- Gösterim: 4446
Saç dökülmeleri, saç folikülleri ve saçlı deride fibrozis/skar gelişmeden (kalıcı saç kayıpları olmadan) oluyorsa, geçici saç dökülmesi "non-skatrisyel alopesi" olarak tanımlanır. Non-skatrisyel alopesiler, saçlı deride tutulum oranına göre diffüz (yaygın) ve lokal olarak sınıflandırılmaktadır.
Diffüz Non-Skatrisyel Alopesiler
Sağlıklı bir saçlı deride saç foliküllerinin anagen-telogen oranı yaklaşık olarak 14:1 ile 12:1'dir. Saç büyüme döngüsünde anagenden telogene ve telogenden anagene geçişi etkileyebilecek faktörler, bu oranları değiştirerek saç dökülmesine neden olabilir. Bu nedenle, diffüz non-skarsel saç dökülmelerini anagen ve telogen arasındaki dengesizlik olarak tanımlayabiliriz.
Anajen Saç Dökülmesi, Anagen Effluvium
Saçların yaşam döngüsünde anajen evrede çok sayıda saç dökülmesi gerçekleşmektedir. Anajen evre, saçların büyüme evresidir ve foliküllerin dermal papillasında matriks hücreleri ile saç gövdesini çevreleyen foliküler kılıf hücreleri yüksek oranda bölünme ve çoğalma göstermektedir. Bu evrenin aniden durması saç dökülmesine neden olmaktadır. Anajen saç dökülmesinin iki klinik formu tanımlanmıştır.
Distrofik anajen saç dökülmesi(Dystrophic anagen effluvium)
Kemoterapi kaynaklı alopesi olarak da bilinmektedir. Kemoterapi olarak kullanılan antimetabolitler, alkilleyici ajanlar ve mitotik inhibitörler neden olmaktadır (chemotherapy-induced alopecia). Bu ajanların kullanımı, anajen evredeki saçlar üzerinde toksik veya inflamatuar bir hasara neden olarak, saç gövdesinin kırılmasına ve saçların dermal papilladan ayrılmasına yol açmaktadır. Tipik olarak, saç dökülmeleri ilacın uygulanmasından sonraki 14 gün içinde gerçekleşir. Dökülmeler sıklıkla geri dönüşümlüdür ve suçlu ilacın kesilmesiyle saçlar yeniden çıkmaktadır. İzoniazid, doksorubisin, nitrozüreler, siklofosfamid, levodopa, kolşisin ve siklosporin gibi çeşitli ilaçların anagen effluvium tetiklemesinde rol oynadığı öne sürülmüştür.
Kemoterapi kaynaklı saç dökülmesi sıklıkla saçların yavaş uzadığı tepe ve frontal bölgeler gibi düşük saç yoğunluğuna sahip bölgeleri etkiler. Kaş, kirpik, kol ve bacaklar, koltuk altı ve kasık bölgesindeki kılları da etkileyebilmektedir. Kemoterapi gören hastalarda, kemoterapinin başlangıcı hastada önemli bir stres faktörü olduğundan, telogen saç dökülmesi de görülebildiğinden anajen saç dökülmesi ile örtüşebilir. Dökülen saçların mikroskobik gözlemleri anajen-telogen ayrımını sağlamaktadır.
Anagen effluviumda trikogram yapıldığında telogen fazındaki saç köklerinin %15'inden az olması, normal bir anagen-telogen oranını desteklerken; telogen fazındaki saç köklerinin %15'inden fazla olması, telogen effluvium tanısını güçlü bir şekilde destekler. Tanı amaçlı diğer saç analizleri de kullanılabilir.
Kemoterapi dışında diğer nedenler; radyasyon, çevresel ve mesleki toksik kimyasal maddelere ve ağır metallere maruz kalma (toksik alopesi), kronik hastalıklar, yetersiz beslenme durumu, cerrahi müdahaleler sonrası ve diffüz alopesi areata gibi otoimmün durumlar şeklinde birden fazla etyoloji rol oynayabilir. Dökülme birkaç gün ile hafta içerisinde olmaktadır. Ağır metaller, saç gövdesindeki keratin proteinleri arasındaki sülfür bağlarını kırmaktadır; bunlar arasında talyum, civa, arsenik, kadmiyum ve bizmut bulunmaktadır. Radyasyonun hem geri dönüşümlü hem de kalıcı alopesiye neden olduğu gösterilmiştir. Saç folikülünün kalıcı hasarı genellikle 30 Gy'den fazla derin X ışınlarına maruz kalmayla tetiklenir. En yaygın görülen bu tür saç dökülmeleri, bakıra maruz kalma sonrasında ortaya çıkmaktadır. Anagen effluvium, saç kökünde inflamatuar bir hasar ile sifiliz gibi inflamatuar bozukluklarda da görülebilir. Otoimmün bir bozukluk olan pemfigus vulgaris, desmozomal proteinleri taşıyan saç folikülünün epitelinde inflamatuar hasar ile anagen effluviuma da neden olabilmektedir. Redüksiyon ameliyatları, nevüs eksizyonu, kafa derisi grefti ve saç ekimleri sonrasında anagen effluvium vakaları bildirilmiştir. Anagen effluvium, kwashiorkor gibi şiddetli protein-enerji yetersiz beslenme durumlarından sonra da belgelenmiştir. Bu faktörlerden herhangi biri, saç matrisindeki mitozun aniden durmasına neden olabilir.
Distrofik saç dökülmesinde telogen effluviumun aksine saçlar kırılmıştır ve dökülen saçların kök kısımlarındaki saçın sonlanması konik olarak gözlenir.
Anagen saç dökülmesinin kalıcı olmaması, saç folikülü kök hücresine verilen hasarın derecesiyle orantılıdır. Kemoterapi kaynaklı alopesi genellikle geri döndürülebilirdir, ancak her zaman değil.
Anajen saç dökülmesi hasta için duygusal ve psikolojik olarak oldukça sıkıntı vericidir. Hiçbir tedavi saç dökülmesini önlemede veya durdurmada tamamen etkili olduğunu kanıtlamamıştır. Bu nedenle saç dökülmesinde hastanın bilgilendirmesi, saçların tekrar çıkma sürecine kadar kamuflaj tavsiyeler çok önemlidir. Tam iyileşmenin elde edilmesi genellikle aylar veya yıllar alabilmektedir. Ne yazık ki, birkaç hastada am iyileşme olmadan saç incelmesi devam edebilmektedir. Kemoterapi kaynaklı alopesi, saç kök hücreleri korunduğu sürece geri dönmektedir. Kemoterapi sonlandırıldığında, saç folikülü derhal düzenli döngüsüne geri döner ve 3 ila 6 ay içinde görünür bir yeniden büyüme gözlenir. Hastaların yaklaşık %65'i, yeni çıkan saçlarında grileşme, kıvrılma veya düzleşme etkileriyle karşılaşır ve bu durum, kemoterapinin saç folikülü melanositleri ve iç kök kılıfı epitelleri üzerindeki farklı etkilerine bağlıdır. Kemoterapiler sırasında saç köklerine ulaşan ilaç miktarını fiziksel olarak azaltmak ve ilacın saç folikülü üzerindeki etkilerini engellemek için bazı öneriler bulunmaktadır. Kemoterapi sırasında kafa derisi turnike kullanması, kafa derisi hipotermisi gibi.
Anajen saç dökülmesinde tedaviler arasında;
-
Minoksidil; endokrin tedaviler veya kemoterapi kaynaklı saç dökülmesi yaşayan ve iyileşme süreci geciken hastalarda minoksidil kullanılmaktadır. Minoksidil saç dökülmesini önlemekten ziyade kemoterapi kaynaklı alopesiyi tedavi etmek için kullanılmalıdır.
- Topikal bimatoprost: kemoterapinin neden olduğu kirpik veya kaş hipotrikozunu tedavi etmek kullanılabilir.
Gevşek anagen sendromu(Loose anagen hair)
Anajen evrede saçların saç köklerine tutunamamasından kaynaklanmaktadır ve çocuklarda sıklıkla gözlenmektedir. Saçlara pull testi yapıldığında ele kolay gelen yoğun anajen evrede dökülme mevcuttur. Bu durum yaşla birlikte düzelmektedir; ancak bazen erişkinlik yaşına kadar uzayabilmektedir. Geç yaşta başlayan bu durumda AIDS düşünülmelidir.
Telojen Saç Dökülmesi, Telogen Effluvium
Telojen saç dökülmesi, doğal saç döngüsünün anajen, büyüme evresindeki çok sayıda saçın aniden telojen, dinlenme evresine girmesi ile tetiklenir. Bu geçiş evresinde saçların büyümesi 1 ila 6 ay (ortalama 3 ay) durmaktadır; ancak sıklıkla hastalar büyümenin durduğunu fark etmezler. Etkilenen saçlar büyüme evresine tekrar girdiğinde, dinlenme evresindeki saçlar dökülür; bu da normalden çok fazla bir saç dökülmesine neden olmaktadır.
Telogen effluvium, her yaştan, cinsiyetten ve ırktan bireyleri etkileyebilen bir durumdur. Saç dökülmeleri içerisinde oldukça yaygın bir durum olduğu düşünülmektedir. Erişkin dönemde yaşamın bir noktasında herkesin bir telogen effluvium atağı yaşayabileceği düşünülmektedir. Telojen saç dökülmesi hem erkeklerde hem de kadınlarda ortaya çıkabilse de, kadınlar saç dökülmesinde hormonal değişimlere karşı daha duyarlı olma eğilimindedir. Ayrıca, kadınlar saç dökülmesinden daha fazla rahatsız olurlar. Telojen saç dökülmesi, metabolik stres, hormonal değişiklikler veya ilaçlar tarafından tetiklenen reaktif bir saç dökülmesi sürecidir. En sık nedenler arasında akut ateşli hastalıklar ve ciddi enfeksiyonlar, büyük çaplı cerrahiler sonrası, ciddi travmalar, doğum sonrası hormonal değişiklikler (özellikle östrojende azalma), hipotiroidizm, östrojen içeren ilaçların kesilmesi, ani ve yanlış diyetler, düşük protein alımı, ağır metal alımı ve demir eksikliği sayılabilir. Birçok ilaç bu tür saç dökülmesinde tanımlanmıştır; beta blokerler, aşırı A vitamini, antikoagülanlar, propiltiourasil, karbamazepin, bazı aşılar ve retinoidler gibi. Bu tüm nedenler, saç foliküllerinde moleküler düzeyde büyüme faktörlerini, nöroendokrin sinyalleri ve foliküler homeostazdaki sitokin katılımını bozabilir. Bu bozulma, saçların telojen faza geçişini hızlandırabilmektedir. Telojen saç dökülmesinin devamında inflamatuar mediatörler, oksidatif stres ve saç folikül mikroçevresindeki değişikliklerin önemli olduğu düşünülmektedir. Saç dökülmesinde çoklu faktörlerin rolü, dökülmenin anlaşılabilmesini ve tedavisini zorlaştırmaktadır.
Telojen saç dökülmesinde saç köklerinin sayısı ve yoğunluğu genellikle normal iken, telogen fazında saç köklerinin yüzdesi artmıştır. Foliküllerin en az %25'i telojen evreye geçtiğinde, telojen evrede saçları tanılayan "club formunda" saçlar dökülmektedir. Hastaların %30'unda, özellikle kadınlarda, saçlı deride ağrı ve saçlı deride duyu artışları bulunmaktadır. Saçların taranması ve banyo, saç dökülmesinin en fazla fark edildiği süreçlerdir. Akut döngüde günlük saç dökülmesi 200-300'lere çıkmaktadır. Basit tutma çekme testlerinde (Pull testi) 10'un üzerinde saç dökülmektedir. Trikogramda telojen oranı %20'lerin üzerindedir. Dermoskopide kısa (3-6 cm) telojen saçlar gözlenmektedir.
Telojen saç dökülmesinin iki klinik formu tanımlanmıştır;
- Akut Telogen Effluvium: Saç dökülme nedenleri 3 ay içerisinde ortaya çıkmakta ve 6 aydan uzun sürmemektedir. Ateşli hastalıklar, doğum, psikolojik yoğun stres, cerrahi travmalar, yoğun kan kayıpları, sert ve kontrolsüz diyetler nedenler arasındadır. Saç kaybı % 50'den azdır. Tüm saçlı deride azalma yanında incelme söz konusudur. Bir süre sonra saç yoğunluğu eski haline gelmektedir. Hastada altta yatan neden bilinmiyorsa demir, tam kan, tiroid fonksiyonları, frengi testleri ve otoantikorlar bakılmalıdır. Hastada ilaç alımı, doğum kontrol ilaç kullanımı ve bunların kesilmesi sorgulanmalıdır. Mutlaka androgenetik saç dökülmesi yönünde değerlendirme yapılmalıdır.
- Kronik Telogen Effluvium: 6 aydan daha uzun süren telojen saç dökülmeleridir. Altta yatan demir eksikliği, diyet bozuklukları (protein-kalori malnutrisyonu, çinko eksikliği), tiroid hastalıkları, metabolik hastalıklar (böbrek ve karaciğer hastalıkları ve maligniteler), SLE, HIV ve ilaçlar düşünülerek değerlendirilmelidir. Son çalışmalarda düşük serum ferritin seviyesi (≥20 μg/l) ile saç dökülmesi arasında direkt bir ilişki olabileceği düşünülmektedir. Saç seyrekleşmesi ile birlikte özellikle şakaklarda saç sınırı geri çekilmektedir. Dökülme mevsimlerle değişim göstermektedir.
Saçların yaşam döngüsüne göre telogen effluvium 5 alt kategoriye ayrılmaktadır:
- Hızlı telojen evreye geçiş; altta yatan patolojiye bağlı olarak anajen evredeki saçlar hızla telogen evreye girmektedir. Bu, en sık gözlenen telogen effluvium formudur. Sıklıkla stres, ilaçlar, UV, kilo kaybı, sigara içimi ve ateşli durumlar sonrasında gözlenmektedir. Nedenden sonraki 3-4 ayda gözlemlenmektedir.
- Gecikmeli telojen geçiş; anajen evre normalden uzamıştır ve bunlar telojene geçtiğinde hızla dökülmektedir. Örneğin, gebelik sonrası gelişen telogen effluvium bu tiptedir.
- Hızlı telojen evreden çıkış; burada saçlar telojen evreden hızla anagen evreye girmekte, bu da dökülmelere neden olmaktadır. Minoksidil tedavileri sonrası gelişen dökülmelerde olduğu gibi.
- Uzamış telojen evre; burada saçlar telogen evrede olması gerekenden fazla kalmakta ve anagen evreye geçerken dökülmektedir. Uzamış gün ışığı ya da kısalmış gün ışığında fizyolojik mevsimsel telogen dökülmesi olmaktadır.
- Kısa anagen evre; sıklıkla anadrogenetik saç dökülmesinde görülmektedir.
Tanıyı doğrulamak için en yararlı test saçlı deri biyopsisidir, ancak diğer saç analizlerinde çok sayıda telogen saç saptanması yeterli olmaktadır. Hastadan 24 saat içinde dökülen tüm saçları toplaması ve bu süre zarfında saçlarını yıkamaması istenmektedir. 24 saat içinde 100 veya daha fazla saçın toplanması telogen effluvium'u desteklemektedir.
Telogen saç dökülmesinde neden tanımlandığında ve uygun şekilde tedavi edilmişse saç dökülmesi için spesifik bir tedaviye gerek kalmamaktadır. Düşük demir seviyeleri, çinko seviyeleri, D vitamini seviyeleri gibi hormonal veya diyet dengesizlikleri veya metabolik hastalıklar düzeltildikten sonra saçlar geriye dönmektedir. Dökülmenin nedeni bir ilaçsa, ilaç kesildikten sonra saç büyümesi yeniden başlamaktadır. Topikal minoksidil saç büyümesini ve yeniden çıkışını destekler. Son çalışmalar ayrıca botulinum toksininin, multivitamin mezoterapisinin telogen effluvium tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir. Tüm hastalara saç dökülmesinin zamanla düzeleceği ve saçların tamamen iyileşme olasılığının yüksek olduğu desteği verilmelidir.
Tüm diffuz non-skatrisyel alopesilerde ayırıcı tanıda;
- Androgenetik saç dökülmeleri
- Psikojenik yalancı saç dökülmesi, saç dökülme korkusu; saç dökülmesi normal, fizyolojik bir dökülme ancak hastanın saç dökülme korkusu ile başvurmaktadır. ktedir.
- Telojen mani; aşırı saç fırçalamayla kendisini göstermektedir.
- Trichotillomania
- Alopesi Areata düşünülmelidir.
Lokal Non-Skatrisyel Alopesiler
Saçlı derinin bir yada daha fazla bölgesinde lokal skatrisyel alopeslerin gelişmesidir.
Alopesi Areata (Saç Kıran)
En çok her iki cinsten genç ve orta yaşlı erişkinlerde görülür. Çoğu vaka kendiliğinden iyileşir; yani gelip geçicidir ve özel bir tedavi gerektirmez. Bu hastalığın nedeni tam olarak bilinmese de, saç dökülmesinin yalnızca saçları etkileyen bir otoimmün süreci tetikleyen stresle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Hastalarda genellikle madeni para büyüklüğünde, yani 2,5 santimetre çapında bir veya daha fazla dairesel alanda saç dökülmesi görülür(daha detaylı bilgi için...).
Trichotillomania
Saçların tekrarlayan koparma alışkanlığı ile ortaya çıkmaktadır. Kadınlarda ve çocuklarda daha fazladır. Çocuklarda anne uyumsuzluğu suçlanmaktadır. Telojenler kolay çekilmekte, anajenler ise kırılmaktadır. Bu alopesik alanlarda uzunlukları değişken, 2.5-3 cm arasında saçlar gözlenmektedir. Saçlı deri dışında kaş ve kirpiklerde de olabilmektedir. Sıklıkla frontotemporal alanda görülmektedir. Bazı hastalarda koparılan saçların yenilme alışkanlığı olabilmekte ve "trichophagy" olarak tanımlanmaktadır. Alışkanlık bırakıldığında saçlar normale dönmektedir(daha detaylı bilgi için...).
Traksiyon, Çekme Kaynaklı Saç Dökülmeleri
Mekanik çekmeye bağlı olarak gelişmektedir. Sıklıkla aşırı yapılan saç stillerine, kaza, kaşıntılı saçlı deri hastalıklarına ve kompulsif psikolojik hastalıklara bağlıdır. Saçın topuz yapılması, tarama ve fırçalama, saç bantları, tokalar ve bugidiler yapabilmektedir. Saçların aşırı ve sert taranması da nedenler arasındadır(daha detaylı bilgi için).
4. Postoperatif Occipital Alopesi
Nonsakr alopesi uzun süren operasyon sonrası gelişmektedir. Hipertermi ile yapılan uzun süren kardiak operasyonlar, obstetric cerrahiler sonrasında uzun sure occipital lana basınç uygulamanması geçici iskemi ile saçları dökmektedir. Operasyondan birkaç gün sonra hızla dökülme olmaktadır.