- Gösterim: 28296
Demir eksikliği, tüm dünyada en yaygın görülen genel sağlık problemidir. Demir eksikliği, entelektüel kapasite performansı üzerinden akademik ve sosyal hayatı olumsuz etkilemekte ve vücut savunma sistemini zayıflatarak enfeksiyonlara eğilimi artırmaktadır. Çocuklarda gelişimi baskılamakta, gebelerde erken doğum ya da düşük doğum ağırlıklı bebeklere neden olmaktadır.
Demir eksikliği nedenlerini üç başlıkta özetleyebiliriz:
-
Demir kullanımı ve kan yapımının arttığı durumlar: ergenlik döneminde hızlı büyüme, gebelik ve emzirme, eritropoetin tedavisi gibi.
-
Demir ya da kan kayıpları durumları: kan kaybına neden olan durumlar; doğum, ameliyat ve yaralanmalara bağlı kanamalar, sindirim, solunum ve genitoüriner sistemden kanamalar, aşırı adet kanamaları, flebotomi (kan verme) gibi.
-
Demirin diyetle alımının azalması ya da sindirim sisteminin emilememesi gibi.
Vücudumuzda demir üç farklı kompartımanda bulunmaktadır. Bunlardan ilki depolanan demir, diğeri dolaşımda olan demir ve sonuncusu ise vücutta birçok fonksiyona katılan aktif demirdir. Temelde demir eksikliğinde tartışma şuna odaklanmalıdır: Vücut demirinin azalması hangi kompartımanda var, ne düzeyde eksiklik var ve bunun sonuçları ne olmaktadır? Bu nedenle demir eksikliğinde yeni tanımlamalar kullanılmaya başlanmıştır.
- “Vücutta demir tükenmesi, iron depletion” tanımı kullanılmaya başlanmıştır. Bu tanımda demir depoları azalmış, ancak dolaşımda fonksiyonlara katılan demir normal seviyededir.
- “Anemi olmaksızın demir eksikliği, iron deficient erythropoiesis” diğer kullanılan bir tanımdır. Burada ise demir depoları eksilmiş, dolaşımdaki demir de eksik, ancak anemi gelişimi vücut tarafından kompansiye edilmiştir.
- “Anemi ile birlikte demir eksikliği” tanımında ise tüm vücut demiri azalmış ve sonuçta hemoglobin yapımının etkilenmesiyle anemi gelişmiştir.
Demir eksikliğinin genel sağlık sistemi üzerindeki etkilerinin yanı sıra deri, tırnak ve saçları etkilediği ve klinik problemlere neden olduğu bilinmektedir. Demir eksikliğinde vücutta yaygın kaşıntı gelişmesi, tırnaklarda kaşık şeklinde çukurlanmalar, kolonişia gelişmesi, dilde glossit, ağız köşelerinde yaralar; angular stomatit gibi bazı cilt hastalıkları vücut toplam demirini azaltabilmektedir. Örneğin, genel eritrodermi yapan psoriazis gibi cilt hastalıklarında vücutta toplam demirin %38'e yakını kaybedilebilmektedir.
Saç dökülmesinin bazı formlarında; alopesi areata (saç kıran), kadın tipi saç dökülmesi, kadınlarda yaygın saç dökülmesi ve telojen effluviumlarda demir eksikliğinin neden olabileceğine dair bulgular bulunmaktadır. Telojen effluviumun akut formu, özellikle kaza, gebelik ya da ameliyata bağlı yoğun kan kaybından kaynaklandığında demir eksikliği hatta anemi akla getirilmelidir. Kronik telojen effluvium ile demir eksikliği ve saç dökülmelerinin birliktelikleri uzun süredir tartışılmaktadır.
Serum ferritin düzeyi, doku demir seviyesi azaldığında düşmekte, vücuda demir yüklendiğinde ise yükselmektedir. Akut faz reaktanı gibi inflamatuar hastalıklarda erken zamanda yükselmekte, kanser ve karaciğer hastalıklarında da yükselebilmektedir. Serum ferritin seviyesi, vücut demir depolarının durumunu göstermesi açısından önemlidir. Serum ferritinin 15 g/L ile 70 g/L arasında olması, demir eksikliği tanısı için kullanılmaktadır. Serum ferritin seviyesi 15 g/L altına düştüğünde, emziren annelerde 25 g/L altında testin duyarlılığı azalmaktadır. Saç dökülmeleri ve serum ferritin seviyesi ile ilgili yapılan çalışmalarda, saç dökülmeleri serum ferritin seviyesi 70 g/L altına düştüğünde görülmektedir.
Demir eksiklğinde tedavi
Öncelikle diyetle demir alımının ve sindirim sisteminden emilimin artırılması gerekmektedir. Diyetle demir alımı yaş gruplarına göre 14-18 yaş döneminde 11 mg, 19-50 yaş döneminde 8 mg, 51 yaşından sonra ise 8 mg olarak belirlenmiştir. Eğer kişi vejetaryan ise bu miktarların günlük alımı 2 kat artırılmalıdır. Doğal demir kaynakları kırmızı et ve ürünleridir. Hayvansal olmayan kaynaklar ise fındık, bezelye, koyu yeşil sebzeler vb. dir. Hayvansal besinlerde bulunan "heme demirin" biyo yararlanımı % 30'dur. Hayvansal olmayan non-heme demirin biyo yararlanımı ise % 10'dur. Besinlerdeki demirin büyük bir kısmı ferrik yani 3 değerli demirdir. Bunun emilebilmesi için mide pH'ının 3'ün altında olması gerekmektedir. Ferrous yani 2 değerlikli demir ise ilaçlarda bulunmaktadır. Bunun emilimi için ise pH 7-8 arasında bile emilebilmektedir. Bu, sindirim sisteminden emilim için önemlidir. Çünkü hastanın mide asititesi değiştiğinde demir emilimi etkilenmektedir. Örneğin, yaşlanma ile mide asidi azalmakta, aklorhidri gelişmekte ve bu demir emilimini azaltmaktadır. Benzer şekilde gastrik atrofi ya da "Helicobacter pylori" enfeksiyonları da aynı sonuçlara neden olmaktadır. Heme demirin emilimi, C vitamini varlığında artmaktadır (C vitamini brokoli ve meyvelerde zengindir). Tanninler (çay ve kahvede var), fitalatlar (kepek, tahıl taneleri, baklagiller ve fındıkta bulunmakta) ve kalsiyum demir emilimini baskılamaktadır. Bu nedenle demirden zengin beslenme sırasında çay ve kahve yemekten 2 saat sonra alınmalıdır. Et ürünleri C vitamini zengin besinlerle birlikte tüketilmelidir.
Anemi olmaksızın demir eksikliğinde demir destekleri yeterlidir. Anemi varsa daha kompleks bir tedavi uygulanmalıdır (kan transfüzyonları gibi). Demir desteği için sıklıkla ferrous demir tuz formları kullanılmaktadır; ferrous sulfate, ferrous fumarate ve ferrous gluconate gibi. Bunlar aç karnına alınmalıdır; yemeklerden 2 saat önce ve sonra. 250 mg C vitamini ile birlikte kullanımı emilimini artırmaktadır. Bunların sık yan etkileri karın ağrısı, bulantı, kusma ve kabızlıktır. Demir, IM ve IV olarak kullanılabilir. Demir dextran (IM veya IV), ferric gluconate kompleksi (IV) ve demir sukroz (IV) mevcuttur. Uygulama yerinde ağrı ve reaksiyon yapabilmektedir. Anafilaksi, ateş ve eklem ağrıları da görülebilmektedir. Son zamanlarda demirin karbonil ve polisakarit kompleksleri de kullanılmaktadır.
Demir kullanımından 3-4 hafta sonra tahlillerde "Hb" ve "ferritin" düzeylerine bakılmalıdı