Vitiligo (Ala Hastalığı) Hastalığında Cerrahi Tedaviler

Psödo-alerjik reaksiyon (yalancı alerjik reaksiyon), aniden gelişen, ölümcül olabilen sistemik belirtilerle karakterize yeni bir aşırı duyarlılık reaksiyonu türünü tanımlar. Bu reaksiyon, klasik 4 tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarından farklı olarak, klinik tablonun IgE'ye bağımlı olmayan bir mekanizma yoluyla ortaya çıkmasıyla öne çıkar.

  • İlk Temas: Reaksiyon, duyarlandırıcı ile ilk temasla ortaya çıkabilir.

  • Tekrarlama: Tekrarlanan maruz kalma durumunda klinikte genellikle bir artış olmaz.

Klinik bulgular tip I aşırı duyarlılık reaksiyonuna benzediği için yalancı (psödo) alerjik reaksiyon olarak adlandırılmıştır. Ancak, 2001 yılında Avrupa Alerji ve Klinik İmmünoloji Akademisi (EAACI) bu tanım yerine "Alerjik Olmayan Anafilaksi (Non-Allergic Anaphylaxis)" teriminin kullanılmasını önermiştir. Buna rağmen, "psödo-alerjik reaksiyon" terimi halen yaygın olarak kullanılmaktadır.

Psödoalerjik reaksiyonlarda, antijene özgü (spesifik) immün yanıt olmaksızın, psödoalerjenler tarafından inflamasyon veya anafilaktik mekanizmaların aktivasyonu gerçekleşir. Bu durum, bir dizi fizyolojik ve patolojik reaksiyona yol açarak aşağıda tanımlanan sistem semptomlarını ortaya çıkarır: 

  • Solunum Sistemi: Öksürük, astım atakları, solunum sıkıntısı, burun akıntısı, hapşırma ve sık nefes alma.

  • Sindirim Sistemi: Bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal.

  • Kalp-Dolaşım Sistemi: Anjiyoödem, hipertansiyon, anjina (göğüs ağrısı) ve aritmi.

  • Kas-Sinir Sistemi: Titreme, bilinç bulanıklığı ve kas ağrısı.

  • Deri: Ürtiker (kurdeşen) döküntüleri, siyanoz (morarma), eritem (kızarıklık), kaşıntı ve anafilaktik şok.

Psödoalerjik reaksiyonların, istenmeyen ilaç reaksiyonlarının %30'dan fazlasını ve ani gelişen sistemik reaksiyonların üçte ikisini oluşturduğu düşünülmektedir.

Bu metni, imla ve gramer açısından düzelterek daha net ve standart tıbbi dile uygun bir şekilde organize ediyorum.

Psödoalerjik reaksiyonların gelişiminde, antijene özgü immün yanıt olmaksızın mast hücrelerinin aktivasyonu önemli rol oynamaktadır.

Mast Hücrelerinin Aktivasyonu

Alerjik ve psödoalerjik reaksiyonlarda mast hücreleri aktive olduklarında, histamin, seratonin, heparin ve triptaz gibi mediyatörler ile prostaglandin D2 (PGD2), lökotrien C4 (LTC4) ve platelet aktive edici faktör (PAF) gibi lipid türevleri ve sitokin-kemokinler salınır. Bu maddeler, dokuda anafilaksi ve klinik semptomlara neden olur.

Mast hücreleri, alerjik reaksiyonlardan farklı olarak IgE olmaksızın da aktive olabilir. Bu aktivasyon; kompleman yolu, opioid ilaçlar, kalsiyum iyonları ve salgılatıcılar (secretagogues) tarafından gerçekleşebilir.

Aktivasyon mekanizmasında, hücre zarı yapısında bulunan G proteini temel bir yapı ve peptid görevi görür.

Aktivasyon Yolları

1. Opioidler

Morfin, kodein ve meperidin hidroklorür gibi ağrı kesici (analjezik) ilaçlar olarak kullanılan opioidler, mast hücrelerinde bulunan özel reseptörler ve fosfolipaz C aracılığıyla mast hücrelerini aktive edebilir ve psödoalerjiye neden olabilir.

Vücutta doğal olarak bulunan endorfinlerden dinorfin, enkefalin, beta endorfin ve mofiseptinin derideki mast hücrelerini aktive edebileceği gösterilmiştir.

2. Salgılatıcılar (Secretagogues)

Polikatyonik moleküller olan salgılatıcılar (secretagogues), mast hücrelerini doğrudan aktive ederek vücutta salgı artışına neden olurlar.

  • Arı Venomu (Hymenoptera Venoms): Arı zehri farmakolojik ve biyolojik olarak aktif peptid, protein ve biyolojik aminlerden oluşur. Yaban arısında bulunan "mastoparan", mast hücrelerini doğrudan aktive ederek histamin salınımına yol açar.

  • Compound 48/80: Formaldehit ile çapraz bağ oluşturan fenetilamin ürünleridir ve en güçlü mast hücre aktive edicileri arasında tanımlanmaktadır.

  • Substans P: Nöropeptid olan Substans P, taşikinin ailesindendir ve immünolojik ve inflamatuar durumlarda rol oynar. Astım, doku hasarı, artrit, alerji ve otoimmün hastalıklarda rolü olduğu bilinmektedir. Mast hücrelerinden doğrudan mediyatör ve sitokin salınımına neden olur.

3. Kalsiyum İyonları

Başta olmak üzere, ve iyonları, mast hücreleri ve bazofillerden mediyatörlerin salınımında ve immünolojik yanıtta anahtar rol oynar ve mast hücrelerini doğrudan aktive edebilir.

4. Kompleman Sistemi Aktivatörleri

Psödoalerjik reaksiyonlar, kompleman sistemi aktivatörleri yoluyla da gelişebilir. Kompleman sistemindeki dengesizlikler, enfeksiyonlara karşı savunma, immün sistem adaptasyonu ve doku onarımında rol oynayan bu sistemin aşırı aktivasyonuna yol açarak psödoalerjiye neden olabilmektedir. Bazı ilaçlar ve yardımcı maddeler, , ve gibi anafilotoksinlerin yapımına yol açar. Bu anafilotoksinler, mast hücrelerinde bulunan , ve kompleman reseptörleri üzerinden mast hücrelerini aktive ederler. Kompleman sistemini aktive ederek psödoalerjiye neden olabilen başlıca maddeler şunlardır:

  • Lipozomlar: İlaç ve tanı amaçlı kullanılan lipozomlar (, , , ve gibi).

  • Radyokontrast Maddeler: Radyolojik görüntülemede kullanılan maddelerdir (, , , , , ve gibi).

  • Kremefor (): İyonik olmayan bu deterjan, ilaçların ( ve gibi) çözünürlüğünü artırmak için kullanılmaktadır.

5. Nonsteroid Antiinflamatuvar İlaçlar (NSAİİ)

Nonsteroid Antiinflamatuvar İlaçlar (NSAİİ), ağrı, ateş ve inflamasyonun (iltihabın) tedavisinde kullanılmaktadır. NSAİİ'ler, siklooksijenaz (COX) enziminin baskılanması yoluyla, araşidonik asidin tromboksan ve prostaglandinlere dönüşmesini engeller. Bu durum, lökotrienlerin artmasına neden olur. Psödoalerjik reaksiyonlar, NSAİİ kullanımında %21 ila %25 oranlarında görülmektedir. Bunun en klasik örneği, aspirin kullanımını takiben akut astım ataklarının, rinorenin (burun akıntısı) ve konjonktival (gözle ilgili) belirtilerin gelişmesidir.

6. Besinler ve Gıda Katkı Maddelerinin Psödoalerjiye Etkisi

Besinlerin içinde bulunan çeşitli maddeler ve endüstriyel katkılar psödoalerjiye neden olabilmektedir. Psödoalerjiye yol açabilen maddeler şunlardır:

  • Doğal Olarak Bulunanlar: Biyolojik aminler, benzoik asitler ve aromalar.

  • Endüstriyel Katkı Maddeleri: Renklendiriciler, koruyucular, jelleştiriciler, kıvam artırıcılar, nemlendiriciler, tat artırıcılar, aroma vericiler, antioksidanlar, tatlandırıcılar, fırınlama ajanları, stabilizatörler ve köpürtücüler.

Özellikle besin katkıları son derece önemlidir. Bunların besin etiketlerinde yer alması, yasal düzenlemeler ile kontrol edilmektedir. Tüketicinin aldığı her paketli ürünün etiketini çok iyi kontrol etmesi gerekmektedir.

Ancak, bu yasal düzenlemelerde de bazı eksiklikler olabilmektedir. Örneğin, besinlerin korunması için kullanılan sülfür dioksit ve sülfitlerin besin etiketlerinde belirtilmesi için, besinin kilogram veya litresinde 'dan fazla olması gerekmektedir. Bu değerlerin altında kalan miktarlar etiketlerde yer almamaktadır. Bu durumdaki sülfitler, psödoalerjik reaksiyonlardan sorumlu tutulmaktadır.

Paketsiz veya etiketsiz ürünlerde (ekmek, kekler, hazır yiyecekler, peynir gibi şarküteri ürünleri, paketsiz cipsler, çikolata ürünleri, alkollü/alkolsüz kokteyller ve sandviçler, sosis ve salatalar vb.) var olan sülfür dioksit ve sülfitler, daha fazla riskli hâle gelmektedir.

 

 


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency