- Gösterim: 40837
Vitiligo, deriye rengini veren ve melanin pigmentini üreten melanosit hücrelerinin kaybı sonucu ortaya çıkan kronik bir deri hastalığıdır. Bu hastalığın, derinin immünolojik sisteminden kaynaklandığı bilinmektedir. Deri hücreleri olan keratinositlerden salınan sitokinler, bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır; bunlar arasında stem cell faktör (SCF), TNF-alfa ve IL-1 bulunmaktadır. Hastalığın klinik belirtileri, derinin renginin açılması ve beyazlaşması şeklinde kendini gösterir. Ayrıca, derinin yapısındaki kıl foliküllerindeki melanositler de etkilenirse, vitiligo alanındaki kıllar da beyazlaşır.
Vitiligo tedavisinin temel amacı, otoimmün süreçlerden kaynaklanan ciltteki iltihaplanmayı azaltmak ve melanositleri yeniden aktive etmektir. Vitiligo hastalığı için birçok tedavi seçeneği mevcuttur. Bunlar arasında en yaygın olarak kullanılan yöntem, tarih boyunca uygulanan ultraviyole (UV) ışınımıdır. Bu tedaviler, fototerapi başlığı altında toplanmaktadır. Fototerapinin cilt hastalıklarında kullanımı, Hindistan'da M.Ö. 1400 yıllarına kadar uzanmaktadır; o dönemde bitkisel ürünlerle birlikte uygulanmıştır. Modern anlamda fototerapinin tanımı ise 1903 yılında Niels Finsen tarafından Lupus Vulgaris tedavisinde yapılmıştır. 1974 yılında bitkisel içeriklerle ışık tedavilerinin sedef hastalığında kullanıldığı görülmektedir. 1978'de geniş dalga boyuna sahip UVB ışık tedavileri sedef tedavisinde daha yaygın hale gelmiştir. Ancak, sonraki yıllarda tedavi yöntemlerindeki gelişmelerle birlikte bu yöntemlerin popülaritesi azalmış ve etkinliği diğer tedavilere göre daha düşük bulunarak unutulmuştur. 1988'de dar bant UVB tedavisi tanımlanmış ve sedef hastalığında yeniden kullanılmaya başlanmıştır. 1997 yılında ise vitiligo ile ilgili ilk çalışmalar yapılmıştır. Günümüzde Ultraviyole A, PUVA, ultraviyole B (UVB), geniş bant UVB (BB-UVB) ve dar bant UVB (NB-UVB) en sık tercih edilen fototerapi yöntemleri arasında yer almaktadır. Özellikle dar bant UVB tedavileri, diğer tedavi yöntemlerinin önüne geçmeye başlamıştır ve bu tedavilerde farklı ekipmanlar kullanılmaktadır. Bunlar:
- Tüm vücut kabinleri
- Tüm vücut panelleri
- Küçük paneller veya kabinler
- El ve ayak üniteleri
- Saçlı deride kullanılan özel taraklar
-
Evde hasta kullanımı için tasarlanan üniteler; 310-315 nm dar bant UVB içeren bu ışık kaynakları, yaklaşık 10 mW/cm² enerji ile 9 x 7 cm'lik bir alana uygulanmaktadır.
Dar bant UVB 311 nm, vitiligo tedavisinde oldukça etkili bir yöntemdir; ancak genellikle 25-30 seans gibi uzun bir tedavi süreci gerektirir. Bu tedavinin en büyük dezavantajları arasında, vitiligo lezyonları dışındaki tüm vücut bölgelerinin (hastalıklı olmayan alanlar da dahil) UVB ışınlarına maruz kalması ve bazı hastalıklı bölgelerin (örneğin koltuk altı ve kasık gibi katlantı alanları) yeterince UVB ışığı alamaması yer almaktadır. Ayrıca, tüm vücuda uygulama yapılması nedeniyle, hasta toleransını artırmak amacıyla UVB'nin etkin dozlarının altında kullanılması zorunludur.
Excimer 308 nm dar bant UVB, vitiligo gelişiminde rol oynayan T lenfositlerini ve bu hücrelerin ürettiği sitokinleri baskılayarak etki gösterir. Uygulama alanında derinin immün sistemini zayıflatır, kıl folliküllerindeki melanosit kök hücrelerini uyarır ve bu hücrelerin epidermise göçünü teşvik eder. Ayrıca, melanositlerde melanin üretimini sağlayan hormon olan MSH'yi uyararak melanositlerin çoğalmasını destekler.
Son araştırmalarda, vitiligo ve sedef hastalığında 308 nm dalga boyunun önemi vurgulanmaktadır. Vitiligo tedavisinde en iyi klinik etkinlik ve güvenilirlik, 300-313 nm dalga boyu aralığında elde edilmiştir.
Bu dalga boyu, excimer lazerler veya 308 nm lambalar aracılığıyla elde edilmektedir. Yeni sistemlerde, 308 nm dar bant UVB, ergonomik yapıları sayesinde yalnızca vitiligo hastalığının etkilenen bölgelerine uygulanmaktadır. Bu durum, sağlam deriyi koruyarak daha etkili dozların kullanılabilmesi anlamına gelmektedir. Karşılaştırmalı vitiligo tedavi çalışmalarında, 308 nm dar bant UVB'nin 311 nm kadar etkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca, hastaların maruz kaldığı toplam UVB dozları 308 nm ile daha düşüktür ve tedavi seans sayıları da daha azdır.
308 nm dalga boyu, dar bant UVB için hem lazer hem de lamba kaynaklarıyla sağlanmakta ve klinik etkinlikleri benzer bulunmuştur. Lamba kaynaklı 308 nm dar bant UVB, daha ekonomik olması ve hasta maliyetlerini düşürmesi nedeniyle günümüzde excimer lazerlere göre daha fazla tercih edilmektedir. Lambalarda, xenon-klor dimerleri kullanılarak elde edilen ışık, lazerler gibi tek dalga boyunda, yani 308 nm'dir. Bu dimerlerden biri halojen tozları olan xenon, diğeri ise soygazlardan klorittir. Bu bileşenler yüksek enerjide stabil değildir ve 308 nm dalga boyunda foton yayarlar.
308 nm'nin vitiligoda fotobiyolojik etkisinin, dar bant 311 nm UVB'den daha iyi olduğu kanıtlanmıştır. Vitiligo plaklarındaki hastalıktan sorumlu T lenfositlerinin sayısında %50 azalma sağlanması için 308 nm'de 95 mJ/cm², 311 nm'de ise 320 mJ/cm² enerji gerekmektedir.
Işık sistemleri, merkezlerde veya muayenehane ofislerinde kullanılmak üzere geliştirilmiş portatif sistemlerdir. Günümüzde birçok sistem mevcutken, merkezimizde Alma lazer 308 nm MEL ve DEKA lazer 308 nm MEL sistemleri kullanılmaktadır.
Viiligoda 308 nm dar bant UVB'nin kullanımı, iki ana amaca hizmet eder: 1. Hastalığın stabilitesinin sağlanması, 2. Repigmentasyonun gerçekleştirilmesi. Hastalığın stabilizasyonu, immünomodülasyon yoluyla sağlanır; bu, vitiligo veya sedef hastalığı gibi durumlarda anormal immün yanıtın baskılanmasıyla gerçekleşir. Dar bant UVB, interleukin-10 üretimini artırarak, doğal öldürücü hücre aktivitesini azaltarak ve lenfositlerin çoğalmasını inhibe ederek bu etkiyi gösterir. UVB'nin temel hedefi, dokudaki hücresel DNA'dır. UVB, DNA tarafından emildiğinde, DNA foto ürünleri (örneğin, pirimidin dimerleri) açığa çıkar. Bu temel etki, "urokanik asidi" trans formundan cis formuna dönüştürerek ortaya çıkar.
Dar bant UVB, kıl foliküllerindeki melanositleri çoğaltır, aktive eder ve epidermiste göç etmelerini sağlar; bu da vitiligoda repigmentasyonu destekler. Ayrıca, dar bant UVB keratinositlerden "temel fibroblast büyüme faktörü" (bFGF) ve "endothelin-1" (ET-1) salgılar; bu maddeler melanositlerin çoğalmasını teşvik eder. Bunun yanı sıra, dar bant UVB melanositlerde "adhesion kinase" ve "matrix metalloproteinase-2 (MMP-2)" salınımına yol açar, bu da melanositlerin epidermal göçünü artırır. Melanin üretimi, tirozinaz salınımının artışıyla gerçekleşir.
Vitiligolu hastalarda kan dolaşımında 25-OH Vitamin D seviyeleri genellikle düşüktür. Vitamin D, tirozinaz enzimi aracılığıyla melanositlerde melanin üretimini destekler. Dar bant UVB tedavisi, hastaların kanındaki vitamin D seviyelerini yükselterek repigmentasyona katkıda bulunur. Etkili bir dar bant UVB dozu, MED dozunun %50 fazlası olmalıdır.
Dar bant UVB uygulandığında, DNA hasarı ile "cyclobutane pirimidin dimerleri (CPD)" oluşur. Bu dimerlerin azalması ve DNA onarımının gerçekleşmesi için 24-48 saatlik bir süre gereklidir. Bu nedenle, dar bant tedavileri 1-2 gün aralıklarla uygulanmalıdır. Her iki sistemde uygulama öncesinde, hastanın ışık duyarlılığının değerlendirilmesi ve duyarlılığı artıran ilaçlar veya besin katkı maddelerinin kullanılmaması önemlidir.
Bu tedavi, vitiligonun toplam vücut yüzey alanının %10'undan daha azına yerleştiği durumlarda tercih edilir. Ayrıca, hastalığın son 8 haftadır aktif olmaması, yani yeni lezyonların oluşmaması veya mevcut lezyonların büyümemesi gerekmektedir. Vitiligoda 308 nm sistemleri, sedef hastalığına göre daha fazla seans gerektirmektedir. Koyu tenli bireylerde elde edilen başarı, açık tenlilere göre daha yüksektir. Tedavilerin en belirgin olumlu sonuçları, ortalama tedavi süresinin 8. haftasından itibaren başlayabilen erken repigmentasyondur; bu, hastaların tedaviye uyumunu artırır ve psikolojik açıdan rahatlatıcı bir etki sağlar.
Tedavilere dirençli hastalarda bu cevap 12-16 seanslara kadar uzayabilmektedir.
308 nm MEI tedavisinin uygulanamayacağı durumlar, kontrendikasyonları;
- Gebelik ve emzirme dönemi
- Kolay skar gelişimi ve keloidal yapı
- Melanoma ve diğer deri kanser öyküsünün varlığı
- Vücut savunma sistemini baskılayan tedavileri daha önce almış olan hastalar ve halen görmekte olanlar
Hastanın tedavi öncesinde vitiligo'nun klinik şiddetini ve yaygınlığını ölçmek, ayrıca klinik yanıtı karşılaştırmak için değerlendirme ve fotoğraf çekimi yapılmaktadır. Bu süreçte Fotofinder cihazı kullanılmaktadır. Bu özel yöntemle, hastanın tüm vücudu fotoğraflanır ve vitiligo bölgeleri otomatik olarak işaretlenerek bu alanların klinik şiddet skoru belirlenir.
Vitiligo tedavisinde 308 nm MEI sistemlerinin kullanılabilmesi için aşağıdaki koşulların sağlanması gerekmektedir:
- Hastalar için yaş sınırlaması yoktur.
- Vitiligo, en az 8 haftadır stabil olmalı; yani hastalığın ilerlememiş olması gerekmektedir.
- Hastanın daha önce ışığa karşı duyarlılığı olmamalıdır.
- El ve yüz uygulamalarında, vitiligonun tüm yüz ve el üstünü kaplamaması gerekmektedir.
- Hastanın geçmişinde "Malign Melanom, BCC ve SCC" gibi cilt kanserleri bulunmamalı veya bu kanserler için risk taşımamalıdır.
- Vitiligonun vücutta yaygınlığı %20'yi geçmemelidir.
- Güneş ve ışığa karşı duyarlılığı artıran ACE inhibitörleri, NSAI, amiodaron, fenotiyazin, siprofloksasin, protriptilin, nalidiksik asit, sulfonamid, tetrasiklin, nifedipin, tiazid, katran, psoralene, griseofulvin, halojenli salisilanilid, bazı gıda boyaları ve katkı maddeleri kullanan hastalarda bu tedavi uygulanamaz.
Tedavi seanslarından önce kullanılacak dozların belirlenmesi için "minimal eritem dozu (MED)" tespit edilir. Bu işlem, vitiligo olmayan bir deri bölgesinde gerçekleştirilir. Açık tenli hastalar için 100, 200, 300, 400, 500 ve 600 mJ/cm²; koyu tenli hastalar için ise 150, 200, 300, 500, 700 ve 900 mJ/cm² dozlarıyla 6 farklı alanda test yapılır. Hastanın test alanını 24 saat boyunca güneşe maruz bırakmaması istenir. Bir gün sonra, test alanına bakılarak en az eritem oluşan doz seçilir.
308 nm dar bant UVB dozlarının belirlenmesinde iki ana yöntem kullanılmaktadır.
Birinci yöntem, MED (Minimum Erythema Dose) belirlenmesine dayanır. Bu yöntemde, öncelikle hastanın MED değeri saptanır. Ardından, MED değerinin %50'si ile seanslara başlanır. İlk 20 seansta, önceki doz %10 artırılır. Eğer foto reaksiyonlar gözlemlenirse, doz ya sabit tutulur ya da %50 oranında azaltılır.
İkinci yöntem ise Fitzpatrick deri tiplerine göre dozların belirlenmesidir. Fitzpatrick, cilt rengini dikkate alarak I-VI arasında altı farklı cilt tipi tanımlamıştır. Örneğin, cilt tipi I için başlangıç dozu 130 mJ/cm² olarak belirlenir ve her seansta doz 15 mJ/cm² artırılır.
Bunların dışında uygulama alanındaki lokal cevabın ve fotoreaksiyonların değerlendirilerek dozların saptanması daha doğru olacaktır. Bu nedenle aşağıdaki algoritma kullanılmaktadır.
Vitiligo tedavisinde klinik yanıt, genellikle 2-4 seansta hızlı bir şekilde pigmentasyonun gelişmesiyle elde edilmektedir. Seanslar haftada 2-3 kez düzenlenmektedir. İlk seanslarda 1 MED ile başlanır ve iki seans boyunca bu doz korunur. Ardından, klinik yanıt değerlendirildikten sonra doz kademeli olarak artırılmaktadır.
MED hesaplaması yapılmadan, haftada 2 seans şeklinde 100 mJ/cm² doz ile başlanmaktadır. Her seansta uygulanan doz 100 j/cm² artırılmaktadır. Eğer seans sonrasında eritem, kızarıklık ve su toplaması 2 günden fazla sürerse, önceki dozda devam edilmekte ve doz seanslarda sabit tutulmaktadır.
Göz kapağı ve genital bölge gibi hassas alanlarda ise başlangıç dozu 50 mJ/cm² olarak belirlenmekte ve sonraki seanslarda bu doz 50 mJ/cm² artırılmaktadır. Yine, bu bölgelerde de seans sonrasında eritem, kızarıklık ve su toplaması 2 günden fazla devam ederse, önceki dozda devam edilmekte ve doz seanslarda aynı kalmaktadır.
Seanslar sırasında hastanın gözleri özel UV gözlükleri ile korunmaktadır.
Daha yoğun tedavi yöntemlerinde de kullanılabilir. Bu tedavi süreçlerinde MED düzeyi yine belirlenir. İlk seanslarda 2 MED ile başlanır. Her hafta, hastanın durumu ve klinik toleransına bağlı olarak, doz bir öncekinden iki kat artırılır. 8-16 MED doz aralığında su toplanması gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
Uygulama sırasında, uygulama alanında güneş yanığına benzer yan etkiler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler arasında kızarma (eritem), su toplaması, kabuklanma ve deride renk koyulaşması (hiperpigmentasyon) yer almaktadır.
Yapılan klinik çalışmalarda, 308 nm dar bant UVB tedavisinin sonuçlarının bazı değişkenlerden etkilendiği gözlemlenmiştir. Özellikle UV duyarlı vücut bölgeleri, yüz, boyun, kol ve bacaklar gibi, tedaviye oldukça iyi yanıt vermektedir. Ancak, bu bölgelerdeki kemik çıkıntılarının üzerindeki el ve ayak üstleri tedaviye daha dirençli olmaktadır.
Dirsek, diz ve bilekler bu alanlar içinde yer almasa da, el ve ayak sütlerine kıyasla daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmektedir. Bazı hastalarda hızlı bir şekilde %75'in üzerinde yüksek klinik başarılar elde edilirken, aynı seans sayısında diğer hastalarda %25'in altında yanıtlar alınabilmektedir.
Tedavi sonrasında yapılan takiplerde, elde edilen repigmentasyonun genellikle bir yıl boyunca stabil kaldığı gözlemlenmiştir. Ancak, tedaviden 1-3 yıl sonra hastaların yaklaşık %15'inde yeni vitiligo lezyonları ortaya çıkmaktadır. Vitiligo tedavisinde, MEI ışık sistemleri ile birlikte takrolimus ve steroid içeren kremlerin kombinasyonunun tedavi etkinliğini artırdığı belirlenmiştir. Özellikle diz, dirsek ve el üstü gibi UV'ye dirençli bölgelerde bu etkinliğin daha belirgin olduğu sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, vitiligo için fotodinamik tedaviler de uygulanabilmektedir. Bu amaçla, ışık duyarlı FS ilaçlar vitiligo alanına topikal olarak uygulanır. Burada önemli olan, FS ilacının deri tarafından etkin bir şekilde emilmesidir ve emilimin artırılması büyük önem taşımaktadır. Son zamanlarda, vitiligo alanına fraksiyonel CO2 lazer uygulanmaya başlanmıştır. Bu lazer ile oluşturulan mikro kanallar, FS'nin emilimini artırmayı hedeflemektedir. Fraksiyonel CO2 lazer uygulandıktan hemen sonra, ALA veya metil ALA gibi FS ilaçları oklüzyon ile 3 saat boyunca uygulanmaktadır. Bu yöntemle ALA'nın emilimi üç kat artmaktadır. Ardından Excimer 308 tedavisi uygulanmaktadır.
Vitiligo tedavisinde en fazla zorluk yaşayan hasta grubu çocuklardır. Bu hastalarda topikal takrolimus ve 308 nm Excimer kombinasyonu kullanılabilir. Tedaviye, 308 nm Excimer ile haftada üç kez 150 mJ/cm² dozunda başlanır. Her seansta, eritem oluşana kadar doz 100 mJ/cm² artırılır. Eğer eritem 3 günden uzun sürerse veya su toplaması oluşursa, doz bir önceki seansın seviyesine düşürülür. Topikal takrolimus ise günde bir kez uygulanmaktadır.
Excimer ile yaptığımız vitiligo çalışmalarında elde ettiğimiz deneyimlerimize göre, koyu tenli hastalarda, yüz bölgesinde (ağız çevresi hariç) vitiligo tutulumunda, el ve boyun dışındaki alanlarda, yeni başlamış vitiligo (1 aydır devam edenler) ve üzerinde siyah kıllar bulunan hastalarda, ayrıca vitiligosu stabil olan (son 3 haftada yeni leke çıkmayan ve mevcut lekelere büyüme göstermeyen) bireylerde tedaviye yanıt çok daha iyi olmaktadır.

308 nm dar bant UVB ve diğer tedavilierin kombine kullanımı
308 nm dar bant UVB, tek başına veya diğer vitiligo tedavileriyle birlikte kullanılmaktadır. Topikal olarak, immün sistemi düzenleyen pimecrolimus ve tacrolimus gibi ilaçlar, immün sistemi baskılayan topikal kortizonlar ve vitamin D analokları ile birlikte uygulanabilir. Ayrıca, sistemik olarak antioksidanlar ve kortizonlar da kullanılabilmektedir.
- Pimecrolimus, bir calcineurin inhibitörü ve immün sistem düzenleyicisidir. Krem formunda, vitiligo alanına günde 1 veya 2 kez uygulanır. %1'lik krem formu, 308 nm MEL sistemi ile birlikte kullanılmaktadır. Ancak bazı hastalarda, 308 nm MEL tedavisinin yan etkileri arasında eritem, kaşıntı ve su toplaması gibi durumların gelişme riski artabilmektedir.
- Tacrolimus, pimecrolimus ile benzer özellikler taşır. Bu pomadlar, vitiligo alanlarına günde bir veya iki kez topikal olarak uygulanmaktadır. %0.1 pomad formu, 308 nm MEL sistemi ile birlikte kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda, bu iki kombinasyonun güneş ışığına maruz kalındığında klinik başarı oranını artırdığı gösterilmiştir.
- Vitamin D analogları arasında en yaygın olarak kullanılanı Calcipotriol'dur. 308 nm MEL sistemi ile birlikte kullanıldığında, tek başına kullanımına göre belirgin bir üstünlük sağlamadığı tespit edilmiştir. Excimer 308 nm uygulamasından en az iki saat önce veya hemen sonrasında kullanılmalıdır.
- Topikal kortizonlar, 308 nm MEL sistemine dirençli bölgelerde kombinasyon halinde kullanılabilmektedir.
- Vitaminler ve antioksidanların sistemik veya topikal kullanımı, vitiligoda oksidatif stresi azaltmada etkili olabilir. C vitamini (günde 500 mg, iki kez), B12 vitamini (günde 1,000 mikrogram, iki kez), E vitamini, alfa-lipoik asit, sistein, poli doymamış yağ asitleri ve folik asit (günde 5 mg, iki kez) 308 nm MEL sistemleri ile birlikte kullanılmaktadır. Bu amaçla E vitamini (günde 400 IU) de tercih edilebilir.
- Pseudocatalase, düşük molekül ağırlıklı manganez kompleksi ile epidermiste hidrojen peroksit birikimini engellemektedir. Pseudocatalase (Mn/etilendiamintetraasetik asit-bikarbonat kompleksi) ve kalsiyum, günde iki kez topikal olarak uygulanmakta ve 308 nm MEL sistemi ile kombine edilmektedir.
- Tetrahydrocurcuminoid, zerdeçal köklerinden elde edilen curcumin (diferuloylmetan) içeren bir bileşiktir ve anti-inflamatuar özellikler taşır. Curcumoid krem, günde iki kez ve her iki haftada bir 308 nm MEL ile etkili bir kombinasyon oluşturmaktadır.
- Khellin, furanochromone (dimetoksi-4, 9 metil-7 okso-5 5-H-Furo [3,2-G]-4H kromon) içeren bir bileşiktir ve kimyasal olarak psoralana benzer. Melanositleri aktive etme özelliği vardır. Khellin %4 pomadı, 308 nm MEL ile birlikte kullanılmaktadır.
- Afamelanotide, güçlü ve uzun etkili sentetik bir MSH (melanosit uyarıcı hormon) benzeridir. Excimer ile birlikte kullanıldığında, repigmentasyon sürecini hızlandırmaktadır.
- 5-fluorouracil, deriye intradermal olarak uygulandığında ve Excimer 308 ile kombinlendiğinde etkili olduğu gösterilmiştir.
- Lazer dermabrazyon, Erbium veya CO2 lazer ile yapılan vitiligo alanlarında dermabrazyon sonrası Excimer 308 nm etkinliğini artırmaktadır. Özellikle el ve ayak üstü gibi dirençli bölgelerde kullanılabilir. Fraksiyonel CO2 lazer sonrası daha etkili sonuçlar elde edilmekte ve hasta toleransı artmaktadır.
- Sistemik kortizon tedavisi, vitiligo ilerleyici bir klinik seyir izliyorsa, aktivasyonun baskılanması açısından önemlidir. Bu amaçla Mini Pulse sistemik kortizon tedavileri uygulanabilir. Betamethasone, 0.1 mg/kg dozda haftada iki gün (ardışık günlerde) üç ay süreyle verilmektedir. Daha sonra doz, her ay 1 mg azaltılarak kesilmektedir.
308 nm dar bant UVB tedavilerin yan etkileri
Erken Yan Etkileri
Eritem, vitiligo tedavi edilen bölgede meydana gelen kırmızılıktır ve bu durum uygulamanın dozuna bağlı olarak değişir. Genellikle birkaç gün içinde kuruma ve soyulma ile kendiliğinden kaybolur. Vitiligo için yapılan MEI uygulamalarında, sedef hastalığı tedavilerine göre daha fazla eritem gelişimi gözlemlenmektedir.
Blister (su toplama) durumu ise 2. derece yanık olarak değerlendirilebilir. Bu, uygulamanın hatalı yapılmasından veya doktorun etkinlik sağlamak amacıyla yüksek dozlar tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Oluşan yanıklar iz bırakmaz, ancak hafif bir renk koyulaşması (hiperpigmentasyon) görülebilir; bu durum da genellikle 3 ay içinde kendiliğinden düzelir.
Renk koyulaşması (hiperpigmentasyon) özellikle vitiligo çevresindeki sağlıklı deride ortaya çıkmaktadır.
Geç Yan Etkileri
UVB fototerapi, erken aşamalarda ciltte foto hasar, yanma, kaşıntı, kuruluk, ağrı ve su toplaması gibi yanıklara yol açabilir. Ayrıca, uygulama alanında daha önce yaşanmış herpes (uçuk) ataklarını tetikleyebilir. UVB fototerapisi, bazı cilt hastalıklarında Koebner fenomenine neden olarak klinik tabloda alevlenmelere yol açabilir.
Asıl tartışma, UVB'nin uzun vadeli etkileri üzerinedir. Uzun süreli UVB maruziyeti, ciltte foto hasar, foto yaşlanma ve hatta güneş kaynaklı cilt kanserlerine yol açabilir. Melanom türü cilt kanserinde, açık tenli bireylerde UVB'nin uzun süreli kullanımının risk artışına neden olduğu gözlemlenmemiştir. Ancak, SCC gibi diğer cilt kanserleri için risklerin gelişebileceği gösterilmiştir. Bu risk, PUVA tedavilerinde daha yüksektir; PUVA'nın riski, UVB'ye göre 7 kat daha fazladır. UVB tedavisinde, 300'den fazla seans uygulandığında riskin arttığı bilinmektedir. 308 nm dar bant UVB tedavilerinde ise risk daha düşüktür.