- Gösterim: 71
Hava kirliliği, günümüzde önemli küresel etkileri olan yaygın bir çevre sorunudur. Son çalışmalar, hava kirliliğine maruz kalmanın atopik dermatit, sedef hastalığı veya akne gibi cilt hastalıklarının kliniğini olumsuz etkilediğini göstermiştir. Ayrıca, hava kirliliği cildin yaşlanma sürecini hızlandırmakta, saç dökülmesine neden olmakta ve hatta cilt kanseri gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. Hava kirliliğinin azaltılmasının önünde; ekonomik, sosyal, teknolojik ve politik faktörlerin karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanan zorluklar durmaktadır. Hava kirliliğine maruz kalacağımıza göre, cilt sağlığı üzerindeki etkisini, etki mekanizmalarını ve bu etkileri önlemek veya hafifletmek için neler yapılması gerektiğini bilmek zorundayız.
Dünya nüfusunun büyük bir kısmı, kuzay yarım kürede Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen hava kalitesinin uygun olmadığı bölgelerde yaşamaktadır. Hava kirleticileri çeşitli nano ila mikro boyutlu partikül madde (PM) parçacıkları, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH)'lar ve gaz hâlindeki bileşenlerden oluşur.
- Partikül madde (PM), metaller, organik bileşikler ve toz parçacıklarından oluşan küçük parçacıkların veya sıvı damlacıklarının bir karışımıdır. PM parçacık boyutuna göre 2.5-10 mikron olan PM10, 2.5 mikrondan küçük olan PM2,5 ve 0.1 mikrondan küçük nano PM 0.1 olarak sınıflandırılır. PM0,1 ve PM2,5 genellikle hidrokarbonları, metalleri ve atmosferik gazlar ile birlişerek ikincil parçacıkları oluşturmaktadır. PM'ler organik bileşikler, metaller veya PAH'lar dâhil olmak üzere önemli miktarda kirleticiyi taşıyabilmektedir.
- Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH)'lar hava kirliliğinde hem PM bağlı olarak hem de gaz bileşeni olarak bulunabilirler. Daha büyük molekül ağırlığına sahip olan PAH'lar, soğuk havada veya düşük sıcaklıklarda yoğuşarak PM yüzeyine yapışırlar. Bu durumda, PAH'lar partikül madde ile birlikte taşınan kirleticilerdir. Daha uçucu ve küçük molekül ağırlığına sahip olan PAH'lar ise, atmosferde gaz hâlinde bulunurlar.
- Hava kirleticiler arasında gaz hâlindeki bileşenleri iseozon (O3), karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), azot oksit (NO2) ve uçucu organik bileşikler (VOC'ler) oluşturmakta.

Hava kirliliğinden sorumlu olan bu kirleticilerin; solunum veya kardiyovasküler hastalıklar ile artan ölüm risklerinden sorumlu olduğu net bir şekilde bilinmektedir. Belirli kirleticiler veya yardımcı kirleticiler ile maruz kalma süreleri, cildi de önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir. Sorumlu farklı mekanizmalardan bahsedilmekle birlikte, hava kirleticilerinin reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumuna neden olmaları ve bunun sonucunda ciltte ortaya çıkan oksidatif stres, asıl sorumlu olarak görülmektedir. Bunun dışında hava kirleticileri, ciltte aril hidrokarbon reseptör sinyal yolunu kullanarak çeşitli cilt rahatsızlıklarını olumsuz etkileyebilmektedir. Dahası, hava kirleticileri cilt bariyer fonksiyonunu bozabilmekte ve cildin doğal bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilmektedir.
HAVA KİRLİLİĞİ KAYNAKLI CİLTTE OKSİDATİF STRES
Hava kirleticiler ciltte öncelikle reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimine neden olmakta. ROS üretimi cildin antioksidan savunmalarını aştığında, oksidatif strese neden olur. Oksidatif stres lipitleri, proteinleri ve DNA'yı hasarlandırarak çeşitli hücresel organelleri ve doku fonksiyonlarını bozabilen bir duruma neden olmaktadır.
Hava kirleticiler içerisinde tanımlanan partikül maddeler(PM) çeşitli mekanizmalar aracılığıyla cilt dokusunda dış(ekzojen) ve iç(endojen) ROS üretimine neden olmakta.
-
PM serbest radikal sentezini kolaylaştıran oldukça reaktif yüzeyi sayesinde ekzojen ROS üretimine katkıda bulunur.
-
PM yapısında bulunan geçiş metalleri, "Fenton reaksiyonları" ile oldukça reaktif ve oksidatif strese neden olan hidroksil radikalleri (OH) üretebilir.
-
PM yapısında çözünür redoks-aktif maddeler (PAH'lar, kinonlar) biyoaktivasyon ve redoks döngüsü yoluyla ROS ve aktif elektrofilik metabolitler oluşturabilir.
-
PM hücre zarına bağlı oksidazların aktivasyonu yoluyla oksijenden hücre içinde süperoksit ve hidrojen peroksit artışı ile oksidatif strese neden olabilir.
-
Cilt yüzeyi ile temas eden PM ve hücre içerisine alınan diğer hava kirleticiler (PAH'lar ve metaller), mitokondriyal oksidatif fosforilasyon üzerinden endojen ROS seviyesinde artışa, buda mitokondri ve endoplazmik retikulum(ER)'da oksidatif strese neden olabilir.
Hava kirleticilerin ekzojen ve endojen ROS artışı cildin antioksidan savunmalarını aştığında hücrelerde oksidatif strese neden olarak hücresel lipitler, proteinler ve DNA'nın doğrudan zarar görmesi ile sonuçlanır. Buda ciltte bir takım olumsuzlukları tetiklemekte.
- Artan ROS'lar ciltteki skualenin oksidasyonunu kolaylaştırarak komedojenik moleküllerin oluşumuna yol açabilir. Komedon oluşumu kane için öncül lezyonlar olarak kabul edilmektedir.
- Ciltte skualene ek olarak, sebase bezler tarafından salgılanan balmumu esterleri, kolesterol, trigliseritler veya serbest yağ asitleri gibi sebum lipitleri de ROS peroksidasyonuna karşı benzer şekilde hassastır. Oksidatif stres ciltte sebum ve kornea tabakalarında biyokimyasal değişikliklere neden olabilir. Bu reaksiyonlar ciltte skualen ve E vitamini seviyelerinin azalmasıyla sonuçlanır.
- Ayrıca, endojen ROS artışı ile ROS'lar hücre zarlarındaki çoklu doymamış yağ asitleriyle reaksiyona girebilir. Bu reaksiyon malondialdehit ve 4-hidroksi-2-nonenal gibi reaktif aldehit yan ürünlerinin oluşumuna neden olur. Böylece karbonillenmiş proteinler oluşmaktadır. Tğm bu olumsuzluklar yapısal değişikliklere ve polipeptit zincirinde kalıcı hasara neden olmaktadır.
- ROS'lar doğrudan DNA'ya zarar vermektedir. Buda cilt hücrelerinde hücresel ölüme(apoptozise) ve hücresel yaşlanmaya yol açmaktadır. Bilimsel çalışmalar PM2.5'in ROS'lar üzerinden ciltte hücresel yaşlanmaya neden olduğu gösterilmiştir.

CİLTTE ARİL HİDROKARBON RESEPTÖRLERİ VE HAVA KİRLETİCİLER
Cilt hücrelerinde sitoplazmada inaktif fromda bulunan "Aril Hidrokarbon Reseptörleri (AhR)" çevresel değişikliklere yanıt veren bir sensör olarak görev yapar. Hava kirleticilerini algılayan bu temel moleküler çeşitli çevresel kirleticilerle aktive olabilmektedir. AhR sinyal yolunu aktive eden hava kirleticiler arasında polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH'lar), 2,3,7,8-tetraklorodibenzodioksin (TCDD), dimetilbenz[a]antrasen, metilkolantren ve benzo[a]piren (BaP) gibi halojenli aromatik hidrokarbonlar ve dioksinler tanımlanmıştır ve bunlar AhR'ye yüksek afiniteye sahip çeşitli ekzojen ligandlar içerir. Bu kimyasal sensör, bu ligandlarla etkileşime girerek cildin kirliliğe verdiği fizyolojik tepkilerde hayati önem taşır. Ligand bağlanmasından sonra AhR, sitoplazmadan çekirdeğe taşınır. AhR bir transkripsiyon faktörüdür. Transkripsiyon, hücrede genetik bilgi akışının ilk ve en kritik adımıdır ve "genetik kodun yazılması" anlamına gelmektedir. DNA'da depolanan genetik bilginin, RNA Polimeraz enzimi aracılığıyla, haberci RNA'ya (mRNA) kopyalanması sürecidir. Bu nedenle AhR aktivasyonu, hücresel proteinleri ve DNA'yı değiştirir.
- Hava kirtleticileri tarafından aktive olan AhR, hücre çekirdeğine girerek sitokrom P450 enzimleri (özellikle CYP1A1) gibi detoksifikasyon enzimlerinin üretimini artırır. Ancak bu detoksifikasyon süreci, yüksek miktarda reaktif oksijen türü (ROS) üreterek oksidatif stresi başlatır.
-
Aktive olan AhR cildin koruyucu bariyer fonksiyonunu düzenleyen genleri olumsuz etkileyerek filagrin seviyelerini düşürmektedir. Bu durum, cilt bariyerinin zayıflamasına ve cildin nem kaybına neden olurken hava kirleticilerin ciltte daha derin katmanlara geçişine yol açmaktadır. Cildin bariyer bozukluğu, atopik dermatit gibi cilt hastalıklarının klinik olarak alevlenmesine katkıda bulunur.
-
AhR'nin aktivasyonu, ciltte inflamatuar yolu tetikleyerek siklooksijenaz-2 (COX-2), tümör nekroz faktörü-alpha (TNF-alpha), interlökin (IL-1alpha, IL-8 ) ve prostaglandin E2 gibi sitokinlerin ve kemokinlerin salınımını artırabilir. Bu durum, ciltte inflamasyona neden olarak akne ve sedef hastalığı gibi hastalıkların alevlenmesine katkıda bulunmaktadır. Sigara dumanına maruz kalan insanlarda AhR aktivasyonu, epidermal keratinositlerinde IL-8 üretimi üzerinden akne ve palmoplantar püstülozu olumsuz etkilemektedir.
-
AhR'nin aktivasyonu cildin bağışıklık hücrelerinde (Langerhans hücreleri, T hücreleri gibi) bağışıklık tepkisini düzenleyerek alerjik reaksiyonları arttırabilir.
-
AhR aktivasyonu, melanositleri uyarabilir ve melanin üretimini artırarak hiperpigmentasyon (lekelenme) ve melazma gibi durumların gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
-
AhR aktivasyonu yoluyla tetiklenen kronik oksidatif stres, ciltte dermiste kollajen yıkımına yol açan enzimleri (MMP'ler) artırarak cildin foto-yaşlanma sürecini hızlandırır.

HAVA KİRLETİCİLERİN DİREKT CİLT BARİYERİ VE SAVUNMA SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Hava kirleticileri direkt olarak cilt bariyerini bozabilir ve ciltte inflamasyona neden olabilir.
- Partikül maddeye (PM) maruz kalma cilt yapısını ve bariyer fonskiyonunun korunmasında hayati önem taşıyan filagrin, sitokeratin 10, involukrin ve lorikrin gibi temel proteinlerin yapımını azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca PM'ler cilt hücreleri arasındakisıkı bağlantı proteinlerini etkileyebilir. Bu prtotenlerden olan Zonula Occludens-1'in bozunmasına bağlı olarak hücrelerin oluşturduğu fiziksel bariyer bozulduğu için cildin geçirgenliği artmaktadır. Buda cildin daha fazla savunmasız hale gelmesi anlamına gelmektedir. PM ayrıca cilt doğal savunma sisteminin bir parçası olan antimikrobiyal peptitleride bozmaktadır.
-
Hava kirleticileri insan cildinde inflamasyonu direkt tetikleyebilir. PAH'lar Toll benzeri reseptörleri(TLR) aktive ederek hücre içi nükleer faktör-kappa B (NF-kappa B) ve mitogenle aktive olan protein kinaz (MAPK) üzerinden proinflamatuar yolları aktive edebilir. PM2.5 TLR'e bağlanarak NF-kappa B'yi aktive edebilir. Buda IL-1alfa, IL-1beta, IL-6, IL-6, hücreler arası yapışma molekülü 1, COX-2 ve TNF-aşfa sitokin ve kemokinlerin yapımını arttırmaktadır.
-
PM hücre dışı sinyalle düzenlenen kinaz, c-Jun N-terminal kinaz ve p38'in fosforilasyonu yoluyla mitogenle aktive olan protein kinaz (MAPK) aktive ederek fibroblastlar ve keratinositleri etkilemektedir. Ayrıca MAPK aktivasyonu aynı zamanda cilt yaşlanmasıyla bağlantılı olan dermal kolajen yıkımına neden olan matris metalloproteinazların (MMP'ler) artışını tetikler. Klinik olarak PM'ye maruz kalma ciltte epidermal kalınlaşmaya ve dermal inflamatuar hücre infiltrasyonuna yol açar.
HAVA KİRLETİCİLERİ ve CİLT HASTALIKLARI

Cilt Yaşlanması
Cilt yaşlanması, içsel ve dışsal yaşlanma olmak üzere örtüşen mekanizmalarla gelişmektedir. İçsel yaşlanma, zamana bağlı olarak cildi doğal olarak etkileyen ve genetik faktörlerden etkilenen kronolojik yaşlanmadır. Buna karşılık cildin dışsal yaşlanması; güneş ışığı, hava kirliliği, sigara dumanı ve beslenme gibi çevresel faktörlerden kaynaklanır. Bu yaşlanma türü ciltte kaba kırışıklıklar, elastozis ve pigment bozuklukları olarak kendini gösterir. Cildin dışsal yaşlanmasında en çok bilinen faktör güneş ışığıdır ve bu da fotoyaşlanma kavramına yol açmıştır. Hava kirliliğinin(hem dış hem de iç mekanda) günümüzde dışsal cilt yaşlanması için yeterince dikkate alınmayan çevresel risk faktörlerinden olduğunu biliyoruz.
Hava kirliliği ile cilt yaşlanması, özellikle pigment değişiklikleri ve kaba cilt kırışıklıkları arasında güçlü bir ilişki olduğunu görülmekte. Hava kirliliğinde kirletici olarak yüksek PM konsantrasyonları ile cilt yaşlanması ve özellikle yüzdeki pigment lekeleri arasında direkt bir ilişki gösterilmiştir.
Hava kirleticileri içerdiği çeşitli bileşikler ile(PM2.5 gibi) keratinositler arasındaki sıkı bağlantıları, keratinleri ve filagrinleri olumsuz etkileyerek cilt geçirgenliğinin artmasına ve erken yaşlanma belirtilerine yol açmaktadır. PM kaynaklı ROS'lar MMP üzerinden ciltte kolajen ve elastin yıkımına neden olarak cilt yaşlanmasını hızlandırır. PM'nin keratinositlerde p38 MAPK yoluyla IL-1 alfa ve beta yapımını tetiklemekte. Bu IL ise ciltte dermal fibroblastlarda MMP-1 ve COX-2 yapımını arttırarak ciltte kolajen bozulmasına ve kırışıklık oluşumuna katkıda bulunur. Ayrıca PM'ye maruz kalmak, ciltteki dönüştürücü büyüme faktörü-beta seviyelerini yükseltir ve buda ciltte fibroblastlar tarafından kolajen ve elastinin sentezini azaltır. Bu değişiklikler ciltte kırışıklık oluşumuna katkıda bulunur. PM2.5 AhR kaynaklı ROS oluşumuyla ciltte hücresel yaşlanmaya neden olmaktadır. PM parçacıkları, cilde geçebilen ve yaşlanmayı hızlandırabilen organik kimyasallar, metaller ve PAH taşıyabilir. PAH'lar özellikle melanositler ve keratinositlerde AhR sinyol yolunu aktive eder ve UVA ile sinerjik olarak etkileşime girerek ciltte pigmentasyonunu tetikler.
Sigara içmek, ciltte derin kırışıklıklara, cilt kuruluğuna, deride sarkmaya ve ciltte erken pigment kayıplarına neden olarak cildin erken yaşlanmasına katkıda bulunan bilinen bir diğer hava kirleticidir. PM'ye benzer şekilde, sigara dumanı UV radyasyonuyla sinerjik olarak etkileşime girerek ciltte epidermal bariyerde bozulmalara, artan eriteme ve cilt elastikiyetinin azalmasına neden olur. Sigara dumanının cilt üzerinde bu topikal etkilerinin yanı sıra, sistemik etkileri de vardır. Sigara dumanın uzun süreli maruziyet, ciltte dermisteki elastin ve mikrofibrillerin bileşimini ve dağılımını değiştirerek cilt sertliğini artırır.
Ozon(O3) ayrıca ciltle etkileşime girer ve yaşlanmaya katkıda bulunur. Ozon oksidatif strese neden olur, lipit peroksidasyonunu teşvik eder, AhR'yi aktive eder ve ciltteki C ve E vitamin seviyelerini azaltır. Ozon UVA ile sinerjik bir etkileşim sergileyerek ciltte oksidatif stresi artırır. Bu da ciltte inflamasyona, kırışıklık oluşumuna ve pigmentasyona yol açar. Ayrıca ozon kolajen sentezini azalttığı ve kırışıklıkların ve yaşlılık lekelerinin gelişimine katkıda bulunduğunu gösterilmiştir.
Son olarak, Çin'de yapılan bir çalışmada, iç mekân hava kirliliğinin cilt yaşlanması üzerindeki etkisini değerlendirilmiş ve katı yakıtlarla yemek pişirmenin cilt yaşlanmasıyla ilişkili olduğu hem yüzde hem de ellerde daha belirgin kırışıklıklara yol açtığını bulunmuştur.
Atopik Dermatit (AD)
Atopik Dermatit (AD), genellikle bebeklik ve çocukluk çağı dâhil olmak üzere yaşamın erken evrelerinde ortaya çıkan egzamatöz ve kaşıntılı bir cilt hastalığıdır. Hastalığın gelişiminde ciltte epidermal bariyer bütünlüğünün bozulması ve bağışıklık sistemi dengesizliği suçlanmaktadır. Dünya genelinde hava kirliliği ve alerjiyle ilişkili hastalıklara yatkınlığı artıran çevresel etkenler ile görülme sıklığı artmaktadır. PM2,5, PM10, NO, toluen ve VOC seviyelerinin yüksek olduğu hava kirliliğinde AD kliniğinde alevlenmeler olmakta. Ayrıca, hem aktif hem de pasif sigara içiciliği ile AD arasında pozitif korelasyon vardır.
Hava kirleticileri, cilt bariyerini bozarak alerjen duyarlılığını artırarak cilt tahrişine neden olmakta. Formaldehit, VOC'ler ve NO'nin, transepidermal su kaybını artırarak AD'li bireylerde cilt kuruluğuna ve cilt bariyerini bozabileceği düşünülmektedir. Cilt bariyerinin bozulması çevresel alerjenlere karşı duyarlılığı arttırrabilmektedir. Zayıflamış bir epidermal bariyer PM2.5 gibi kirleticilerin cilde geçişini arttırrarak ciltte tahrişe neden olarak epidermal kalınlaşmaya ve dermal inflamasyona yol açabilir.
Hava kirleticileri AD kliniğini alevlendiren sitokin düzeylerini artırdığı gösterilmiştir.
Ayrıca hava kirliliği, cilt mikrobiyomunu değiştirebilir ve buda AD'nin klinik şiddetini etkileyebilir.
Son olarak havanın nem ve sıcaklık gibi koşulları, çeşitli atmosferik partiküllerin ve gaz hâlindeki hava kirleticilerinin AD kliniği üzerindeki zararlı etkilerini artırabilir.
Akne
Aknenin patogenezi, hormonal dengesizlik, genetik yatkınlık ve çevresel faktörler dâhil olmak üzere karmaşık bir faktör etkileşimini içerir. Aknede bu faktörler komedon oluşumuna ve ardından gelen inflamasyona neden olur. Araştırmalar, hava kirliliği ile aknede klinik alevlenme arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ortam hava kirliliğinin cildin lipit bileşimini veya biyofiziksel işlevlerini değiştirerek ve inflamasyonu tetikleyerek akneyi şiddetlendirebileceği düşünülmektedir.
Hava kirleticilerde PM oksidatif stres yoluyla cilt lipitlerini, DNA'sını ve/veya proteinlerini değiştirerek cilt fonksiyonunu değiştirebilir. Bu durum, cildin en dış katmanı olan stratum korneumda lipit oksidasyonuna yol açar. Böylece oksitlenmiş skualen seviyeleri yükselmekte ve linoleik asit konsantrasyonları azalmakta. Ayrıca, hava kirliliği sebum atılımını artırmakta, sebumdaki E vitamini ve skualeni azaltmakta.
AhR aktivasyonu ile ROS oluşumu kaynaklı kronik oksidatif stresciltte kronik inflamasyona neden olmakta.
Sigara dumanı aynı zamanda inflamatuar sitokinleri etkileyebilir ve akneli hastalarda komedonları okside edebilir.
Ayrıca, PAH'lardan türetilen güçlü bir lipofilik bileşik olan TCDD, mesleki dermatoz olarak sınıflandırılan klorakne ile ilişkilendirilmiştir.
Sedef Hastalığı
Sedef hastalığı, sistemik inflamasyonlu bir cilt rahatsızlığıdır. IL-17 ve Th17 hücrelerinin hastalık gelişiminde önemli roller oynadığı bilinmektedir. Araştırmalar, hava kirletici olan sigara dumanının sedef hastalığının şiddetini artırabileceğini göstermektedir. Ayrıca hava kirliliğine maruz kalma ile sedef hastalığı aktivitesinin artması arasında bir korelasyon olduğu gösterilmiştir.
PM ve ozon AhR sinyal yolunu aktive ederek Th17 hücre farklılaşmasını etkileyebileceği ileri sürmektedir. PM'nin önemli bir kaynağı olan dizel egzozuna maruz kalma sedef klinğini alevlendirebilir.
Saç Dökülmesi
Saç analizlerinin çevre kirleticilerine maruz kalmanın değerlendirilmesinde güvenilir bir gösterge olduğunu biliyoruz. Madencilik bölgelerindeki insanlardan alınan saç örneklerindeki cıva, kurşun, ağır metaller ve PM2.5 seviyeleri analiz edilerek hava kirleticilerinin saç sağlığını nasıl etkilediğine dair bilgiler sağlanmıştır. Hava kirleticileri saçlı deride ve saçta birikebilir. Bu birikim cilt emilimi veya saç foliküllerinden daha derin cilt katmanlarına ulaşabilir(1,5 mikrondan küçük parçacıkların saç köklerine girebilmektedir).
Genellikle PM yüzeylerinde bulunan PAH'lar oksidatif stres ile iltihaplı saçlı deriye neden olarak saç dökülmesine yol açabilir. PAH içeren tütün dumanı benzer mekanizma ile erken başlangıçlı androjenik alopesi ile ilişkilidir. PAH'lar saç liflerinin ultra yapısal bozulmasını hızlandırdığını, saç kalitesini ve yüzey özelliklerini değiştirdiği gözlenmiştir. Buda saçların koparak dökülmelerine neden olmaktadır. Deneysel çalışmalarda, sigara dumanına maruz kalmanın; alopesiye, saçların beyazlamasına, deri altı doku kalınlığının azalmasına, saç köklerinin azalmasına ve etkilenen bölgelerdeki saç kökü hücrelerinde hasarlanmasına yol açabileceği düşünülmektedir.
PM10 saç foliküllerindeki keratinositlerde hücresel ölüme neden olarak saç büyümesini engelleyebileceği gösterilmiştir.
Alopesi areata'daki alevlenmelerin artan PM10 hava kirletici konsantrasyonlarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Cilt Kanseri
Cilt tümörü oluşumu ile hava kirleticilerin(PM, PAH'lar, ozon, VOC'ler ve ağır metaller) varlığı arasında bir korelasyon gözlemlenmiştir. PM10'na maruziyetin melanom dışı cilt kanseri riskinde artışa neden olabileceği gösterilmiştir. Hava kirleticiler muhtemelen ozon tabakasının azalma etkileri ilede artan UV ışınımı üzerinden ciltte kanserojen potansiyelde sinerjik etkiye sahiptir. Ozon abakasının kalınlığındaki %1'lik bir azalmanın, UVB ışınımıyla ilişkili melanom vakalarında %2'lik bir artışa karşılık geldiği tahmin edilmektedir. Benzer şekilde, ozonda % 1 lik azalma skuamöz hücreli karsinom (SCC) sıklığında %3-4'lük bir artışla ilişkilidir. Diğer taraftan yüksek ozon seviyeleri de oksidatif strese neden olabilir. Bu durum ciltte inflamasyona ve epidermal bariyer bütünlüğünün bozulmasına yol açarak kansere yatkınlığını artırmaktadır.
Hava kirleticilerden PAH türevi epoksitler ve dioller ciltte hücresel DNA'ya bağlanarak doğrudan tümör oluşumuna katkıda bulunur. PAH'ların proonkojenik bir ara ürüne metabolik dönüşümünü sağlayarak, mutajen geliştirme oranı yüksektir ve epidermiste DNA hasarını artırır(SCC gelişimi).
Hava Kirleticilerinin Cilt Üzerindeki Olumsuzluklarını Önleme ve Azaltma
Hava kirliliğine bağlı cilt üzerindeki tüm olumsuzluklar günümüzde olduğu gibi gelecektede devam edecek. Birincil çözüm olarak temiz hava ve çevrenin korunmasının küresel politikalar nedeni ile yeterli olmaycağını görmekteyiz. Bu nedenle hava kirliliğin zararlı etkilerine karşı bireysel koruma önem kazanmakta. Hava kirliliğinin cilt üzerindeki etkilerine dönük araştırmalar arttıkça, altta yatan mekanizmalar açıklandıkça bireysel korunma için daha bütünsel çözümlerin sağlanabileceği düşünülmekte. Özellikle duyarlı bireylerde şimdilik etkili koruyucu ve tedavi edici yaklaşımlar geliştirilmelidir.
Hava kirleticilerinin 1.5 mikrondan küçük olanları saçlı deride ve bariyeri sağlam olan ciltte dahi tespit edilmiştir. Çalışmalar bazı hava kirleticilerinin deri yoluyla emilebileceğini, deri yoluyla emilim oranlarının genellikle solunum yoluyla emilim oranlarına eşit veya daha fazla olduğunu göstermiştir. Ayrıca, solunum yolu ile vücuda girmiş hava kirleticiler dolaşım sistemi yoluyla da cilde ulaşabilmektedir. Bu nedenle, koruyucu önlemler hava kirleticilerine hem dış hem de iç maruziyet yollarını ele almalıdır.
Hava kirliliğinin cilt üzerindeki etkilerini önlemek veya azaltmak için:
- Diyetle antioksidan alımı:
- Antioksidan takviyelerinin alımı: B3, C ve E vitaminleri, Omega-3, beta-karoten, Selenyum, Q10, Polypodium leucotomos, Yeşil çay ve Lipoik asit
- Deniz Kaynaklı Beslenme
- Yeşil çaydan elde edilen epigallokateşin gallat
- Uskumru kaynaklı fermente balık yağı
- Soya fasulyesinden $7,3',4'$-trihidroksiizoflavon
- Akdeniz Diyeti: Meyveler, sebzeler, tam tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, balık ve kümes hayvanları tüketimi.
- Topikal antioksidanların kulanımı:
- C Vitamini
- Niasinamid (B3 Vitamini)
- Fenolik Bileşikler: Quercetin, Resveratrol ve Afzelin
- Fitosteroller:Fucosterol (kahverengi deniz yosunundan elde edilen fitosterol)
- Saponin Bileşikleri: Ginsenoside Rb1
- Diğerleri
-
E/Z-2-benziliden-5,6-dimetoksi-3,3-dimetil-indan-1-on( AhR antagonisti).
-
Negatif Hava İyonları
-
Tapinarof( topikal AhR modülatörü)
-

