- Gösterim: 6352
Cilt Tipi Sınıflandırmasında Yeni Bir Yaklaşım: Dr. Baumann'ın Protokolü
Klasik cilt tipi sınıflandırmaları, kolay anlaşılır olsalar da cilt sorunlarını tam olarak kapsayamaz. Yağlı, kuru, karma ve duyarlı gibi yüzeysel tanımlar, kişinin cilt problemleri, yaşlanma belirtileri ve cilt lekeleri gibi detayları göz ardı eder. Bu eksiklik, daha kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç doğurmuştur.
Dermatolog Dr. Leslie Baumann, bu yetersizliği gidermek amacıyla 64 farklı cilt tipini tanımlayan yeni bir protokol geliştirmiştir. Bu sistem, cilt tiplerini çok daha detaylı analiz ederek kişiselleştirilmiş bakım ve tedavi planları oluşturmayı amaçlar.
Kuru ve Yağlı Cilt Tipleri
Klasik sistemde olduğu gibi, cilt tipleri kuru (Dry) ve yağlı (Oily) olmak üzere ikiye ayrılır. Kuru cilt aynı zamanda kserozis olarak da tanımlanır.
Kuru cilt, birçok faktörün birleşimi sonucunda ortaya çıkar. Bu cilt, tipik olarak mat, gri-beyaz bir görünüme sahiptir, yüzeyi pürüzlü ve kabadır, ayrıca üzerinde çok sayıda ince çizgi bulunur.
Yağlı cilt, deri hücrelerinin artan yağ üretimi ve yağ bezlerinin (sebase bezler) aşırı sebum salgılamasından kaynaklanır. Bu cilt tipi, parlak bir görünüme sahip olup, yüzeyi portakal kabuğu gibi geniş gözenekli bir yapıdadır.
Derinin kuruluğunda en önemli rolü, epidermisin en üst dış katmanı olan stratum korneum (SC) oynar. SC, ölü deri hücreleri ve bunların arasındaki seramid, kolesterol ve yağ asitlerinden oluşur. Bu yağ içeriği, yaşlanma ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişir; seramidler azalırken serbest yağ asitleri artar. Bu süreç, SC'den ve hatta derinin daha alt katmanlarından su kaybına neden olur.
Cildin kuruması, SC'deki hücreler arası bağların düzensizleşmesine ve deri yüzeyindeki hücrelerin birbirine yapışık kalmasına yol açarak cilde pullu ve kepekli bir görünüm verir.
Ciltteki Doğal Nemlendirici Faktörler:
-
Filaggrin ve NMF: SC yapısında bulunan önemli bir protein olan filaggrin, "Doğal Nemlendirici Faktör (NMF)" olarak tanımlanır. Cilde nemlendirme özelliği kazandırır. Filaggrin, laktik asit, üre ve sitrat gibi moleküller ile sitosolik proteaz enzimi tarafından arjinin ve glutamin gibi serbest amino asitlere parçalanır. Düşük nemli ortamlara uzun süre maruz kalmak, NMF miktarını azaltır.
-
Aquaporin-3 (AQP3): Ciltte su, gliserol ve ürenin geçişini sağlayan proteinlerdir.
-
Sebum: Yağ bezleri tarafından üretilip deri yüzeyine salınan sebum; sterol, wax ve trigliserit esterleri, kolesterol ve squalenden oluşur. E vitamini açısından zengin olan sebum, cildi kuruluğa karşı korur. Sebum üretimi, yaşla birlikte değişir; ergenlik döneminde artarken yaşlılıkla azalır. Genetik faktörlerin yanı sıra diyet, stres ve hormonlardan da etkilenir.
Sağlıklı ve normal bir cilt, aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
-
Sağlam bir SC ve epidermal bariyer.
-
Normal düzeyde NMF ve hyaluronik asit.
-
Yeterli AQP3 üretimi.
-
Dengeli sebum üretim
Yağlı ve Kuru Ciltler İçin Bakım Önerileri
Yağlı Cilt Bakımı
Yağlı ciltlerdeki ilk yaklaşım, akne veya rosasea gibi eşlik eden ve cildin hassasiyetini artıracak bir problemin varlığını değerlendirmektir. Bu durumda cilt, "Yağlı ve Duyarlı Cilt" (OS) olarak tanımlanır. Eğer ana problem akne ise, cilt bakımı rutinine sebumu dengeleyen retinoidler, bakterileri azaltan antibiyotikler veya benzoil peroksit ve iltihabı hafifleten anti-enflamatuar ürünler eklenebilir.
Sebum üretimini kalıcı olarak azaltmak, dışarıdan uygulanan (topikal) ürünlerle mümkün değildir. Bu genellikle ağızdan alınan bazı ilaçlarla (ketakonazol, retinol grubu ilaçlar) sağlanır. Topikal ürünlerde daha çok, cildin parlak görünümünü gidermek için sebumu emen polimerler veya pudralar tercih edilebilir. Yağlı ve gözenekleri tıkalı ciltlerde ağır ürünler yerine, gözenekleri daha fazla tıkamayacak su bazlı temizleyiciler kullanılmalıdır. Hafif scrub temizleyiciler ve emici yüz maskeleri de fazla yağı ciltten uzaklaştırmada faydalı olabilir. Yağlı cilt, sert temizleme işlemlerini tolere edebilir ancak aşırı kurutmaktan kaçınılmalıdır, aksi takdirde cilt daha fazla yağ üreterek tepki verecektir.
Kuru Cilt Bakımı
Kuru cilt, kronik güneşe maruziyet sonucu bariyerin ve doğal nemlendirici faktörlerin (NMF) azalmasıyla oluşabilir. Bu durumda güneş koruyucular mutlaka kullanılmalıdır.
-
Temizleyici Seçimi: Kuru ciltler için, cildin lipidlerini ve NMF'sini uzaklaştırmayacak, yumuşak temizleyiciler tercih edilmelidir. Sıcak ve yüksek klorlu sularla banyo yapmaktan kaçınılmalıdır.
-
Nemlendiriciler: Kuru iklim koşullarında nem tutucular kullanılabilir. Çok kuru ciltlerde nemlendiriciler günde 3 kez ve her banyo sonrası uygulanmalıdır.
-
Ürün İçeriği: Kuru ciltlerde bakım ürünleri seçerken cildi tahriş edecek ve kurutacak içeriklerden uzak durulmalıdır. Seramid, yağ asitleri ve kolesterol içeren nemlendiriciler tercih edilmelidir. Bu ürünler, hücreler arası matrisin korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, cildi sertleştirmeyen enzimatik peelingler veya düşük konsantrasyonlu AHA'lar, ölü deriyi nazikçe temizleyerek matrisin yeniden yapılanmasını destekler.
-
Uygulama: Kuru ciltlere özel olarak formüle edilmiş, daha kolay emilen serumlar ve besleyici kremler yüz masajlarıyla uygulanmalıdır.
Genel Nemlendirme Önerileri
Cildimizdeki yağları korumalı ve eksikse yerine koymalıyız. NMF'yi korumak için deterjanlardan, klorlu sudan ve uzun süreli su temasından kaçınılmalıdır. Nemlendiricilerin formları da önemlidir:
-
Pomad veya krem formundaki nemlendiriciler (yağ içinde su), ellerde kullanılabilir.
-
Krem veya losyon formundakiler (su içinde yağ), yüz ve vücutta kullanılmalıdır.
Duyarlı (Hassas) ve Dirençli Cilt Tipleri
Dr. Baumann'ın sınıflandırmasına göre, ciltler ikinci bir parametre olan dış etkenlere karşı gösterdikleri tepkiye göre ikiye ayrılır: Dirençli (R) ve Duyarlı/Hassas (S).
Dirençli Cilt (R)
Dirençli cilt (R), epidermisin stratum korneum tabakasının güçlü olduğu ve dış koşullara, alerjenlere ve kimyasallara karşı yüksek tolerans gösterdiği anlamına gelir. Bu cilt tipinde kızarıklık, yanma hissi ve akne nadiren görülür. Kızarıklık (eritem) ancak aşırı güneşe maruz kalma veya sıcak ortamlarda ortaya çıkar. Akne ise daha çok stres veya hormonal değişimler gibi içsel faktörlerle ilişkilidir.
Duyarlı Cilt Tiplerinin Alt Grupları
Duyarlı ciltler, kendi içlerinde dört farklı alt gruba ayrılır. Her bir alt grup, farklı bakım yaklaşımları gerektirir.
1. Duyarlı ve Akneli Cilt (S-Akne)
Bu cilt tipinde komedonlar ve akneler yaygındır. Bakım planlaması yapılırken mutlaka bir dermatologdan destek alınmalıdır.
-
Temizleme: Gözenekleri tıkamayan, yağsız ve su bazlı temizleyiciler kullanılmalıdır.
-
Ürünler: Bütün ürünler, aşırı sebum salgısını kontrol etmeli ve ciltteki tahrişi ve kızarıklığı azaltmaya yönelik olmalıdır.
-
Eksfoliasyon: Ciltteki ölü hücreleri temizlemek için hafif eksfoliantlar tercih edilmelidir. Scrub gibi fiziksel eksfoliantlar, cildi daha fazla tahriş edebileceği için kullanılmamalıdır.
-
Uygulama: Ürünler, cilde hafif bir basınçla uygulanmalıdır. Komedon yapıcı (komedojenik) ürünlerden kaçınılmalı, hastanın yüzüyle oynamaması ve kaşımaması sağlanmalıdır.
2. Duyarlı ve Rozalı Cilt (S-Roza)
Bu cilt tipi, nedensiz kızarma atakları, kalıcı kızarıklık ve ödem (özellikle sıcak gibi koşullarda) ile karakterizedir. Cildin çok hassas ve kolay hasarlanabilir olduğu unutulmamalıdır. Bu ciltlerde deri altındaki damarlar yüzeye daha yakın olduğu için kolayca hasar görebilir. Kullanılan tüm kozmetik ürünlerin kimyasalları, bu ciltte daha derine nüfuz edebilir.
-
Ürün Seçimi: En basit ve en hafif ürünler tercih edilmelidir. Süt formundaki yumuşak temizleyiciler idealdir.
-
Kaçınılması Gerekenler: Alkol içeren ürünler, sert deterjanlar ve tahriş edici eksfoliantlardan kesinlikle uzak durulmalıdır. Eğer eksfoliant kullanılacaksa, enzim bazlı olanlar tercih edilmelidir.
-
Destekleyici Ürünler: Kullanılan tüm ürünler cildi sakinleştirici özellikler taşımalı, ödemi azaltmalı ve cildin bariyerini korumaya yardımcı olmalıdır.
3. Duyarlı ve Batmaları Olan Cilt (S-Sting)
Bu cilt tipinde kızarıklık eşlik etmeyen batma ve yanma hissi görülür. Bu durum, alerjik reaksiyonlardan ziyade sinirsel hassasiyetlerden kaynaklanır. Laktik asit testi ile ciltteki batma tepkisi değerlendirilebilir.
Duyarlı Ciltlerde Kesinlikle Kaçınılması Gereken İçerikler:
-
AHA (özellikle glikolik asit)
-
Benzoik asit, bronopol, sinnamik asit, Dowicil 200, formaldehit
-
Laktik asit, propilen glikol, quaternary amonyum bileşikleri
-
Sodyum lauril sülfat, sorbik asit, üre ve C vitamini.
4. Duyarlı ve Alerjik Cilt (S-Alerjik)
Bu cilt tipinde kızarıklık ve kaşıntı gibi alerjik reaksiyonlar görülür. En yaygın alerjenler parfümler ve koruyucu maddelerdir. Bu cilt tipinde, alerjen içermeyen, hipoalerjenik ürünlerin kullanılması büyük önem taşır.
Cilt Tipi Sınıflandırmasında Üçüncü Parametre: Pigmentasyon
Dr. Baumann'ın sınıflandırmasının üçüncü parametresi pigmentasyondur. Bu parametre, cildin rengine göre değil, yüz, kollar ve dekolte gibi bölgelerde lekelerin varlığına göre belirlenir. Bu duruma sahip ciltler Pigmente (P), lekesiz olanlar ise Non-pigmente (N) olarak tanımlanır.
Bu değerlendirme yapılırken, benler veya seboreik keratoz gibi lezyonlar dikkate alınmaz. Daha çok melazma, güneş lekeleri (solar lentigo), çiller (ephelides) ve iltihap sonrası hiperpigmentasyon (PIH) gibi sorunlar değerlendirilir.
Lekelenme belkide yüzün estetik problemleri ve kozmetik ürün tercihlerinde en sık öne çıkanlardan bir tanesidir.
Deri Pigmentasyonunun Kontrolü ve Leke Tedavisi
Deri pigmentasyonu, yani melanin üretimi, kozmetik ve ilaç kullanımıyla iki ana yolla kontrol edilebilir:
-
Melanositlerden melanin yapımını baskılamak: Bu yaklaşım, melaninin sentezinde anahtar rol oynayan tirozinaz enzimini hedef alır.
-
Melanozomların keratinositlere transferini engellemek: Melanin pigmentini içeren kesecikler olan melanozomların, üst deri hücrelerine (keratinositlere) taşınmasını durdurur.
Leke Tedavisinde Kullanılan Etkin Maddeler
1. Tirozinazı İnhibe Edenler: Bu grup, enzimin aktivitesini baskılayarak melanin üretimini azaltır. Başlıca maddeler şunlardır:
-
Hidrokinon
-
C vitamini
-
Kojik asit
-
Arbutin
-
Dut özleri
-
Meyan kökü özü
Soyada bulunan Soybean Trypsin İnhibitörü (STI) ve Bowman-Birk İnhibitörü (BBI), hem tirozinaz enzimini hem de PAR-2 yoluyla melanozom transferini baskılayarak çift yönlü etki gösterir.
2. Melanozom Transferini Etkileyenler: Bu maddeler, melanozomların deri yüzeyine taşınmasını engelleyerek lekelerin görünümünü azaltır. Aynı zamanda, ölü deriyi uzaklaştırarak pigmentasyonu giderirler.
-
Niasinamid
-
Eksfoliantlar: AHA, BHA ve retinoidler gibi deri soyucular bu kategoriye girer.
Unutulmaması Gereken: Leke tedavilerinde en önemli adım, cildi güneşten korumaktır. Güneş koruyucu kullanmadan yapılan tedaviler etkisiz kalır.
Yaşlanma Belirtilerine Göre Cilt Tipleri
Dördüncü ve son parametre olan yaşlanma durumu, cilt tiplerini iki ana kategoriye ayırır: Yaşlanmış (W - Wrinkled) ve Genç (T - Tight) cilt.
Derinin yaşlanma süreci karmaşık ve çok faktörlüdür. Bu süreç iki ana gruba ayrılabilir:
-
İçsel (İntrinsik) Yaşlanma: Genetik yapı ve önceden programlanmış hücresel yaşlanmadan kaynaklanan bu sürece müdahale etmek neredeyse imkânsızdır. Hiçbir tedavi veya bakım bu süreci tamamen durduramaz.
-
Dışsal (Ekstrinsik) Yaşlanma: Çevresel faktörlerin neden olduğu bu yaşlanmada en büyük etken güneşin UV ışınlarıdır. Özellikle UVB ışınları fotoyaşlanmanın (photoaging) ana sorumlusu olarak görülürken, UVA'nın da cilt kanseri ve bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir. Diğer dış faktörler arasında sigara, çevresel kirlilik, aşırı alkol kullanımı ve stres bulunur. Bu iç ve dış faktörler, yaşlanma süreçlerinde sinerjik bir şekilde çalışır.
Cilt Yaşlanmasının Etkileri
Cilt yaşlanmasının en belirgin bulgusu, deri yüzeyinde oluşan kırışıklıklardır. Cildin tonusunu ve elastikiyetini sağlayan temel yapılar olan kolajen, elastin ve hyaluronik asit gibi glikozaminoglikanlar, yaşlanma sürecinde hem miktar hem de kalite olarak azalır. Bu durum, ciltte ince çizgilerin, derin kırışıklıkların, sarkmaların ve dinamik çizgilerin oluşmasına neden olur.
Yaşlanma Karşıtı Tedavilerde Odak Noktası
Deri yaşlanmasıyla mücadele eden tüm tedaviler ve kozmetik ürünler, temel olarak kolajen, elastin ve hyaluronik asit (HA) gibi yapıları hedef alır. Ancak, birçok topikal bakım ürününün epidermisi geçerek dermiste bu yapılarda kalıcı değişiklikler sağlayamadığı bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Hatta bazı ürünler doğal içerikli olsa bile bu etkiyi gösterememektedir.
Etkili Topikal ve Sistemik Ajanlar: Topikal olarak kullanılan ürünlerden sadece retinoidler, C vitamini ve bakır peptitlerin kolajen sentezini uyardığı kanıtlanmıştır. Ağızdan alınan C vitamininin de aynı etkiyi gösterdiği bilinmektedir. Ayrıca, retinoidlerin elastin ve HA sentezini artırdığı gösterilmiştir. Retinoidler dışında, elastin üzerinde etkili olduğu kanıtlanmış başka bir maddenin henüz bulunamadığı görülmektedir.
İnflamasyon ve Antioksidanların Rolü: Yaşlanma sürecinde ciltte kronik inflamasyon gelişir ve bu inflamasyon kolajen, elastin ve HA gibi temel yapıların hasar görmesine neden olur. Yaşlanma karşıtı tedavilerde ve kozmetik ürünlerdeki bir diğer önemli hedef, bu inflamasyonu önlemek veya baskılamaktır. Antioksidanlar, bu amaçla kullanılan en yaygın bileşenlerdir. Serbest oksijen radikalleri üzerinden etki ederek yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yardımcı olurlar.
Cilt Sağlığında Kullanılan Antioksidanlar
Antioksidanlar, cildin serbest radikallerin zararlı etkilerinden korunmasında kritik bir rol oynar. Hem sentetik hem de doğal kaynaklardan elde edilen birçok güçlü antioksidan bulunmaktadır.
Geleneksel Antioksidanlar
-
Genistein: Soya fasulyesinde bulunan, bitkisel bir östrojen olan izoflavon.
-
N-asetil sistein (NAC): Güçlü bir antioksidan olan glutatyonun öncül maddesi.
-
C ve E Vitaminleri: Sıklıkla birlikte kullanılarak birbirlerinin antioksidan etkilerini güçlendirirler.
-
Koenzim Q10: Vücudun kendi ürettiği, enerji üretimi ve antioksidan korumada rol oynayan bir molekül.
Bitkisel Kaynaklı Antioksidanlar
Doğadan elde edilen birçok bitkisel ekstrakt, zengin antioksidan içeriği sayesinde cilt sağlığına katkı sağlar.
-
Kafein ve Kahve Çekirdeği Ekstreleri: Güçlü antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahiptir.
-
Ferulik Asit: Bitki hücre duvarlarında bulunan ve C ve E vitaminlerinin stabilitesini artıran bir antioksidandır.
-
Papatya Ekstreleri: Sakinleştirici ve anti-inflamatuar özellikleriyle bilinir.
-
Üzüm Çekirdeği Ekstresi: Polifenoller açısından zengin olup, cildi serbest radikallere karşı korur.
-
Yeşil Çay: En popüler antioksidan kaynaklarından biridir. İçeriğindeki epikateşin, epigallokateşin ve özellikle EGCG gibi kateşinler, güçlü antioksidan ve anti-inflamatuar etkilere sahiptir.
-
İdebenon: Çok güçlü bir sentetik antioksidandır.
-
Mantar Ekstreleri: Çeşitli mantar türleri, bağışıklık sistemini destekleyen ve antioksidan etki gösteren bileşikler içerir.
-
Eğrelti Otu: Çeşitli cilt sorunlarına iyi gelen doğal bileşikler içerir.
-
Nar: Pomegranat olarak da bilinen nar, güçlü antioksidanlar barındırır.
-
Piknogenol (Pycnogenol): Bir çam ağacı kabuk ekstresi olup, kolajen ve elastin üretimine destek olur.
-
Resveratrol: Kırmızı üzüm kabuğu ve çekirdeğinden elde edilen, yaşlanma karşıtı ve antioksidan özellikleriyle bilinen bir polifenol.
-
Biberiye (Rosemary): Antioksidan ve antimikrobiyal özellikler taşıyan bir bitki.
-
Silimarin (Silymarin): Deve dikeninden elde edilir ve özellikle karaciğer sağlığına faydalı bir antioksidandır.
-
Zencefil ve Zerdeçal: Her ikisi de güçlü anti-inflamatuar ve antioksidan bileşenler içerir.
-
Ginkgo Biloba: Dünyanın en eski ağaç türlerinden biridir. İçerdiği quercetin sayesinde güçlü antioksidan özellikler gösterir.
-
Arnika: Dağ tütünü olarak da bilinen bu bitkinin çiçeklerinden elde edilen aktif maddeler, anti-inflamatuar etkiler için kullanılır.
Dr. Baumann'ın geliştirdiği sınıflandırma sistemine göre, cilt tipleri yukarıda bahsedilen 4 ana başlık altında toplanıyor:
-
Kuru (Dry) / Yağlı (Oily)
-
Duyarlı (Sensitive) / Dirençli (Resistant)
-
Pigmentli (Pigmented) / Pigmentsiz (Non-pigmented)
-
Kırışık (Wrinkled) / Genç (Tight)
Bu dört kategorinin farklı kombinasyonları, toplamda 16 farklı cilt tipi oluşturuyor. Bu detaylı sistem, kişiye özel ve daha etkili bir cilt bakımı protokolü belirlemek için kullanılıyor.
Deri Örneğin, yağlı ve akneli bir cildi olan, 44 yaşında, yüzünde lekeleri bulunan ancak cildi gergin olan bir hastanın cilt tipi, Dr. Baumann protokolüne göre şu şekilde tanımlanır:
O-S-P-T
Bu kodlama şu anlama gelir:
-
O (Oily): Yağlı
-
S (Sensitive): Hassas (akne nedeniyle)
-
P (Pigmented): Pigmentli (lekeleri olduğu için)
-
T (Tight): Gergin (kırışıklık olmadığı için)