Koltuk Altı Aşırı Terleme ve Koku Problemlerinde Lazer Lipoliz

Terleme vücut ısı düzenlemesinin fizyolojik bir parçasıdır ve stres, anksiyete ve beslenme sırasında da ortaya çıkabilmektedir. Cildimizde ortalama 3 milyon ter bezi var. Normal aktivite yada istirahat halinde iken bu bezlerde ancak % 5 i çalışmakta. Aşırı efor, çevresel ısı artışı ve stres koşullarında geiye kalan % 95 i aktif hale geçmekte,terleme başlamakta. Su, elektrolitler ve proteinlerden oluşan bir içeriğe sahip olan ter başlangıçta kokusuzdur. Deri yüzeyinde bulunan mikroorganizmalar, ter içeriğindeki proteinlerden metabolik aktivite ile istenmeyen vücut kokusunu ortaya çıkarırlar. Vücut kokusunun içeriği ve yoğunluğu kişiye, cinsiyete, yaşa, ırka ve beslenme alışkanlıklarına göre değişmektedir. Terlemenin normalden daha fazla olması aşırı terleme (hiperhidroz) olarak tanımlanmaktadır. Hiperhidrozun toplumda görülme oranları % 17.9 (her 5 kişiden birisi). Hiperhidrozun el, ayak, koltuk altı, genital alan ve başa yerleşen lokal formu olabildiği gibi tüm vücutta görülen genel formu da görülebilmektedir. Terleme ve vücut kokusu kötü kişisel hijyen olarak algılandığı için kişinin öz güvenini ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Normal terleme, hiperhidroz ve ter kaynaklı vücut kokusunun önlenmesi ve maskelenmsi için topikal bir çok ürünün kullanıldığını görmekteyiz. Buna bağlı olarak hızla büyüyen deodorant ve antiperspirant kullanımı, ürün geliştirme ve üretim sektörü yıllık 1.5 milyar dolarlık bir ekonomiye ulaşmış durumda (2023 yılı verileri). Buna karşın günümüzde deodorant ve antiperspirantların ürün içerikleri hemen hemen 50 yıl önce geliştirilen aktif maddeler ile devam etmektedir. Deodorantlarda bulunan koku, parfüm ve esansiyel yağlar ile kokunun maskelenmesi, antiperspirantlarda bulunan alüminyum klorid gibi tuzların terlemeyi engellemesi ve her iki ürün içeriğinde antimikrobiyal içeriklerin (triklosan gibi) vücut kokusunu engellemesi gibi.

Deri ekleri olarak tanımlanan ekrin ter bezleri tüm vücut deri yüzeyinde bulunur (dudaklar hariç). Deride dermis yerleşimli ter bezlerini; ekrin ve apokrin ter bezleri bir kanal ile deri yüzeyine açılmaktadır. Ekrin bezlerin ter içeriğinde NaCl, KCl inorganik tuzlar, laktik asit ve üre gibi organik asitler, immunglobulinler (antikorlar), ve dermcidin gibi antimikrobiyal içerikler bulunmakta ve direkt deri yüzeyine 20-60 μm çapında bir kanal ile açılmaktadır. Apokrin ter bezleri ise ekrin ter bezlerinden farklı olarak genital, koltuk altı, kulak arkası, göbek deliği ve göğüs çevresinde bulunmakta ve ergenlik dönemi ile aktif hale geçmektedir. Apokrin ter bezlerinin kanalları 800 μm çapındadır ve kıl foliküllerine açılmaktadır. Apokrin bezlerin içeriği yağ asitleri, proteinler ve steroidler gibi yağlardan oluşmaktadır. Son yıllarda apokrin ter bezleri tanımlanmıştır. Bunlar el, ayak, koltuk altı ve genital bölgede bulunmakta, ekrin ter bezlerinden 7 kat daha fazla ter salgılayabilmekte ve ergenlik döneminde aktive olmaktadır. Koltuk altı terlemesinin % 45'inden sorumlu oldukları düşünülmektedir.

deodorant_antiperspirant_ter_bezleri.jpg

Aşırı terleme, hiperhidrozis olarak tanımlanır ve sıklıkla koltuk altında gözlenir. Aşırı terlemede ter bezlerinin fizyolojik çalışmasını sağlayan sempatik ve parasempatik sinir aktivitesindeki anomaliler sorumlu tutulmaktadır. Hiperhidrozis sıklıkla vücut kokusu-bromhidrozis ile birliktedir.

Bromhidrozisten asıl sorumlunun deri yüzeyindeki mikroorganizmalar olduğunu biliyoruz. Bezlerden ilk salındıklarında kokusuz olan ter, deri yüzeyine ulaştığında mikroorganizmalar tarafından metabolize olarak uçucu kokulu kimyasalların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Deri yüzeyinde mikroorganizmaların kolay çoğalabileceği nemli ve kıl folliküllerinden zengin bir ortama sahip koltuk altları, aynı zamanda zengin bir ekrin ve apokrin ter bezlerine de sahiptir. Bu nedenle en sık vücut kokusu koltuk altlarında görülmektedir.

Deri florasına bakıldığında; propiyonobakterium, mikrokok ve stafilokok ile korinobakteriyumlar arasında son ikisi kokudan sorumlu olan bakteriler olduğu görülmektedir. Koku kişiye göre değişmekle birlikte bakterilerin neden olduğu kimyasallar hemen hemen aynı olduğu görülmüştür. Sadece vücut alanına göre kimyasallar ve yoğunlukları değişmektedir. Bu değişimlerde ırk, cinsiyet, iklim koşulları, diyet, sigara-alkol kullanımı ve yaş önemli faktörlerdir. Örneğin, Asya ırklarında ABCC11 protein geninde mutasyon, vücut kötü kokularında azalmaya neden olmaktadır. İleri yaşlarda (40 yaş sonrası) 2-nonenal gibi doymamış aldehidlerin deride yapımı, yaşlılık vücut kokusuna neden olmaktadır.

Koltuk altında yapılan çalışmalarda kokudan sorumlu kimyasallar arasında aldehitleri görmekteyiz. Aldehidler dışında sülfür ve karboksilik asit diğer koku kaynaklarıdır. Koltuk altı kokusunda sülfür içeriğinden (S)-3-Methyl-3-Sulfanylhexan-1-ol (3M3SH) en sık kimyasallar arasında yer almaktadır. 3M3SH koltuk altında stafikoklar tarafından (Staphylococcus hominis, lugdunensis ve haemolyticus) sistin-gliserinden (Cys-Gly) yapılmaktadır. 3-hydroxy-3-methyl-hexanoic acid (HMHA) koltuk altı kötü kokudan sorumlu diğer kimyasal ve korinobakteriyumlar tarafından yapılmaktadır.

Deodorantlar

Terleme kaynaklı vücut kokusunun engellenmesi yada maskelenmesi için deodorantlar sık kullanılmaktadır. Deodorantlar içeriklerindeki koku ve bazılarında var olan antibakteriyaller ile sadece terin koku kısmında etkili olmaktadır. Birçok deodorant, triklorokarbon ya da trikolasan gibi antibakteriyeller içermektedir. Son yıllarda deodorantların içeriklerine terlemeyi baskılayan antiperspirantlar da eklenmektedir.

 

Özellikle koltuk altı kötü vücut kokularında sık kullanılan deodorantların içeriklerini etki mekanizmalarına göre 4 grupta toplayabiliriz.

  • Antimikrobiyal içerik; deri florasında kokudan sorumlu mikroorganizmaların kolonizasyonunu düzenlemekte.
    • Triclosan (5-chloro-2-(2,4-dichlorophenoxy)phenol); deodorantlarda en sık kullanılan antimikrobiyal ajan.
    • Benzalkonyum klorid, propilen glikol, ve sodyum bikarbonat diğer antimikrobiyal ajanlardır.
    • Koltuk altı deri pH azaltılması: Deri pH'ının azaltılması-asitleştirilmesi deri mikroorganizma sayısını azaltmakta. Deodorantlar içerisinde trietilsitrat bu amaçla kullanılmıştır. Ancak triethylcitrate deriye uygulandığında sitrik asite dönmediği ve deri pH'ını düşürmediği anlaşıldıktan sonra aynı amaçla alüminyum klorhidrat kullanılmıştır. Bu, deri pH'ını 5 civarına çekerek hafif bir asidik ortam sağlamaktadır; bu nedenle deodorant ve antiperspirantların içeriğinde kullanılmaktadır. Benzer bir amaçla alüminyum zirkonyum pentaklorhidrat kullanılmaktadır.
  • Parfüm, koku ve esansiyel yağlar gibi içerikler; kokunun maskelenmesi. Koku olarak linalol, hekzilsinnamaldehid ve 2-(4-tert-butilbenzil) propiyonaldehid en sık kullanılanlarıdır.
  • Yapısında kokuyu hapseden içerikler: sodyum asit karbonat, çinko karbonat ve pudralardır.
  • Deodorant aktif maddesi olarak kullanılan bir katyonik blok kopolimer olan polikuaterniyum-16 (PQ-16) halihazırda saç bakımında, saç kremlerinde ve şampuanlarda kullanılmaktadır.

Antiperspirantlar

Hiperhidrozda terlemeyi kontrol etmeye çalışan topikal ürünler "antiperspirant" olarak tanımlanmaktadır. Kozmetik ürün kapsamında hazırlandıkları için düşük konsantrasyonlarda aktif madde içerirler ve sıklıkla koltuk altı normal ve aşırı terlemelerinde kullanılmaktadır. Normal terlemesi olan sıradan insanlar için kozmetik antiperspiranlar işe yarayabilirse de orta dereceli hiperhidrozlarda dahi yararsızdırlar. Yüksek aktif madde içeren özel formüller denenebilir ancak bunlarda aşırı terlemede klinik başarıları sınırlıdır.

Hiperhidrozda antiperspirant olarak astrajenler, lokal anestetikler, asit ve alkaliler, metal tuzları, topikal botulinum toksin ve antikolinerjikler kullanılmaktadır. Bu antiperspirantların etkileri yalnızca ekrin ter bezleri üzerinedir; apokrin terleme etkilenmez. Fakat hemen hepsinde antibakteriyel ve koku maddeleri olduğu için apokrin bez kaynaklı kokunun baskılanması için deodorant olarak etki gösterirler. Ancak antiperspirantlar uygulama alanında deride kurutucu etki, tahriş, bazılarında alerjik temas egzaması geliştirebilmektedir. 

Antiperpirantların roll on, jel, krem hatta hazır mendil formları bulunmaktadır. İçeriklerinde astrajenler, asit ve alkaliler, %2-5’lik etanol, formaldehit, glutaraldehit, tannik asit, triklorasetik asit ve benzerleri bulunmaktadır.

Bunlar deriye uygulandıklarında derideki proteinleri, deri hücrelerini yıkmakta ve ter bezleri ağızlarında yüzeysel bir tıkanma yapmaktadır. Etkileri cildin yenilenmesi sırasında cildin dökülme (deskuamasyon) süresine kadar bir süre devam etmekte ve etkileri çok kısa sürede geçmektedir. Başarılı bir etkinlik için terlemenin olmadığı ve cildin kuru olduğu akşam saatlerinde uygulanmalıdır. Normal terlemede etkinlik görülürken hiperhidrozlarda maalesef etkinlikleri bulunmamaktadır. %1.65 bikarbonatla tamponlanmış %10 glutaraldehit içeren antiperspirantlar haftada üç gün ayaklarda hiperhidrozlarda kullanılmış. Ancak cildi boyama ve şiddetli alerjik reaksiyon yapabilme gibi yan etkiler nedeni ile kullanımı kısıtlıdır. 

Teorik olarak hiperhidrozis alanında lokal anestezikler kullanılarak sempatik sinirlerin blokajı ile aşırı terlemenin durdurulması amaçlanmıştır. %5 lidokain ve %5 prilokain karışımı bu amaçla hiperhidrozda denenmiş, fakat iyi sonuç alınamamıştır.

Antikolinerjikler teorik olarak lokal uygulandıklarında hiperhidroz tedavisinde ideal ürünler olarak amaçlanmıştır. Antikolinerjikler, muskarinik asetilkolin reseptörüne (M ACh reseptörü) kendileri bağlanarak asetilkolinin etkisini baskılamaktadır. Bu reseptör, düz kasların kasılmasından ve yağ-ter bezlerinden salgılarından sorumludur. Bu nedenle, antikolinerjik ajanlar son yıllarda hiperhidroz hastaları için terlemeyi önleyici alternatif bir tedavi olarak ilgi görmeye başlamıştır. Ancak deriden emilimleri zayıf olduğu için klinik cevapları çok zayıftır. Bu amaçla kullanılan antikolinerjikler; 

  • Glikopirolat: uygulama alanında lokal iritasyona neden olmaktadır. Bu ilaç ter bezi üzerinde asetilkolinin etkisini baskılamaktadır. %0.5–4 krem, jel, solüsyon, ve padleri kullanılmaktadır. Özellikle yüzde tek taraflı ve bölgesel terleme yapan gustatuar hiperhidroziste kullanılmaktadır.
  • Oxybutynin;  %3 topikal jeli kullanılmaktadır.
  • Antikolinerjikler, asetilkolin (ACh) adı verilen nörotransmiterin etkisini bloke eden maddeler için kullanılan bir terimdir.

Metal tuzları solüsyonları en eski ve en çok kullanılan antiperspirant grubunu oluşturmaktadır. 1915 yılında geliştirilen ve halen en aktif ve yaygın olarak kullanılan antiperspirant etken madde alüminyum tuzu olan alüminyum kloriddir. Etkilerini ekrin ter bezlerinin kanallarında tıkanma yaparak gösterirler. Bunların aralarında en çok kullanılanı alüminyum tuzları ve bunlardan da %20’lik alüminyum klorid hekzahidrat (AlCl-H) ve %6,25’lik alüminyum tetra klorittir. Klinik etkinliklerinin yüksek olması nedeniyle klinikte en çok tercih edilen %20’lik alüminyum klorür hekzahidrattır. Etki mekanizması tam olarak bilinmese de ekrin ter bezi kanallarının deri yüzeyine açıldıkları kısımlarda mekanik obstrüksiyona, sekretuvar hücrelerde vakuolizasyon ve atrofiye neden oldukları düşünülmektedir. Son yıllarda alüminyum hidroklorid daha az toksik olması, elbiseleri hasarlandırması, daha az deride iritasyon yapması ve alerji oluşturması ile tercih edilmektedir. Ancak bu AlCl-H kadar etkili değildir. %10-25 solüsyonlar ter salgısının en az olduğu dönemde yani gece yatmadan kuru deri alanına sürülürse terlemeyi kontrol edebilir. Fakat deride tahriş etkileri ve elbiselere de zarar verebilmeleri nedeni ile sabahları yıkanabilir ya da bikarbonatla nötralize edilebilir. Etkili olabilmesi için aliminyum kloridin 6-8 saat deride kalması gerekmektedir. Tedavi başlangıçta hiperhidrozun şiddetine göre her gün ya da 2-3 günde bir uygulanır, istenilen etkinin elde edilmesiyle 1-4 haftada bir olmak üzere idame tedavisine geçilir. Koltuk altında etkisi iyi, el ve ayaklarda etkinlik daha azdır. Kozmetik ürünlerde daha düşük konsantrasyonlarda olduğu için yan etki daha azdır, fakat etki de daha azdır. Ancak ucuz ve kolay uygulanır olması nedeniyle yine de diğer seçeneklerden önce denenebilir. Tedavinin en sık görülen yan etkisi deride tahriş, lokal iritasyon ve giysilerde leke yapmasıdır. Hiperhidroz tedavisinde kullanılan bir diğer topikal ajan çinko tuzlarıdır, ancak kutanöz granülom oluşturma riski nedeniyle önerilmemektedir.

 Antiperspirantlar içeriğinde bulunan salisilik asitler deri iritasyonunu azaltırken, antimikrobiyal (antibakteriyel ve antifungal) etki de sağlamaktadır. Antiperspirantlar ter bezlerinin kanalında gel formationunda bir tıkaç yaparak terin deri yüzeyine çıkmasını engellemektedir. Ter olmadığında deri yüzeyinde bakteriler bile olsa koku maddeleri üretilemeyecek yani koku olmamaktadır. Bu tıkacın oluşması için derinin asidik koşulları gerekmektedir.

Antiperspirant içeriğinde taşıyıcı olarak etanol, propilen glikol kullanılırken aerosol formlarında itici gaz olarak butan, izobutan ve propan bulunmaktadır. Koku olarak limonen, linalool, geraniol, benzil salisilat bulunmaktadır.

Son yıllarda yukarıda tanımlanan deodorant ve antiperspirant içerikleri yeterli olmadığı için yeni içerikler üzerinde çalışılmakta. Bu çalışmalarda hedef vücut kokusunu neden olan kimyasalı değiştirmeye dönük olmakta. Son yıllarda kişisel bakım ürünlerinde yükselen trend içeriği bitki özleri ve uçucu yağlar. Doğadan elde edilen bu içerikler sentetik bileşiklere göre daha güvenli ve daha çevre dostu bir seçenek olarak algılanmakta. Hem deodorantlar hem de antiperspirantlar yeni ürün geliştirilmesinde bu doğal içerikleri daha sık görmekteyiz.

Asetik asit üreten bakteriler - acetic acid bacteria (AAB) deodorant içeriklerinde 2018 yılında ilk kez kullanılmıştır. Gram negatif bakteri grubunda yer alan AAB'ler gıda endüstrisinde (sirke yapımında) kullanılmaktadır. Bu bakterilerin hücre zarında alkol dehidrogenaz ve aldehid dehidrogenaz enzimleri bulunmaktadır. Bu enzimler koltuk altında kötü kokuya neden olan aldehidleri karboksilik asitlere dönüştürerek etkili olmaktadır. Koltuk altına uygulandıklarında kötü kokuyu tam olarak geçirmemekle birlikte aldehidleri önemli oranda azaltmaktadır. Bunda koltuk altı kötü kokuda sadece aldehidler değil, yağ asitleri ve tiyollerin de sorumlu olması rol oynamaktadır. Bunların da etkili diğer içeriklerle AAB'lerin daha iyi sonuçlar vereceği düşünülmektedir.

Bitkisel içerik ile ilgili ilk çalışmalar 2009 yılında şerbetçi otu ile yapılmış. Bu ottan (Humulus lupulus L., Cannabaceae) elde edilen ekstrelerin antibakteriyal etkileri insan vücut kokusuna neden olan "Corynebacterium xerosis ve Staphylococcus epidermidis" üzerinde denenmiş. Şerbetçi otu ekstreleri deodorantların stik formülasyonunda çinko risinolat ile kombine edilerek etkinlik süreleri uzatılmış. Uygulama sonrası 8 saat sonrasına kadar kötü vücut kokularında anlamlı azalmalar gözlenmiş.Antimikrobiyal aktivitesi olan diğer bir bitki karahalile bitkisi (Terminalia spp.). Bu bitkinin meyve, yaprak ve saplarından 5 farklı solvent elde edilmiş. Özellikle yapraklarından elde edilen metanolik içeriğin kötü vücut kokusundan sorumlu olan "C. jeikeium ve S. epidermidis" bakterileri üzerinde belirgin etkinlikleri gösterilmiş.Bitki içeriklerinde bulunan yüksek tanin içeriği diğer bir çalışma grubunu oluşturmakta. Bu çalışmalarda taninin klasik deodorant içeriklerinin iyi bir alternatifi olduğunu göstermekte. Antiperspirant etkinliğinin varlığı kötü vücut kokularında taninin daha fazla tercih nedeni. Tannin suda çözündüğünde sarı ya da kahverengi vermesi ürünlerde kullanımını kısıtlayabilir.

Uçucu yağlar; bunlar bitkilerin buharda damıtılması sırasında elde edilen uçucu aromatiklerdir. Lipofilik ve yüksek oranda uçucu olan bu yağlara örnekler; "terpene, allyl ve isoallyl phenol".Kozmetik endüstrisinde uçucu yağlar alternatif tedavilerde antimikrobiyal etkileri ile tercih edilmektedir. Uçucu yağların antimikrobiyal etkileri dışında kötü koku nedeni olan amonyakla birlikte mükemmel bir deodorant aktivitesi gösterdiği bilinmektedir. Bu yağların kullanımı ile 10 dakika sonra amonyak konsantrasyonunun %80'den fazlasının azaldığı ve konsantrasyonun 30 dakika sonra neredeyse %0 olduğu gösterilmiştir.

  • Satureja bitkisi biberiye ve kekik ile akraba olan Lamiaceae ailesinin iyi bilinen aromatik bir bitkisidir. Bu bitkiden elde edilen uçucu yağdaki içerikler antimikrobiyal olarak kullanılmaktadır.
  • Lamiaceae familyasından Salvia lanigera Poir bitkisi yapraklarında uçucu yağları ile diğer bir bitkimizdir. S. aureus ve S. epidermidis başta olmak üzere gram pozitif bakteriler üzerinde antimikrobiyal aktiviteye sahiptir.
  • Carum copticum - mısır anasonu; yiyeceklerde antimikrobiyal amaçlı koruyucu olarak kullanılmakta olan tıbbi bir bitkidir.
  • Asiasarum heterotropoides'ten elde edilen uçucu yağın deodorant aktivitesini bildirmiştir.
  • Lamiaceae familyasından "origanum vulgare" kekik otundan elde edilen uçucu yağlar kötü vücut kokusundan sorumlu bakterilere karşı antimikrobiyal bir madde olarak kullanılmaktadır.

Gümüş nanopartiküllerinin bakterisidal ve bakteriler üzerinde baskılayıcı etkileri iyi bilinmektedir. Nanopartiküller bakteri duvarına bağlanmakta, partiküllerden gümüş iyonları açığa çıkmaktadır. Bu iyonlar hücre içerisine girerek bakteri DNA'sı ve proteinlerine (özellikle tiyol grubu proteinlere) bağlanmakta ve bunları inaktive etmektedir.

 

Botulinum toksin topikal kullanımı

Başta koltuk altı olmak üzere birçok aşırı terleme alanında botulinum toksin deri yüzeyine sürülerek uygulanabilmektedir. Botulinum toksinin iğne şeklinde uygulanması el içi ve ayak tabanında ağrılıdır ve hastalar tarafından tolere edilemez. Bu amaçla Revance Therapeutics, Incorporated (Newark, California) firmasının RT001 ürünü kullanılmaktadır. Bunun dışında 200 U botulinum toksini Cetaphil (Galderma, Fort Worth, TX) krem içerisine katılarak koltuk altı terleme alanına 60 dakika uygulanmaktadır

Ter önleyici ve koku gideric kumaşlar, giysiler

İstenmeyen vücut kokuları için araştırmalar topikal deodorant veya terlemeyi önleyici ürünlere odaklanıyor. Ancak çeşitli araştırmalar koku sorununun üstesinden gelmek için antimikrobiyal veya koku giderici kumaşların kullanımını araştırmakta. Quick-Med Technologies Inc. tarafından geliştirilen Stay Fresh® antimikrobiyal kumaşlar gibi. Bunlar hidrojen peroksit içeren kumaşlar (hafif dezenfektan özelliği ile). Ancak bu teknoloji hâlâ geliştirilme aşamasında ve FDA'dan onayını beklemekte.

Diğer bir tekstil çalışması nano titanyum dioksit-TiO2 içeren fotokatalistlerin kullanımını incelemektedir. Nano ölçekli TiO₂, ışık varlığında oksijeni emebilir, serbest elektronu yakalayarak çeşitli organik maddeleri oksitleyen ve parçalayan O₂⁻ iyonlarını üretir. Bu tekstile koku önleyici özellik katmaktadır. Ancak bu teknoloji hâlâ geliştirilme aşamasındadır.

Ftalosiyanin kompleksi içeren nanofiberlerin tekstillerde koku giderici özelliği araştırılmıştır. Ftalosiyanin (Pc), boya molekülü olarak sıklıkla kullanılan konjuge aromatik bir bileşiktir (termal ve kimyasal stabilite, düşük maliyet ve nontoksik özellikleri ile). Ayrıca hidrojen sülfür ve tiyoller gibi kötü kokulu gazlara karşı antioksidan ajan olarak da bilinmektedir. Ftalosiyanin-PVA ve ftalosiyanin-ipek nanolifleri bu amaçla tekstillerde kullanılmaktadır.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency