- Gösterim: 6236
Akne; sivilce veya ergenlik sivilcesi olarak da tanımlanmaktadır. Ciltte pilosebase foliküllerin kronik ve iltihabi bir cilt rahatsızlığıdır.

Akne, özellikle yüzün T bölgesi, omuzlar, sırtın üst kısmı ve dekolte bölgesi gibi pilosebase yapılardan zengin deri bölgelerinde görülmektedir. Pilosebase ünite, sebase bez (yağ bezi) ile kıl foliküllerinden oluşan bir komplekstir. Nadiren, yüz tutulumu olmaksızın sadece gövdede akne görülebilmektedir.

Akne, pilosebase yapıların kronik, iltihabi ve çok faktörlü bir cilt hastalığıdır. Klinik olarak kendisini bu anatomik alanlarda sebore (yağlanma artışı), genişlemiş gözenekler, iltihaplı olmayan komedonlar, deride yüzeyel iltihaplı papül ve püstüller, derin iltihaplı nodül, kist ve apseler ile göstermektedir. Akne iyileşme sürecinde deride skar (iz) bırakmaktadır. Skar gelişimi, lezyonların şiddetinden ve hastanın yaşından bağımsız olarak da gelişebilmektedir. Akne; %99 oranında yüze, %60 oranında sırta ve %15 oranında gövde ile omuzlara yerleşmektedir. Sıklıkla akne skarı denilen yara izleri ile iyileşmektedir.
Yenidoğan ve bebek aknesi, mesleki akne, akne konglobata, akne fulminans, mekanik akne, akne ekskoriasyon, klorakne ve ilaçların neden olduğu akne (örneğin anabolik steroidler, kortikosteroidler, izoniazid, lityum ve fenitoin kaynaklı) gibi çeşitli akne türleri vardır.
Akne, sıklıkla ergenlik döneminde başlar. 12-24 yaş arasında toplumun %85’ini etkileyecek kadar yaygın gözlemlenmektedir. İleri yaşlarda, 35-44 yaş arasında görülmekle birlikte sıklığı %3'lere kadar düşmektedir. "İnfantil akne" gibi çocukluk döneminde ve "akne tarda" gibi ileri yaş dönemlerinde de görülebilmektedir.
Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkla gözlemlenmektedir, ancak erkeklerde kliniği kadınlara göre daha ağır seyretmektedir. Dünya ırkları arasında görülme sıklığı açısından fark bulunmamaktadır.
Akne hastalarının yaklaşık %60'ında akne, kısa süreli ve hafif tedavilerle kontrol edilebilmekte ve kendini sınırlamasına karşın, %40'ında ileri erişkin yaş döneminde de devam edebilmektedir. Hastalık seyrinin uzun olması ve ataklar göstermesi yanında, estetik yönüyle psikolojik ve sosyal etkisi de göz önünde tutularak aknenin kronik hastalıklar arasında değerlendirilmesi gerekmektedir. Akne takibinde uzun, yoğun ve idame tedavileri gerekmektedir.
Akne için genetik ve ailesel yatkınlık bulunmaktadır. Özellikle "nodülokistik akne" olarak tanımlanan aknenin ağır formunda ailesel yatkınlık daha sık gözlemlenmektedir. Bazı genetik problemler, örneğin XYY gibi Y kromozomu fazlalığında akne daha ağır seyretmektedir.
Akne tedavisindeki en son gelişmeler, hastalığının kökeninde yatan çok sayıda patojenik faktörü ele alan kombinasyon tedavilerin daha başarılı olduklarını göstermektedir.




