonlarından temin edebileceği maksimum su miktarı 25 litredir. Bu limitleri aştığı tespit edilen bireylerin suya erişimi askıya alınabilir, bu kuralları ihlal eden her bireye yasal prosedürler ve para cezası uygulanır. Bu süreç kullanılabilir su kaynaklarının yeterli seviyeye ulaşmasına dek sürecektir." Haberler ya da sosyal medyadan bu tonda, hayatınızdaki en değerli şeyin, suyun kullanımına dair getirilen kısıtlamaları öğrendiğimizi düşünün. Çok kısa bir süre önce suya ne kadar kolay ulaştığımızı düşündüğümüzde, bu haberin aniliği bizi oldukça sarsacaktır.
Bu yeni koşullar birden olmadı; bunun olacağını doğa bize çeşitli yollarla her gün dile getiriyordu zaten. Sivil toplum örgütleri ve Birleşmiş Milletler (BM) broşürleri, kamu spotları ile bizlere bunları doğrudan ya da dolaylı olarak anlatmaya çalışmıştı: Su kaynaklarımızı her gün geri döndürülemez biçimde kullandığımızı, musluklarımızdan akan suyun sonsuza dek akmayacağını, suyun tükenerek ciddi kısıtlamalara gidileceği **"Sıfırıncı Gün (Zero Day)"**ın pek de uzak olmadığını...
Dünya Su Kaynaklarının Durumu
Dünya üzerindeki her canlı ve ekosistem önemli ölçüde suya bağlıdır. Mavi Gezegenimizdeki su döngüsünde karalardan ve okyanuslardan su buharlaşır, yağışlar ile dünya yüzeyine geri döner. Dünyamızda suyun olduğunu biliyoruz ve jeolojik kanıtlar sıvı hâldeki suyun 3,8 milyar yıldır Dünya’da var olduğunu göstermektedir. Dünya’daki suyun %96,5’i okyanuslarda, geri kalan kısmı ise su buharı şeklinde atmosferde, okyanuslarda, göllerde, nehirlerde ve buzullarda bulunmaktadır. Ancak canlıların yaşamı için tatlı temiz suya ihtiyaç vardır. Dünya’daki suyun ise sadece %2,5’ini () tatlı sular oluşturmaktadır.
Su Kıtlığı ve Stresi
Dünyanın su sistemleri çok büyük bir tehditle karşı karşıya. Artan kirlilik, içilebilir su kaynaklarını ve kıyı su ekosistemlerini bozmaktadır. İklim değişikliği yağış modellerini değiştiriyor, buzul erimesini hızlandırıyor; bir bölgede selleri diğer bölgede kuraklığı yaşıyoruz.
Şu anda su kıtlığı olan bölgelerde bir milyardan fazla insan yaşıyor ve 2025 yılına kadar 3,5 milyar insan su kıtlığı yaşayabileceği öngörülmektedir. Bir bölgede tatlı su kaynaklarının miktarının ihtiyaç duyulan su miktarından az olması su stresi olarak adlandırılmaktadır. 2040 yılına kadar 33 ülkenin su stresi yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünya ülkelerinin üçte birinin suya erişimi yok veya çok kısıtlı. Dünya nüfusunun %18’i ise temiz suya ulaşamıyor. Su kaynaklarının azalması, büyük toplumsal göçlere ve salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere yol açıyor.
Kişi başına düşen su miktarı 1950’lerde iken, 2025 yılında Dünya nüfusunun neredeyse 8 milyara ulaşması beklendiğinden kişi başına düşen su miktarının da tahminen ’lere inmesi öngörülmektedir.
Türkiye bu verilerde riskli ülkeler arasında yer almaktadır. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan analizlerde, 2020 sonu itibarıyla 83 milyon 614 bin 362 kişi olan ülkemiz nüfusu ile yıllık kullanılabilir su potansiyeli olan üzerinden hesap yapıldığında, kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 2020 yılı için olduğu görülmektedir (DSİ-FR, 2020). Yıllara göre sürekli olarak düşme eğiliminde olan kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı ile Türkiye, Falkenmark Göstergesi kriterleri baz alındığında “su stresi yaşayan ülkeler” kategorisinde konumlandırılmaktadır.
Bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla 22 Mart tarihi her yıl Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır. Suyu en verimli şekilde kullanmaya dikkat ederek kendi su ayak izimizi küçültebiliriz.
Su Ayak İzi
Su ayak izi olarak isimlendirilen kavram, bir bireyin doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı su miktarı olarak tanımlanmaktadır. Su tasarrufu deyince direkt tükettiğimiz su akla geliyor ancak su ayak izinde dolaylı tüketilen su da hatırlanmalıdır. Örneğin giydiğimiz bir tişörtün üretilmesi için (yani pamuğun tarlada üretilmesinden fabrikada ipliğe ve tişörte dönüşmesine, satılacağı mağazaya nakliyesinden bize ulaşana kadar geçen süreçte) kullanılan su miktarı yaklaşık 2.500 litredir.
Su ayak izi değerlendirmeleri ilk olarak tarım sektörleri ve gıda üretim süreçleri için geliştirilmiş, daha sonra enerji üretimi gibi sanayi sektörlerine yaygınlaştırılmıştır. "Su ayak izi değerleri" su kaynaklarının sürdürülebilirliğine odaklanırken "geri dönüşüm değerleri" ürünlerin tekrar sürdürülebilirliğine odaklanmaktadır.
Evdeki Su Tüketimi
Evde kullanılan suyun %40-45’i kişisel hijyende (duş ve banyo) kullanılırken, %20-30’u tuvaletlerde ve %10-20’si çamaşırlarda kullanılmaktadır. Duş ve banyo kişisel hijyen açısından elbette önemli ve ihmal edilmemelidir. Ancak duş ve banyo için ne kadar su tüketildiğine bakıldığında, suyumuza karşı sorumluluklarımızı bir kez daha değerlendirmek zorundayız.
Duş ve banyo sırasında kullanılan şampuan, saç kremi ve maskeleri ve duş jellerine bakıldığında, bu ürünlerin geri dönüşüm değerleri olduğu gibi direkt kullanımlarından kaynaklanan su ayak izi değerleri de bulunmaktadır. Avrupa Kozmetik Birliği tarafından şampuanlar için çevresel ve su ayak izleri üzerine yayımlanan bir araştırmaya göre; bir şampuanın su ayak izinin ancak %5-20’si şampuanın hammaddesinin elde edilmesi, şampuanın üretilmesi, dağıtımı ve paketlenmesine ait iken, %80-95’i kullanım ve bunların imha edilmesine dönük olarak ortaya çıktığı belirtilmiştir. Yani şampuanlarda üretiminden daha çok, tüketiminde su kullanıyoruz. Bu aslında tüm banyo ürünleri için geçerlidir.
Duş Süresi ve Su Tüketimi
Bir duş başlığı açık bırakıldığında dakikada yaklaşık 16 litre su tüketir. 5 dakikalık bir duş için tüketim 75-90 litre civarında olurken, 10 dakikalık bir duş için 160 litreye, 15 dakikalık bir duş için ise 240 litreye kadar çıkmaktadır. Kişi başı günlük ortalama 200 litre su tüketimi düşünüldüğünde, 5 dakikalık bir duş günlük su ihtiyacınızın yaklaşık %40’ını karşılamaktadır. Küvet banyoları daha fazla su tüketimi anlamına gelmektedir. Banyomuzdaki modele bağlı olarak küvetlerde 100 ile 160 litre su kullanılır. Bu miktar 5 dakikalık bir duştan fazla, ancak 10 dakikalık bir duş ile aynıdır.
Enerji Tüketimi ve Çevresel Etki
Banyo sadece su tüketimi açısından değil, aynı zamanda enerji tüketimi ve karbon salınımı açısından da önemlidir. Örneğin evlerimizde kullanılan sıcak su temin sistemleri (kombi, hidrofor vb.) toplam emisyonlarının %5’ini oluşturur ve bu emisyonların yaklaşık %60’ı duş ve banyo sırasında kullanılan sıcak sudan kaynaklanmaktadır. 5 dakikalık bir duş için yaklaşık gaz gerekir, yani günde bir duş ile aylık gaz tüketimi olacaktır. Bu, ortalama olarak aylık gaz tüketiminin %10-15’ini oluşturur. Banyoda yüksek oranda su kullanılırken, yüksek bir enerji de kullanılmaktadır. Banyoda kullanılan hijyen ve kozmetik ürün içeriğinin sulara karışarak çevresel kirliliğe olan katkısı tartışılacak başka bir konudur.
Su Ayak İzi ve İdeal Tüketim
Banyo sırasında tüketilen su miktarları su ayak izi açısından oldukça yüksektir. 7 litre suyun ideal bir vücut temizliği için yeterli olduğu bilinmesine karşın, duş alırken 50-80 litre iken banyo yapıldığında 150-200 litre su tüketmekteyiz. "Sıfır Günü (Zero Day)" geldiğinde kişisel kullanılmasına izin verilecek günlük 50 litre su ile karşılaştırıldığında bu, çok gereksiz bir tüketim miktarıdır.
Banyo Alışkanlıkları ve Kültürel Faktörler
İnsanların duş alma/banyo yapma tercihleri ve banyodaki su kullanma alışkanlıklarının farklı olduğunu görmekteyiz. Banyo suyunun sıcaklık tercihleri ve banyoda kalma süreleri de değişmektedir. Tüm bunlar iklimsel, coğrafi özelliklerin yanı sıra sosyoekonomik faktörlere de bağlıdır. Duş ve banyo sırasında en fazla su tüketiminin şampuan ve duş jelinin durulanması sırasında kullanıldığı görülmektedir. İnsanların banyo/duş davranışlarındaki değişkenler göz önüne alınarak banyoda hijyen ve kozmetik ürünlerinin kullanımının ve banyoda su tüketiminin yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kullanılan su miktarını etkileyen belki de en önemli faktör biz kullanıcılardır. Banyoda su tüketimi ve sıklığının fiziksel, kültürel, kişisel ve mental olgunluk ve alışkanlıklarımıza göre değiştiği görülmektedir. Fiziksel olarak vücut yüzey alanımız, cilt tipimiz, saç uzunluğumuz, saç duyarlılığımız, saç yoğunluğu ve saç tipimiz (düz ya da kıvırcık) farklıdır. Ancak yapılan çalışmalarda banyo sıklığı ve kullanılan su oranının bunlardan etkilenmediği gösterilmiştir. Banyo alışkanlıklarımıza bağlı su tüketimini lokal kültürel değerler de belirlemektedir (Hint kültüründe saç tellerinin kalitesini ve parlaklığını artırmak için derinlemesine ve uzun saç durulaması yapma alışkanlığında olduğu gibi). Avrupa'da şampuan kullanım sıklığı haftada 3,4, Amerika'da 3,9, Çin'de 3,6 iken Güney Afrika'da ayda 2 keze düşmektedir. Kültürel alışkanlıklar banyo, şampuan kullanımı ve su tüketimini direkt etkilemektedir. İnsanların kişisel tercihleri ve yaşı, yaşam tarzları, aile yapısı ve banyo alışkanlıkları, aile ve toplumunun çevre duyarlılık bilinci su tüketimini etkilemektedir.
Cape Town Örneği ve Tasarruf Potansiyeli
2010 yılında Güney Afrika Cape Town’da su tüketimini azaltmaya yönelik tedbirler yetersiz kalınca belirlenen bir tarihte “Sıfır Günü (Day Zero)” ilan edileceği duyuruldu. Sıfır Günü, yazının başında okuduğunuz kuralların uygulandığı, suya erişimin kısıtlandığı ve karneye bağlandığı, her daim musluğunuzdan akan suya erişemediğiniz bir gündür. 2010 yılında Cape Town’da alınan sıfır günü kararı, şehir sakinlerinin durumun ciddiyetinin farkına vararak bilinçlenmesini sağladı. Bu doğrultuda sıfır gününün ilan edileceğinin duyurulduğu günden itibaren şehir sakinleri suyu tasarruflu kullanmaya başladı ve şehrin su kullanımı üç ay içerisinde %47 oranında azaldı.
Duş alma alışkanlıklarının bilinçli su kullanımı ile düzenlenebileceği ve anlamlı oranda su tasarrufu sağlanabildiği gösterilmiştir. Bunun için duş alma süresi 4 aşamaya ayrılmıştır. Erişkin bir insanda () duş jelinin vücut için yeterli olduğu düşünülerek aşağıda tanımlanan aşamalar uygulandığında ortalama (suyun ısınması-vücudun ıslanması için + duş jelinin durulanması için ) su kullanımı olmaktadır. Bu miktar daha önce duşta , banyoda göre oldukça anlamlı bir su tasarrufu sağlamaktadır. Bu tasarrufun sağlanması, duşta durulanma sırasında kullanılan suyun azaltılması ile mümkündür.
Su tüketimini değerlendirmeye ve tüketici davranışlarını yönlendirmeye yönelik, duş ve banyoda su tüketimine dönük duş kabinlerine entegre dijital teknolojiler geliştirilmiştir. Bu dijital sistemler su tüketimini ölçerken, su sıcaklığını ve duş kabininin nem seviyesini de değerlendirmektedir. Kişisel su tüketiminin azaltılması için öneriler üretmektedir.
Su Tasarrufu Sağlayan Ürün ve Uygulamalar
Yüksek basınca karşın düşük su tüketimi sağlayan duş başlıkları geliştirilmiştir. Klasik duş başlıkları dakikada 9 litre su tüketirken, bunlar 2,5 litre tüketmektedir.
Suyun ısınması sırasındaki tüketimin azaltılması için su ısıtıcıları hızlı ve anında sıcak su sağlayabilmelidir. Su sıcaklığını ayarlarken su bir kovada biriktirilerek tekrar kullanılabilir. Şofbenin termostatı ilkbahar/yaz aylarında , sonbahar/kış aylarında ise su sıcaklığında olmalıdır.
Durulanması Kolay Ürünler ve Su Tasarrufu
Şampuan ve duş jelinin daha kolay durulanabilir olması banyoda su tasarrufunu sağlayabilir. Banyoda kullanılan duş jellerinin ürün bileşimleri farklılık göstermekle birlikte temel olarak su, yağlar, nemlendiriciler, sülfaktan/yüzey aktif maddeler, emülsifiye edici maddeler, koyulaştırıcılar, koku, katyonik polimerler, renklendiriciler ve koruyuculardan oluşmaktadır. Bir duş jelinin kullanıcı tarafından kabul edilebilir olması için deriyi kurutmadan çok iyi köpürmesi istendiği görülmüştür. Duş/banyoda en fazla suyun tüketildiği zaman bu köpüğün durulanmasıdır.
Ürün bileşiği köpürmeyi etkilerken durulanmayı ve su tüketimini etkileyecektir. Düşük köpürme, durulanma süresini azaltarak su tasarrufunu sağlamaktadır. Düşük köpürme için sülfaktan içeriği azaltılabilir ya da ürün içeriğine yağ asitleri ve iyonik olmayan sülfaktanlar eklenerek köpük oluşumu azaltılmaya çalışılabilir. Duş jellerinde sık kullanılan sülfaktanlar yerine (SLS, SLES ve LAS) alkil esterleri ya da alkil ketonlar eklenerek köpürme azaltılarak durulama suyu kontrol edilebilir. Duş jeli içeriğinde mikroemülsiyon sistemleri kullanılabilir. Bunlar termodinamik olarak stabildir ve küçük miktarlarda yağ, su ve yüzey aktif maddeleri içerirler. Bunların durulanması daha kolaydır.
Duş jelinin kullanılan miktarının, olması gereken optimum miktar kadar olması bilinci sağlanmalıdır.