- Gösterim: 20573
Modern toplumlarda sosyal ilişkilerde fiziksel temasların azaldığını hatta ilişki mesafelerinin arttığını görmekteyiz. İlişki mesafeleri artmakla birlikte vücut kokularının başkaları tarafından fark edilmesi oldukça olumsuz algılanmakta. Çekiciliğin sadece yüz ve vücutta simetrik estetik hatlar değil, vücut kokusu ile de korelasyon gösterdiği bilinmektedir. Bu nedenle insanlar doğal vücut kokularını azaltmaya çalışmakta, hatta değiştirmekte, maskelemekte ve geliştirmekte. Bu nedenle vücut kokusunun olumsuz algısını ortadan kaldırmak için ilaç ve kozmetik endüstrisi yoğun bir şekilde çalışmakta; özel duş jelleri, banyo sabunları, kokuyu maskelemek veya azaltmak için kullanılan deodorantlar, parfümler, kişiye özel parfümler veya terleme önleyiciler gibi. Ne yazık ki, sosyolojik olarak vücut kokusu = kötü hijyenik koşullar = hastalık olarak algılanmakta. Ancak istenmeyen vücut kokusunun nedenleri tam olarak hiyjenik koşullar değil; sık yıkanma bu sorunu her zaman çözememektedir. Koltuk altı aşırı terlemesi hiperhidrozisli hastaların yaklaşık olarak % 30-50'sini oluşturmaktadır. Aşırı terleme ve vücut kokusu günümüzde sosyal ilişkilerimizde ciddi bir problem. Fiziksel ve sosyal aktivitemizi kısıtladığı gibi ciddi psikolojik problemlere neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte. Bu problemin çözümü için yakın çevremizden, basından ve sosyal medyadan birçok öneri duyarız. Kişisel hijyen ürünleri (deodorant, antiperspirant, sabun, duş jeli...), özel giysiler, beslenme alışkanlıklarımızda öneriler...ben kullandım bana çok iyi geldi önerileri.... Karbonat ya da sodayı mısır nişastası ile karıştırıp çok terleyen yerlere gece sür, limon sür, buğday çimeni suyu shotları al, bol domates ye ya da domates suyu iç, yeşil çay, siyah çay iç... bunların ne kadar çözüm sağladıkları tartışmalı. Ancak son yıllarda domates üzerine yaplan bir çalışma aşırı terleme ve koku üzerine domatesin olumsuz etkileri ile adeta paradoks yaratmakta.
Temel görevi fizyolojik terleme ile vücut ısı dengesini sağlamak olan derimizdeki asıl ter bezleri ekrin ter bezleridir (dudaklar dışında nerede ise tüm vücut deri yüzeyinde bulunmaktadır). Ekrin ter bezlerinin salgısı büyük bir kısmını suyun oluşturduğu bir yapıya sahiptir. Apokrin ter bezleri ise koltuk altı, genital alan, göbek deliği, kulak ve göğüs çevresi gibi özel alanlarda bulunmaktadır. Fizyolojik fonksiyonları ile bu özel anatomik alanlarda kişiye özgü kokunun oluşmasından sorumlular. Apokrin ter bezlerinin salgısı süt benzeri lipid, protein ve steroidlerden zengin bir yapıya sahiptir. Son yıllarda tanımlanan apoekrin ter bezleri ise el, ayak, koltuk altı ve genital alanda bulunmaktadır. Son yıllarda bölgesel aşırı terlemeden sorumlu oldukları düşünülmektedir.
Tüm canlılarda tür ve bireye ait bir vücut kokusunun varlığını biliyoruz. Bu özel koku feromon etkisi ile çiftleşme ve sosyal iletişimde kullanılmakta. İnsanların feromon koku alma yeteneklerini genetik evrimsel süreçte kaybettikleri yada buna yabancılaştıkları düşünülmekte. Bir hayvanın vücut kokusu başka bir hayvan için etkileyici olurken insan için başka bir insann yada kendi vücut kokusu olumsuz olarak algılanabilmektedir. Vücudumuzda ter kaynaklı deri kokusu bromohidroz olarak tanımlanır ve ter bezlerinin kaynağına göre ekrin ve apokrin kaynaklı olabilmektedir.
- Ekrin ter bezlerinden kaynaklanan bromohidroz fizyolojik terleme durumlarında ortaya çıkmakta ve her insanda aynı özellikler ile koku tiplerine sahiptir. Ekrin bromohidrosis bazı besinlerin tüketilmesi ile(soğan, sarımsak, kuşkonmaz, baharatlar gibi), bazı ilaçlar ve gıda katkılarının alınması ile, bazı metabolik hastalıklarda(balık kokusu(trimethlyaminuria), fare kokusu(phenylketonuria), ayak kokusu (isovaleric academia) ve ekşimiş tereyağ kokusu (hypermethionemia) gibi) ve sistemik organ yetmezliklerinde(karaciğer ve böbrek yetmezlikleri gibi) ortaya çıkabilmektedir.
- Apokrin bromohidrozis ise duygu durumu ile ortaya çıkmaktadır. Kişiye spesifiktir, zamanla değişkenlik gösterir ve çoklu faktöriyel nedenlerden bahsedilmektedir.
Bromohidrozda çoklu faktöriyel nedenlerden bahsedilmekte; koltuk altında hiperhidrozis(ekrin ter bezlerinin aşırı çalışması), apoekrin ter bezlerinin salgı içeriklerinin değişimi, deri yüzeyinde mikroroganizmaların dağılımının değişimi ve kolonizasyonu, genetik nedenler... gibi.Bormohidrosiste en çok rahatsız olunan anatomik alan koltuk altı.
- Koltuk altında ekrin, apoekrin ter bezleri ve sebase bezlerden salgılanan içerik kokusuz iken bunlar sonrasında kokulu içeriklere dönmekte. Bunda koltuk altı derisi üzerinde bulunan mikroroganizmalar sorumlu tutulmakta(koltuk latı deri mikrobiyotası). Bu mikroroganizmalar; stafilokok, propiyonobakterium, korinobakteriyum ve mikrokoklar başta olmak üzere gram pozitif bakterilerdir. Bunlar deri yüzeyinde başlıca apokrin bezin salgı içeriklerini değiştirerek koku oluşumundan sorumludur. Bu bakterilerdeki spesifik çinko bağımlı Na-asil-glutamin aminoasilaz(N-AGA) enzimi apokrin salgıda bulunan Na-asil-glutamin konjugatlarından 3M2H ve HMHA üretimine neden olduğu gösterilmiştir.
- Kokudan başlıca sorumlu içerik sonradan ortay çıkan yağ asitleri ve tiyoalkollerdir. "trans (E) isomerof 3-methylhex-2-enoic acid (3M2H)", HMHA ve isovalerik asit gibi.
- Laboratuvar çalışmaları koltuk altı kokusundan sorumlu 4 grup tiyoalkol saptamıştır. 2 grubun moleküler ağırlıkları 120-134 u dir. 120 u hoş olmayan bir kokuya sahiptir( soğan ve besin kokuları ile karıştırılabilir). 134 u ise daha az kötü bir kokuya sahiptir(çiçek kokuları ile karıştırılabilir). Diğer tiyoalkoller; "3-mercaptopentan-1-ol" ise daha az kokuludur, 3-methyl-3-mercaptohexan-1-ol daha yoğun kokuludur.
- Özetle koltuk altı apokrin bezlerden uzun zincirli yağ asitleri, amino asitlere bağlı yağ asitleri, sülfür ve hormonlar sagılanmakta. Bunların büyük kısmı zaten kokulu. Ayrıca koltuk altı derisindeki mikroorganzimalar kokusuz olanların bir kısmını parçalayarak-dönüştürerek daha kokulu kimyasallar ortaya çıkmakta.
- Cilt salgı içeriğini genetik yapımızın belirlediğini biliyoruz. Kulak kirini oluşturan dış kulak kalan derisinin salgısı olan olan "cerumen" ile ilgili yapılan çalışmalarda genetik geçiş gösterilmiştir. Söz konusu gen ABCC11 genidir. Bu gen ile ilişkili olarak AA homozigot genotipte cerumen yok denecek kadar azdır(kuru kulak dış kanalı). GA heterozigot genotipte ve GG homozigot genotipte ise cerumen yoğundur(ıslak dış kulak kanalı). Bu genetik dağılım ırklara göre değişkenlik göstermektedir. Islak dış kulak yolu % 95-100 oranlarda Avrupa ve Afrika ırklarında daha yoğun iken kuru dış kulak yolu Doğu Asya ırklarında daha fazla. Dış kulak kalanı kuru ise kulak kiri az yada yok ike kulak kanlaı ıslak ise çok daha yoğun kulak kiri oluşmaktadır. Kulak kiri yoğunluğu ile koltuk altı kokusunun birlikteliği gözlendikten sonra koltuk altı kokusunda, bormohidrozda aynı genetik yatkınlıklar gösterilmiştir(özellikle 70 yaş sonrası). Yani dış kulak kiri yok yad az ise koltuk altı kokusu az yada yok, dış kulak kiri yoğun ise koltuk altı kokusu yoğun. Kulak kiri ve koltuk altı ter kokusu ABCC11 geninde tek nukleotid polimorfizmi ile gösterilmiştir. Genetik olarak polimorfizim her iki alelde yok ise AA, her ikisinde var ise GG, birisinde var ise GA olarak tanımlanmakta. AA da kulak kiri ve koltuk altı bromohidroz yok iken GG ve GA da her ikiside görülmekte. Kısaca bir G alel varlığı koltuk altı kokusunun oluşması ve belirlenmesinde yeterli olmakta. ABCCC11 geni bir çok dokuda hücre plasmasında yer alan, ATP varlığı ile ilaç ve birçok maddenin; siklik nukleotidler, lipofilik anyonlar(glutatayon konjüge LTC4), sülfatlanmaış steroidler(DHEAS ve E13S), glukuronidler, safra içerikleri, mtx gibi plasma zarından geçişini düzenleyen MRP8 nin yapımını kodlamakta. G alelinin varlığı koltuk altında apokrin ter bezlerinden kokuda etkili olan bir substartın hücre dışına salgılanmasında görev alabildiği düşünülmektedir. Tüm canlılar için evrim sürecinin(insanlar dahil) aynı olduğu düşünüldüğünde ABCC11 genindeki G aleli normal iken A alelinin mutasyonal kökenli olduğu düşünülmektedir.
- Apokrin ter bezleri içeriği kokusuz olarak tanımlanmakta. Ancak duygusal yani apokrin kaynaklı terlemeden hemen sonra koltuk altı kokusunun hemen başlaması kokunun bu kısa sürede ortaya çıkmasında sorumlu olamayacağını düşündürmekte. Kokuda apokrin ter bez kaynaklı kokulu yada kokuya dönüşebilecek maddelerin varlığını desteklemekte. Ayrıca koku geliştiğinde koltuk altının sadece su ile yıkanması kokuyu geçirmemekte, sadece sabun gibi temizleyciler kukuda hemen etkili olmakta. Buda kokudan sorumlu olan maddelerin lipofilik yapıda olabileceklerini desteklemekte. Apokrin bezlerden az miktarlarda salgılanan "16-androstenes, 5 alfa -androstenol ve 5 alfa -androstenoneare koltuk altı kokusundan direkt sorumludur.
- Bazı besin kaynakları terle atıldığında içeriklerindeki uçucu ve uçucu olmayan bileşenler koltuk altı kokusuna katılmakta. Uçucu koku maddeleri vücut sıcaklığında buharlaşır ve hızla çevreye yayılır. Buna karşılık uçucu olmayan bileşenler koltuk altı derisinde biraz kalır ancak yıkanma ile çıkabilir. Bir gıda alındığında uçucu koku bileşenleri 7 saat gibi erken bir zamanda terle atılır ve 4 güne kadar atılımı devam edebilir.Gıda içeriğindeki uçucu olmayan bileşenler ise gıda alındıktan hemen sonra deriden ter ile atlır ve 8 güne kadar atılımı devam edebilir. Ancak bazı kişilerde bu sülfür içerikli koku yerine daha terpenoid bir koku olmakta (sardunya bitkisi kokusu gibi). Terpenoidler düşük dozlarda hoş bir koku iken yüksek dozlarda kötü-istenmeyen bir kokuya dönüşmekte. Bu tip koltuk altı kokularında hijyenik koşullar, antibakteriyeller ve deodorant maalesef işe yaramamakta. Çünkü koltuk altındaki terpenoid tipi kokuların kaynakları sülfür kokularında olduğu gibi bakteriyel kaynaklı değildir.
Terpenden daha çok bundan elde edilen terebentini hepimiz duymuşuzdur. Terpenler hidrokarbon yapısında. Başlıca bitkiler (özellikle çam gibi iğne yapraklılar, domates, marihuana bitkisi) ve bazı böcekler tarafından salgılanmakta. Terpenler kimyasal olarak değişime uğramış formları terpenoid olarak tanımlanır. Terpen ve terpenoidler, çoğu bitki ve çiçekteki esans yağlarının başlıca bileşkeleridir. Esans yağları ve bunların sentetik türevleri günümüzde gıda tatlandırıcısı, parfüm yapımı, aromaterapi ve alternatif tıpta kullanılırlar.
Bu aromatik kimyasallar bazı bitkilerin kendilerine has kokularını sağlayarak (çam, biberiye, lavanta, sardunya, domates, portakal kabuğu gibi) polenlenmeyi sağlarken zararlı böcek ve beslenen hayvanlardan koruduğu düşünülmekte. Aslında bitkilerin koku, tat ve renklerinin ana kaynaklarıdır. Domates bitkisinin sap, yaprak ve meyvesinin yeşil formunun yüzeyinde tüyler bulunmaktadır. Bunlar terependen zengin bir salgı yapmakta. Bu kıllar ve terpen salgısının bitkinin kendisini böceklerden korumak için salgıladığı biliniyor. Koku koltuk altı yağ terbentin kokusuna benzemekte.
Bu ön bilgilerden yola çıkılarak; domates tüketiminin azaltılması(sosyal meyda ve basında tam tersi öneriler olmakla birlikte) koltuk altında bromohidrosiste çözüm olabilir mi ? soru üzerinde çalışılmış. Terpenler sadece domateste değil, elmada, mangoda, limon ve trurunçgillerde, fesleğen, biberiye, tarçın, kekik, karanfil, lavanta ve karabiber gibi baharatlarda yoğun bulunmaktadır. Yapılan bir klinik çalışmada günlük tüketilen domatesin koltuk altında kokuya neden olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada bir öğünde 250 gr(orta boy 4 adet domates) yenildiğinde 1 hafta kadar bu kokunun devam ettiği saptanmış. Dometeste bulunan likopen kaynaklı terpenler lipofilik özellikleri ile apokrin ter bezlerinden salınmakta. Bu bulgular altında koltuk altı kokusunda terpen içeren besinlerin ve diğer gıdaların kokuda rol oynadıkları anlaşılmaktadır. Koltuk latı kokusunun giderilmesinde, deodorant, kişisel hiyjen dışında terpen içerikleri yüksek olan gıdaların günlük teketimleri azaltılabilir, kısıtlanır yada kontrol edilebilir. Bu sosyal medya ve basında ter kokusunda çözüm olarak sunulan fazla domates yenilmesi yada domates suyunun tüketilmesi gibi öneriler ile paradoks oluşturmaktadır.