- Gösterim: 19735
Modern toplumlarda sosyal ilişkilerde fiziksel temasların azaldığını hatta ilişki mesafelerinin arttığını görmekteyiz. İlişki mesafeleri artmakla birlikte vücut kokularının başkaları tarafından fark edilmesi oldukça olumsuz algılanmakta. Çekiciliğin sadece yüz ve vücutta simetrik estetik hatlar değil vücut kokusu ile de korelasyon gösterdiği bilinmektedir. Bu nedenle insanlar doğal vücut kokularını azaltmaya çalışmakta, hatta değiştirmekte, maskelemekte ve geliştirmekte. Bu nedenle vücut kokusunun olumsuz algısını ortadan kaldırmak için ilaç ve kozmetik endüstrisi yoğun bir şekilde çalışmakta; özel duş jelleri, banyo sabunları, kokuyu maskelemek veya azaltmak için kullanılan deodorantlar, parfümler, kişiye özel parfümler veya terleme önleyiciler gibi. Ne yazık ki, sosyolojik olarak vücut kokusu = kötü hijyenik koşullar = hastalık olarak algılanmakta. Ancak istenmeyen vücut kokusunun nedenleri tam olarak hiyjenik koşullar değil; sık yıkanma bu sorunu her zaman çözememektedir. Koltuk altı aşırı terlemesi hiperhidrozisli hastaların yaklaşık olarak % 30-50'sini oluşturmaktadır.Terlemenin fizyolojik vücut ısı regülasyonundan bağımsız olarak koltuk altında aşırı terleme ortaya çıkmakta. Koltuk altında hafif ıslaklık hissinden yoğun ter damlamasına kadar değişen klinik şiddetlerde ortaya çıkabilmektedir. Bu aşırı terleme, giysilerin ıslanması ve renk değişimi, kötü ter kokusu ile birleştiğinde sosyal çekingenliğe, yaşam kalitesinde düşmeye, hatta depresyona neden olabilmektedir. Koltuk altı aşırı terlemesi—kötü koku—sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkileyebilen ve bir sosyal fobiye dönüşebilen bir durumdur. Bu kişilerde bazen psikolojik sorunlara hatta sorun çözümsüz kaldığında psikolojik sorunlar daha da derinleşebilmektedir. Aşırı terleme atakları çoğunlukla hasta tarafından kontrol edilemez ve egzersiz, stres ve sıcak ortamlarda daha da belirgin olmaktadır. Bu nedenle hastalar hiçbir ortama girmek istemezler ve konsantrasyonlarını toplamada zorluk yaşarlar. Koltuk altı terlemesi elbiselerde bıraktığı lekeler ile elbise seçimlerini de etkilemektedir.
Koltuk altında ter bezlerini ekrin, apokrin ve apoekrin olmak üzere 3 fromunuda görmekteyiz. Ekrin ter bezleri doğum sonrası fonksiyonlarına başlarken, apokrin ter bezleri ergenlik döneminde hormonal uyarı ile fonksiyonlarına başlamakta. Koltuk altı, el ve ayak ile birlikte toplam 2-4 milyon ter bezi ile en yüksek konsantrasyona sahip anatomik alanlardan birisidir. Koltuk altı hiperhidroziste genellikle sağ koltuk altı sola oranla daha fazla ter üretmektedir. Nadiren bir koltuk altı aşırı terlerken diğeri az ya da hiç terlememektedir.
Koltuk altında ekrin(dudaklar dışında nerede ise tüm vücut yüzeyinde bulunmakta), apokrin(koltuk altı, genital alan, göbek deliği ve göğüs çevresinde, kulakta gibi spesifik alanlarda bulunmakta) ve apoekrin(sadece koltuk altı ve genital alanda bulunmakta) ter bezleri bulunmakta. Koltuk altında aşırı terleme (hiperhidroz) sorumlusunun ekrin ter bezleri olduğu düşünülmektedir. Bunlar otonomik sistemin sempatik sinirleri tarafından kolinerjikler ile uyarılmaktadır. Bu otonomik sistem, beyinde vücut ısı düzenleme merkezinin bulunduğu hipotalamus tarafında kontrol edilmektedir. Sinirler ve ekrin ter bezleri arasında uyarım başlıca asetilkolin, çok az oranda da adrenerjik sinir sonlamalarında noradrenalin tarafından sağlanmaktadır. Koltuk altındaki apokrin ter bezlerinin uyarımı ise duygusal durumumuza göre sempatik postganglionik miyelinize olmayan C fiberleri tarafından noradrenalin ile olmakta.Özetle koltuk altında terleme vücut ısı düzenleme—hipotalamus ve duygu durumu ile beyin korteksinin aktivasyonu ile—olmaktadır. Hiperhidrozda deride ekrin ter bezlerinde kalitatif ve kantitatif bir değişiklik olmadığı saptanmıştır. Hiperhidrozisin sempatik sistemin aşırı çalışmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bunda hipotalamus, deri ve vücuttaki ısı düzenlemesinden sorumlu reseptörlerin yanlış çalışması rol oynamaktadır.
Koltuk altında bromohidrosis ter bezlerinin kaynağına göre ekrin ve apoekrin kaynaklı olabilir. Ekrin ter bezlerinden kaynaklanan bromohidrozis herkeste ve aynı özellikler ile görülebilmektedir. Bazı besinler(soğan, sarımsak, kuşkonmaz, baharatlar gibi), metaboik hastalıklar(balık kokusu(trimethlyaminuria), fare kokusu(phenylketonuria), ayak kokusu (isovaleric academia) ve ekşimiş tereyağ kokus (hypermethionemia) gibi), sistemik organ yetmezliklerinde(karaciğer ve böbrek yetmezlikleri gibi). Apoekrin bromohidrosis ise bunlardan bağımsız olarak ortaya çıkmakta.
Koltuk altı kokusunda(bromohidrozis) çoklu faktöriyel nedenlerden bahsedilmekte; koltuk altında hiperhidrozis(ekrin ter bezlerinin aşırı çalışması), apoekrin ter bezlerinin salgı içeriklerinin değişimi, deri yüzeyinde mikroroganizmaların dağılımının değişimi ve kolonizasyonu, genetik nedenler... gibi. Aşırı terleme ve bromohidrozdan bahsederken birazda koltuk altında sebase ve ter bezlerinin içeriklerinden bahsedelim.
- Koltuk altında ekrin, apoekrin ter bezleri ve sebase bezlerden salgılanan içerik kokusuz iken bunlar sonrasında kokulu içeriklere dönmekte. Bunda koltuk altı derisi üzerinde bulunan mikroroganizmalar sorumlu tutulmakta(koltuk latı deri mikrobiyotası). Bu mikroroganizmalar; stafilokok, propiyonobakterium, korinobakteriyum ve mikrokoklar başta olmak üzere gram pozitif bakterilerdir. Bunlar deri yüzeyinde başlıca apokrin bezin salgı içeriklerini değiştirerek koku oluşumundan sorumludur. Bu bakterilerdeki spesifik çinko bağımlı Na-asil-glutamin aminoasilaz(N-AGA) enzimi apokrin salgıda bulunan Na-asil-glutamin konjugatlarından 3M2H ve HMHA üretimine neden olduğu gösterilmiştir.
- Kokudan başlıca sorumlu içerik yağ asitleri ve tiyoalkollerdir. Orta zincir uzunluğuna sahip yağ asitleri(C6-C10) ve bunların içinde özellikle aslında kokusuz olan "trans (E) isomerof 3-methylhex-2-enoic acid (3M2H)" koltuk altı kokusundan sorumludur. Bunlar apokrin ter bezlerinde L-glutamine gibi aminoasitlere bağlanarak deri yüzeyine atılır, deri yüzeyinde korinobakteriyumlar enzimleri bu ikilinin serbestleşmesini sağlamakta. Genetik çalışmalar apokrin bezlerde ABCC11 gen alelinin L-glutamine ve 3M2H salınımından sorumlu olduğu gösterilmiştir. Yağ asitlerinin kısa zincirlikleride (C2-C5) koltuk altı kokusundan sorumludur. Propiyonibakteriumlar ve stafilokoklar laktik asit ve triasilgliserolden hidrolizis ile gliserol fermente etmekte bu sonra asetik asit ve propiyonik asite dönmekte.
- Laboratuvar çalışmaları koltuk altı kokusundan sorumlu 4 grup tiyoalkol saptamıştır. 2 grubun moleküler ağırlıkları 120-134 u dir. 120 u hoş olmayan bir kokuya sahiptir( soğan ve besin kokuları ile karıştırılabilir). 134 u ise daha az kötü bir kokuya sahiptir(çiçek kokuları ile karıştırılabilir). Diğer tiyoalkoller; "3-mercaptopentan-1-ol" ise daha az kokuludur, 3-methyl-3-mercaptohexan-1-ol daha yoğun kokuludur.
- Kokudan başlıca sorumlu içerik sonradan ortay çıkan yağ asitleri ve tiyoalkollerdir. "trans (E) isomerof 3-methylhex-2-enoic acid (3M2H)", HMHA ve isovalerik asit gibi.
- Özetle koltuk altı apokrin bezlerden uzun zincirli yağ asitleri, amino asitlere bağlı yağ asitleri, sülfür ve hormonlar sagılanmakta. Bunların büyük kısmı zaten kokulu. Ayrıca koltuk altı derisindeki mikroorganzimalar kokusuz olanların bir kısmını parçalayarak-dönüştürerek daha kokulu kimyasallar ortaya çıkmakta.
- Cilt salgı içeriğini genetik yapımızın belirlediğini biliyoruz. Kulak kirini oluşturan dış kulak kalan derisinin salgısı olan olan "cerumen" ile ilgili yapılan çalışmalarda genetik geçiş gösterilmiştir. Söz konusu gen ABCC11 genidir. Bu gen ile ilişkili olarak AA homozigot genotipte cerumen yok denecek kadar azdır(kuru kulak dış kanalı). GA heterozigot genotipte ve GG homozigot genotipte ise cerumen yoğundur(ıslak dış kulak kanalı). Bu genetik dağılım ırklara göre değişkenlik göstermektedir. Islak dış kulak yolu % 95-100 oranlarda Avrupa ve Afrika ırklarında daha yoğun iken kuru dış kulak yolu Doğu Asya ırklarında daha fazla. Dış kulak kalanı kuru ise kulak kiri az yada yok ike kulak kanlaı ıslak ise çok daha yoğun kulak kiri oluşmaktadır. Kulak kiri yoğunluğu ile koltuk altı kokusunun birlikteliği gözlendikten sonra koltuk altı kokusunda, bormohidrozda aynı genetik yatkınlıklar gösterilmiştir(özellikle 70 yaş sonrası). Yani dış kulak kiri yok yad az ise koltuk altı kokusu az yada yok, dış kulak kiri yoğun ise koltuk altı kokusu yoğun. Kulak kiri ve koltuk altı ter kokusu ABCC11 geninde tek nukleotid polimorfizmi ile gösterilmiştir. Genetik olarak polimorfizim her iki alelde yok ise AA, her ikisinde var ise GG, birisinde var ise GA olarak tanımlanmakta. AA da kulak kiri ve koltuk altı bromohidroz yok iken GG ve GA da her ikiside görülmekte. Kısaca bir G alel varlığı koltuk altı kokusunun oluşması ve belirlenmesinde yeterli olmakta. ABCCC11 geni bir çok dokuda hücre plasmasında yer alan, ATP varlığı ile ilaç ve birçok maddenin; siklik nukleotidler, lipofilik anyonlar(glutatayon konjüge LTC4), sülfatlanmaış steroidler(DHEAS ve E13S), glukuronidler, safra içerikleri, mtx gibi plasma zarından geçişini düzenleyen MRP8 nin yapımını kodlamakta. G alelinin varlığı koltuk altında apokrin ter bezlerinden kokuda etkili olan bir substartın hücre dışına salgılanmasında görev alabildiği düşünülmektedir. Tüm canlılar için evrim sürecinin(insanlar dahil) aynı olduğu düşünüldüğünde ABCC11 genindeki G aleli normal iken A alelinin mutasyonal kökenli olduğu düşünülmektedir.
- Apokrin ter bezleri içeriği kokusuz olarak tanımlanmakta. Ancak duygusal yani apokrin kaynaklı terlemeden hemen sonra koltuk altı kokusunun hemen başlaması kokunun bu kısa sürede ortaya çıkmasında sorumlu olamayacağını düşündürmekte. Kokuda apokrin ter bez kaynaklı kokulu yada kokuya dönüşebilecek maddelerin varlığını desteklemekte. Ayrıca koku geliştiğinde koltuk altının sadece su ile yıkanması kokuyu geçirmemekte, sadece sabun gibi temizleyciler kukuda hemen etkili olmakta. Buda kokudan sorumlu olan maddelerin lipofilik yapıda olabileceklerini desteklemekte. Apokrin bezlerden az miktarlarda salgılanan "16-androstenes, 5 alfa -androstenol ve 5 alfa -androstenoneare koltuk altı kokusundan direkt sorumludur.
- Bazı besin kaynakları terle atıldığında içeriklerindeki uçucu ve uçucu olmayan bileşenler koltuk altı kokusuna katılmakta. Uçucu koku maddeleri vücut sıcaklığında buharlaşır ve hızla çevreye yayılır. Buna karşılık uçucu olmayan bileşenler koltuk altı derisinde biraz kalır ancak yıkanma ile çıkabilir. Bir gıda alındığında uçucu koku bileşenleri 7 saat gibi erken bir zamanda terle atılır ve 4 güne kadar atılımı devam edebilir.Gıda içeriğindeki uçucu olmayan bileşenler ise gıda alındıktan hemen sonra deriden ter ile atlır ve 8 güne kadar atılımı devam edebilir. Ancak bazı kişilerde bu sülfür içerikli koku yerine daha terpenoid bir koku olmakta (sardunya bitkisi kokusu gibi). Terpenoidler düşük dozlarda hoş bir koku iken yüksek dozlarda kötü-istenmeyen bir kokuya dönüşmekte. Bu tip koltuk altı kokularında hijyenik koşullar, antibakteriyeller ve deodorant maalesef işe yaramamakta. Çünkü koltuk altındaki terpenoid tipi kokuların kaynakları sülfür kokularında olduğu gibi bakteriyel kaynaklı değildir.
Koltuk altı aşırı terleme ve koku problemlerinde öneriler ve tedaviler;
- Banyoda koltuk altı temizliğinde antibakteriyal temizleyicilerin kullanımı( Irish Spring, Lever 2000, Activex, Protex gibi); sık ve yoğun kullanımı deride iritasyon yapabileceği için kullanımı kişiye göre düzenlenmelidir.
- Günlük antiperspirant ve deodorantların kullanımı
- Günlük çamaşır ve giysi değişimi
- Trepen içeren besinlerin kullanımının azaltılması, kısıtlanması(daha detaylı bilgi için ....)
- Koltuk altı derisine günlük antibiyotik içerikli topikallerin kullanımı
- Potasyum permanganant solüsyon ile koltuk altına akşamları kompreslerin uygulanması
- Aluminyum hidroklorid % 20 içerikli antiperpirantların gece kullanımı(Drysol, Maxim gibi)(daha detaylı bilgi için...)
- Botulinum toksin uygulaması(daha detaylı bilgi için...)
- Antikolinerjik ilaçların sistemik kullanımı(daha detaylı bilgi için...)
- Endoskopik sempatektomi, ETS (daha detaylı bilgi için...)
- Koltuk altında cerrahi uygulamalar(daha detaylı bilgi için...)
- Koltuk altı lazer, radyofrekans, ultrasound uygulmaları(daha detaylı bilgi için...)