- Gösterim: 22132
Yağ enjeksiyonları şeklinde yapılan otolog yağ transferleri, yüz-vücut konturlarının yeniden düzenlenmesi ve cildin gençleştirilmesinde son yıllarda paha biçilmez bir araç haline gelmiştir. Otolog yağ greftleri, dolgular gibi estetik uygulamalarda hem de skarların yeniden yapılandırılmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Yağ enjeksiyonları, kolay erişilebilir, güvenilir, biyouyumlu ve nispeten uygun maliyetli bir yöntem olarak ön plana çıkmaktadır. Doğru hastalar ve uygun teknikler ile uygulandığında hasta memnuniyet oranları oldukça yüksektir. Tüm prosedürlerde olduğu gibi yağ enjeksiyonlarında da istenmeyen yan etkiler ve komplikasyon riskleri bulunmaktadır. Enjeksiyon yerlerinde cilt düzensizlikleri, 15 günden fazla devam eden ödem, yağ nekrozu, enfeksiyon, akne kliniğinde alevlenmeler gibi yan etkilerden, enjeksiyon sırasında yağ embolisine bağlı görme kayıplarına kadar ciddi komplikasyon görülebilmektedir. Bu istenmeyen yan etkiler yağ transfer miktarınada bağlıdır; 50 cc nin altındaki yağ transferlerinde yan etkiler daha da azdır.
Yağ enjeksiyonlarında yağın alındığı bölgede, donor alanda gelişebilen yan etkiler.
Donör alan olarak sıklıkla karın bölgesi seçilmektedir; bunu kalçalar, uyluk ve dizlerin iç üst kısmı izlemektedir. Bu alanda lipoaspirasyona bağlı olarak ödem ve cilt altı kanamalara bağlı olarak kirlilikler gelişmekte, bunlar 2 hafta içerisinde kendiliğinden kaybolmaktadır. Ancak donör bölgesinde kontur düzensizlikleri ve cilt altı sertlikler en yaygın görülen istenmeyen yan etkilerdir. Daha az yaygın olmakla birlikte, uzun süreli eritem ve enfeksiyon da gelişebilmektedir. Bu tür istenmeyen yan etkiler, daha yüksek sıklıkla daha düşük vücut kitle indeksi (BMI) olan hastalarda görülmektedir. Bu nedenle, düşük BMI'li hastalara yağ enjeksiyonu öncesi bu riskler iyi tanımlanmalıdır. Donör alanda kanüllerin giriş hollerinde post-inflamatuar hiperpigmentasyon (PIH) gelişebilmektedir. Donör alanda bu yan etkilerin en aza indirilmesi için cilt altı daha derin düzlemde homojen bir lipoaspirasyonun yapılması gerekmektedir. Yağ alımı için kanüllerin giriş bölgeleri donör alana uygun mesafe ve açıda olmalı, ayrıca en az göze çarpan yerler seçilmelidir.
Yağ enjeksiyon alanında gelişebilen yan etkiler.
- Yağ embolisi; yağın yanlışlıkla damar içine enjeksiyonu, yağ embolisinden kaynaklanan önemli komplikasyonlara yol açabilir. Yağ embolisi, görme kaybı ve/veya felç gibi daha ciddi komplikasyonların yanı sıra yumuşak doku nekrozuna da yol açabilmektedir. Yüze otolog yağ transferi sonrası yağ embolisi sıklıkla kaş ortası-glabella uygulamalarında ve yüksek volümlü uygulamalar sonrası gelişebilmektedir (%1.6 oranlarda). Damar komplikasyonu alın, şakak, göz çevresi, burun, nazolabial kıvrım ve yanak yağ enjeksiyonları sonrası daha az sıklıkla meydana gelebilmektedir.
- Yağ enjeksiyon yapılan alanlarda yağ dokusunun zayıf sağkalımına bağlı komplikasyonlar; bu uygulamalarda en sık görülen yan etkilerden bazıları (kontur düzensizliği, yağ kistleri, yağ nekrozu), greftin uzun süre canlılığını koruyamamasından kaynaklanır. Enjekte edilen yağ dokusunun, greftin canlılığının fizyolojisinin iyi bilinmesi, yağ grefti için koşulları optimize etmesi ve risk faktörlerini en aza indirilmesinde son derece önemlidir. Greftlenen yağ dokusu yeni yerinde başlangıçta emilim veya plazmadan greftin çevresindeki yağ hücrelerine oksijen difüzyonu olmakta, bu greftin sağ kalımını sağlamaktadır. Greftin merkezindeki hücreler nekroza uğrar. Çevre ile merkez arasındaki ara bölgede, greft öncü hücreleri nekrotik hücrelerin yerini alır. Greftleme sonrası greftte yeni kan damarlarının oluşumunu sağlayan inflamasyon gelişmektedir. Bu süreç greftin uzun süreli hayatta kalması için gereklidir. Yağ greftinde sağkalım bozulduğunda;
- Kontur düzensizliği otolog yağ grefti uygulamasının en yaygın komplikasyonlarından biridir. Kontur düzensizliği kısmen yağın hayatta kalmasının yetersizliğine bağlanabilir. Greftlerin enjeksiyon alanına dikkatlice yapılmış çok katmanlı bir desen ile enjeksiyonu kontur düzensizliğini önlemektedir. Farklı donör bölgelerinden alınan yağ greftinin simetriyi optimize etmek için aynı donör bölgesinde simetrik enjeksiyonu önerilmektedir. Kontur düzensizliğini en aza indirmek için yüzeysel veya deri altı enjeksiyondan kaçınılmalıdır. Son olarak, uygulama öncesi ve sonrası yağ greftlerinin sağkalımı için sigara kesilmelidir. Daha önce liposuction veya donör bölgelerinde cerrahi geçirmiş hastalar da kontur düzensizliği için daha yüksek risk oluşturabilir. Daha önce yoğun darbeli lazer, radyofrekans veya ultrason uygulamaları yapılmış alanlarda yağ greft sağkalımı daha düşüktür.
- Yağ kistleri; transfer edilen yağın dokusunun hayatta kalması, yeterli plazma oksijen difüzyonu sağlayan yeterli damarsal beslenmeye bağlıdır. Transfer edilen yağın küçük hacimli dağılımı, oksijen difüzyonu için yüzey alanının en üst düzeye çıkarılmasına yardımcı olur. Yağ kistleri, yağ nekrozları ile ortaya çıkmaktadır. Yağ nekrozu ise enjekte edilen yağ dokusunun hacminin merkezinde bir iskemi bölgesi oluşturmasıyla meydana gelir. Greftin merkezi bölgesi ile çevreleyen kan dolaşımı arasındaki mesafenin çok büyük olması, greft içinde iskemi ve yağ nekrozuna yol açabilir. Yağ dokusunun hazırlanması sırasında transfer edilen dokuda kan hücrelerinin ya da steroid gibi ilaçların varlığı yağ nekrozuna neden olabilmektedir. Donör alandan yağ dokusunun alınması sırasında yağ hücrelerinde travma gelişimi yağ nekrozuna yol açabilir. Büyük nekroz alanlarında (>10 mm), yağ kistlerinin gelişimi riski daha düşüktür. Yağ kistleri, inflamatuar yanıt ile kalsifikasyona yol açabilir. Yağ kistleri, yüze kıyasla büyük hacimli otolog yağ enjeksiyonları yapılan vücut bölgelerine (meme, kalça gibi) daha yaygındır. Yağ kistleri genellikle drenaj ve nadiren cerrahi girişimlerle tedavi edilebilir.
- Granülomlar, enjekte edilen yağ dokusu içindeki kalıntılara karşı inflamatuar bir yanıt olarak oluşabilir. Bu kalıntılar, parçalanmış yağ hücrelerinden çıkan yağ, lifli materyal veya kanı içerir. Donör alandan alınan yağ dokusu santrifüjleme ile işlendiğinde, yağ içeriği ve kan hücreleri ayrılabilmektedir. İyileşmenin erken evrelerinde, granülomlar iğne drenajı, sıcak kompresler, masaj ve intralezyonel triamsinolon veya 5-florourasil enjeksiyonları ile tedavi edilebilir. Kalıcı granülomlar tedavi için cerrahi eksizyon gerektirebilir.
- Yağ enjeksiyon uygulaması sonrası yağ volümünün yetersiz olması veya aşırı volüm verilmesi; otolog yağ grefti ile enjekte edilen yağın %100 hayatta kalması öngörülemez, ancak yağın hayatta kalmasını optimize etmek ve yağ nekrozu riskini en aza indirmek için birçok ileri teknikler kullanılabilir. Otolog yağ enjeksiyonu ile yapılan klinik çalışmalarda transfer edilen yağ doku hacminin %50-60'ının 1 yıllık takipte transfer alanında kaldığı gösterilmiştir. Bu nedenle standart yağ enjeksiyonları, enjekte edilen yağın %30-20 oranında hayatta kalamayacağı beklentisi ile transfer bölgelerine hafifçe aşırı tedavi uygulanması yapılmaktadır. Özellikle kas aktivitesinin yoğun, buna karşın damarlanmanın az olduğu ağız çevresi ve şakaklarda istenen nihai sonuca ulaşmak için genellikle bu bölgelerde planlanandan hafif bir hacim fazlası ile enjeksiyonlar uygulanır. Ancak yine de yüzde aşırı yağ volüm uygulamalarından uzak durulmalı ve her hasta kendi ihtiyaç ve durumuna göre değerlendirilmelidir. Aşırı volüm uygulamaları, enjekte edilen yağ dokusunun hipertrofisinden kaynaklanabilmektedir. Kilo alımına bağlı yağ grefti hipertrofisinin gelişebileceği unutulmamalıdır. Yetersiz volümlerde yağ enjeksiyonlarında tekrarlanan yağ enjeksiyonları veya dolgu enjeksiyonları düşünülmelidir. Aşırı volümlerde yağ enjeksiyonlarında kalıcı büyük nodüller veya elle tutulabilen kitleler geliştiğinde, bunların cerrahi olarak çıkarılmasını düşünebilir. Mikroliposuction, aşırı volümlü yağ enjeksiyonlarında etkili bir tedavi olarak seçilebilir. Triamsinolon veya deoksikolik asit enjeksiyonu, masaj, ultrason aşırı volüm uygulamalarında ele alınarak uygulamalar yapılabilir.
- Yağ enjeksiyon uygulama alanlarında uzun süreli morarma veya şişlik; 2 haftadan daha uzun süren morarma veya şişme, yağ enjeksiyon uygulamasının nadir bir komplikasyonudur. Uzun süreli morarma ve şişme riski, yağ enjeksiyon uygulaması öncesi hastada antikoagülan ve antiplatelet tedavilerinin uygun sürelerde kesilmesi, E vitamini, balık yağı ve ginkgo biloba kullanımından kaçınılmasıyla en aza indirilebilir. Enjeksiyon alanlarında adrenalin içerikli lidokainler ile anestezik kullanımı morarma riskini en aza indirebilir. Donör alandan alınan yağ dokusunun alımı sırasında tumesent anestezi tekniğinin yeterli kullanımı hem donör alanda morarma riskini azaltırken, alınan yağ dokusunda kan hücrelerinin varlığını da azaltmaktadır. Hem donör alandan yağın lipoaspirasyonu hem de hedef alanda yağ enjeksiyonlarının ucu künt kanüller ile yapılması, travmatik manevralar uygulanması morarma riskini azaltmaktadır. Uygulama sonrası sıcak kompreslerden ve 3-6 hafta uygulama alanlarına yoğun darbeli ışık (IPL) sistemlerinin kullanılmasından uzak durulmalıdır. Lenf masajı, ameliyat sonrası ödemin iyileşmesine yardımcı olabilir.
-
Enfeksiyon, yağ enjeksiyonları steril koşullarda yapıldığı sürece nadir bir komplikasyon olarak bildirilmektedir. Enfeksiyon sıklıkla yağ nekrozu veya hematomdan sonra ortaya çıkabilmektedir. Enfeksiyon riskini en aza indirmek için donör alandan yağ dokusunun alınması, yağın hazırlanması ve enjeksiyonlar steril koşullar altında yapılmalıdır. Enfeksiyon riskini en aza indirmek için yağ enjeksiyonu öncesi ve sonrasında uygun sürelerde koruyucu amaçlı sistemik antibiyotikler kullanılmaktadır. Yağ enjeksiyonu sonrası tüm uygulama alanlarında topikal antibiyotik merhemler kullanılmaktadır.