Aknenin Klinik Çeşitleri

Akne vulgaris

Akne vulgaris, aknenin en sık gözlenen klinik formu olarak tanımlanmaktadır. Tüm akne olgularının %99'unu oluşturur. En sık yüz, boyun, göğüs, üst sırt ve üst kollar dâhil olmak üzere vücudun her yerinde (hormonal olarak duyarlı yağ bezlerinin olduğu tüm bölgelerde) çıkabilir. Kadın hastalarda yüz yerleşimli, erkek hastalarda ise sırt yerleşimli akne vulgaris daha sık gözlenmektedir.Bu klasik klinikte, belirtiler farklı formlarda olup birincil lezyonlar açık ve kapalı komedonlar, papül, püstül ve nodüller şeklindedir. İkincil lezyonlar ise apse, kist, hiperpigmentasyon ve skarlardan oluşur.

Kapalı Komedonlar: Sebase bezin kanalının sebum ve keratinositlerle tıkanması sonucu oluşur. Genellikle 1 mm çaplı, deri renginde, küçük, kubbe şeklinde ve çoğunlukla kolay fark edilmeyen lezyonlardır. En sık yerleştiği bölgeler burun üzeri, alın ve yanakların üst kısımlarıdır.

Açık Komedonlar: Ortalarında gözle görülür genişlemiş yağ bezi kanalının açıklıkları bulunan kubbe şeklindeki papüllerdir. Yoğun şekilde sıkışmış keratinositler, oksitlenmiş lipitler ve melanin, açık komedonun koyu rengine katkıda bulunur. Çıkarıldığında yaklaşık 2-6 hafta sonra yeniden oluşur.

Diğer Komedonlar: Mikrokomedonlar (zor gözlenirler), kayıp komedonlar (görülebilmesi için deriyi gerginleştirmek ve iyi bir ışık gereklidir), makrokomedonlar (çapı 1 mm’den büyük, beyaz papüller), deniz altı komedonlar (0,5 cm’den büyük, deride daha derin yerleşimli, geniş komedonlar) mevcuttur.

Papül, Püstül ve Nodüller: Enflamatuvar lezyonlardır. Bunlar sıklıkla komedonlarda oluşmaktadır. Nodüller veya derin püstüller arasındaki sinüs traktları skarlara neden olur. Bu lezyonlar oldukça ağrılı, kronikleşmeye meyilli ve tedaviye dirençlidir.

Kistler: Büyük, içi irin dolu (püy), genellikle deride daha derin yerleşimli lezyonlar olup çok iltihaplı (inflame) ve ağrılıdır. Kistler, genellikle bir komedon içeriğinin çevreleyen deriye dağılması ve ortaya çıkan immün reaksiyon sonucunda oluşur. İyileşirken genellikle skar bırakırlar.

Skarlar: Aknenin en yaygın komplikasyonudur ve hasta uygun tedaviyi aldığı hâlde bile ortaya çıkabilmektedir. Akne skarları; atrofik skarlar (boxcar; yük vagonu, ice pick; buz kıracağı ve rolling olmak üzere) ve hipertrofik skarlar ile keloid olarak iki ana gruba ayrılır. Post-enflamatuvar hiperpigmentasyon (PIHP) diğer sık komplikasyonlarından biri olup deri rengi koyulaştıkça PIHP görülme riski artmaktadır.

Bazen kaşıntı olabilir. (Kaşıntının Propionibacterium acnes tarafından salgılanan histamin benzeri bileşikler tarafından oluşturulduğu tahmin edilmektedir.)

Neonatal Akne

Sağlıklı yenidoğanların %20’den fazlasında görülür. Erkek bebeklerde beş kat daha sıktır. Genellikle 2. haftada ortaya çıkmakta ve 3. ayda kaybolmaktadır. Sıklıkla burun kemerinde, alında ve yanaklarda komedon olmadan papüller ve püstüller gelişir. Neden tam olmamakla birlikte, bazı araştırmacılar bunun "Malassezia sympodialis" isimli küf türlerine karşı inflamatuvar bir yanıt olduğunu öne sürmüşler ve bu durumu "neonatal sefalik püstülozis" olarak yeniden adlandırmışlardır. Hafif durumlarda tedaviye gerek olmadığı bebeğin ailesine anlatılmalıdır.

İnfantil Akne

Doğumdan sonraki 3-6. ayda görülmektedir. 1-2 yaşında kendiliğinden kaybolur. Erkeklerde daha sıktır. Neonatal akneden farklı olarak komedonlar, papül, püstül ve nodüller gelişmektedir. Hatta skar dokusu da gelişebilir. Sebase bezin olgunlaşmamış döneminde, artmış DHEAS gibi androjen seviyesindeki yükselmeye bağlıdır. Hiperandrojenizmin diğer bulguları yoksa endokrinolojik incelemeye gerek yoktur.

Akne Konglobata

Nodüler aknenin şiddetli bir formudur. Çoğunlukla erkeklerde görülen, derin nodüller, birbiriyle bağlantılı sinüsler, gruplaşmış komedonlar ve skarlarla karakterize çok şiddetli bir akne formudur. Genellikle sırt, kalça, gövde tutulumu görülür; yüz tutulumu daha azdır. Nodüler yapılardan dışarıya kötü kokulu iltihabi akıntılar gelişmektedir. İyileşme atrofik skarlarla olmaktadır. Bazen "Foliküler Oklüzyon Dörtlüsü" olarak tanımlanan ortak klinik tablo olabilmektedir. Bu tabloda "hidradenitis süpürativa, saçlı derinin disekan selüliti, pilonidal sinüs ve akne konglobata" yer alır. SAPHO, PAPA, PASH ve PAPASH gibi sendromların bir parçası olarak da görülebilmektedir. Tedavisi son derecede zordur.

Akne Fulminans

Aknenin nadir görülen, şiddetli bir klinik ile başlayan, ülserasyon gösterebilen, kliniği ağır bir varyantıdır. Genellikle erişkin erkekler etkilenir. Ani başlangıçlı şiddetli ve ülseratif olabilen akneye; piyojenik granülom benzeri ağrılı lezyonlar, yaygın papüller, plaklar, hemorajik nodüller ve nekrotik zeminli ülserasyonlar görülmektedir. Hastaların çoğunda deri lezyonlarına sistemik semptomlar ve bulgular eşlik eder. Sistemik semptomlar arasında; ateş, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, eklem ve kas ağrısı, eritema nodozum ve karaciğer-dalak büyümesi eşlik edebilir. Osteomiyelit benzeri osteolitik lezyonlar, hastalıkta en sık görülen kemik lezyonlarıdır ve genellikle sternum ve sternoklaviküler eklemlerde görülür. Bu lezyonlar sterildir ve iyi prognozludur. Hastaların %21’inde ise sakroileit görülür. Bu durum, hastanın yürümesini engelleyecek ve hatta tekerlekli sandalye kullanmayı gerektirecek kadar şiddetli olabilir; karakteristik olarak ağrılı, öne doğru eğik olarak yürürler. Akne fulminans tek başına görülebildiği gibi sinovit, akne, püstüloz, hiperostoz ve osteit (SAPHO); piyojenik artrit, piyoderma gangrenozum ve akne (PAPA); piyoderma gangrenozum, akne, süpüratif hidradenit (PASH) ve piyojenik artrit, piyoderma gangrenozum, akne, süpüratif hidradenit (PAPASH) gibi çeşitli sendromların bir bileşeni olarak da görülebilir. P. acnes bakterisine karşı oluşan anormal immünolojik cevap sorumlu tutulmaktadır. Tedavisi zor ancak etkilidir.

İlaçlara Bağlı Akne

Topikal ve sistemik kortizonlar, androjenler, progestinler, gonadotropinler, antiepileptikler (fenitoin ve fenobarbital), izoniazid, iyodürler ve bromürler gibi halojenler, lityum ve epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) inhibitörlerinin kullanımında sıklıkla akneiform lezyonlar gelişir. Daha az olmakla beraber azatiyopirin, siklosporin, disülfiram, propiltiyoürasil, PUVA, kinidin ve B vitaminleri ($\text{B}_{6}$ ve $\text{B}_{12}$) akneye yol açabilir.

Kozmetik ve Pomad Aknesi

Erişkin kadınların üçte birinde akne gelişebilmektedir. Özellikle kozmetik amaçlı bakım ve kapatıcıların kullanıldığı dönemde akne daha fazla görülmektedir. Lanolin, bitkisel yağlar, izopropil miristat, kakao yağı, serbest yağ asitleri ve balmumu içeren kozmetikler, deri gözeneklerini tıkayarak akneye yol açabilmektedir. Özellikle saçlara uygulanan pomatlar alın ve şakaklarda akneye neden olabilir. Sorumlu ürünler kesildikten 6-8 hafta sonra düzelme görülür.

Akne Tarda

Akne tarda, 25 yaş üzeri bireylerde görülen erişkin akne klinik formudur. Erişkin başlangıçlı akne, akne tarda veya post-pubertal akne gibi isimlerle anılmaktadır. Akne tardaya kadınlarda erkeklere kıyasla daha sık rastlanır.

Akne tarda 3 gruba ayrılır:

  1. Persistan akne tarda: Ergenlikte başlayıp erişkinlikte devam eden akne tarda formudur.

  2. Geç-akne: Yetişkin çağda başlayan akne formudur.

  3. Rekürren akne tarda: Ergenlikte başlangıç gösteren ancak değişken sürelerle aknesiz bir dönem geçirildikten sonra erişkin yaşta akne probleminin tekrar başladığı hastalardır.

Akne tarda, adölesan dönemden farklı klinik özellikler gösterir. Ağırlıklı olarak papül ve püstüller mevcuttur; komedonlar nadir görülür veya yoktur. Genellikle hafif veya orta şiddette seyreder ve çoğunlukla yüzün U-bölgesi de denilen çene, yanak ve mandibular bölgede yerleşmektedir. Ancak, nodül ve kistlerle seyreden daha şiddetli formlarına erkek hastalarda daha sık rastlanmaktadır. Klinikte kadın hastalarda enflamatuvar lezyonlar dışında yer yer komedonlar, derin ve ağrısız nodüller, bu nodüllere sekonder gelişen post-enflamatuvar hiperpigmentasyon izlenebilir. Gövde aknesi daha az görülür, yaklaşık %70’inde hipersebore (aşırı yağlanma) vardır. Menstrüasyon öncesi daha sık görülür. Kalıcı, nükseden ve yeni başlayan yetişkin kadın akne tardası sıklıkla enflamasyon (derin nodüller), enflamasyon sonrası pigmentasyon ve yüksek skar sıklığı ile ilişkilidir. Her ne kadar akne tardası olan her hastada endokrinolojik anormalliklerin bulunması mutlak olmasa da, hirsutizm (aşırı tüylenme) ve düzensiz menstrüal periyotları olan kadın hastalarda hiperandrojenizmden şüphenilmelidir.

Deterjan Aknesi

Deterjan aknesi, alkali sabunlarla aşırı yıkama ve ovalama sonucu ortaya çıkan, papül ve püstüllerle karakterize nadir bir akne varyantıdır. Alkali temizleyicilerle yıkama sonucu deri kuruluğu artmakta ve deri mikroflorasında değişiklik görülmektedir.

Mesleki Akne

Mesleki aknenin en önemli nedenleri endüstriyel çözünür olmayan yağlar, kömür katranı türevleri, klor gibi halojen kimyasallarla veya petrol kaynaklı yağlarla temastır. İçlerinde en sık klorlu halojenlerle temasa bağlı olarak klor aknesi görülmektedir. Bu yağlı maddeler, folikül ağızlarında tıkanmaya yol açarak akneyi oluşturmaktadır. Lezyonlar, aknenin sık tercih ettiği alanlarda oluşabileceği gibi kollar veya gövde gibi beklenenin dışındaki alanlarda da gelişebilir.

Acne Aestivalis (Mallorca Aknesi)

Aktinik - solar akne, güneş sivilcesi olarak da tanımlanmaktadır. 20-30 yaş dönemi kadınlarda daha fazladır. Güneşten kaynaklanmakta ve güneş mevsimi ile ortaya çıkmaktadır. Aknesi olmayan bazı kişilerde güneş ışığına maruziyetten sonra omuz, kollar, sırt ve göğüs bölgesinde akneler gelişebilir. Akdeniz (Mallorca ismi buradan gelmektedir) gibi yoğun güneşli bölgelerde tatile giden kişilerde görülmektedir. Ayrıca fototerapiler sonrasında da görülebilir.

Akne Mekanika

Pilosebase kanalın tekrarlayan mekanik ve sürtünme ile tıkanmasına bağlı olarak gelişir. Kasklar, bel kemerleri, çene bantları, telefonlar, kulak içi aparatlar ve keman kullanımı örnek olarak sayılabilir. Çağrı merkezinde çalışan kişilerde telefon ve bunun kapatıcı etkisi, yüzün bu kısmında akneye neden olmaktadır. Kamyon/tır kullananlarda sırt ve kalçalarında, diş tedavisi sonrası ağız çevresinde, kask/dizlik gibi koruyucu giysi kullanan sporcularda da görülebilir. Ayrıca yüze bakım ve güzellik amacıyla uygulanan bazı işlemlerin de mekanik akneye yol açtığını bildiren çalışmalar bulunmaktadır.

Akne Ekskoriye

Anksiyete, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, vücut dismorfik bozukluğu, parazit delüzyonları veya kişilik bozuklukları sonucu oluşabilen bu tablo çoğunlukla ergen kızlarda veya genç kadınlarda görülmektedir. Hastaların komedonlarını veya enflamatuvar papüllerini sürekli sıkmaları, koparmaları veya delmeleri sonucunda lezyonların üzerinde skar bırakabilen kabuklu (krutlu) erozyon gelişmektedir.

Klor Aknesi

Klorlu polisiklik aromatik hidrokarbonlarla fabrikada üretim sırasında temas eden endüstri işçileri, tarım sektöründe çalışanlar, patlama sonucu oluşan kazalarda çevresel kirlenme sonucu temas eden kişiler veya kontamine yiyecekleri tüketen kişilerde temastan birkaç hafta/ay sonra ortaya çıkmaktadır. Klor aknesi, dıştan temasla oluşabileceği gibi sistemik intoksikasyonla da gelişebilir. Ayrıca göz, karaciğer ve santral sinir sistemi bulguları da görülür. Klinik olarak lezyonlar; göz çevresi, kulak arkası (retroauriküler) ve mandibular bölgeler, boyun, kalça (gluteal) ve koltuk altı (aksiller) bölgeler ile skrotumda çok sayıda komedon ve zaman içinde oluşan saman sarısı epidermal kistler şeklinde görülür. Hiperpigmentasyon, hipertrikoz (aşırı tüylenme) ve porfiriya kutanea tarda da gelişebilir.

Radyasyon Aknesi

Radyoterapi sonrası radyasyon alanında gelişen, çoğunlukla açık veya kapalı komedonlarla karakterize bir aknedir. Bu nadir görülen yan etki, yüksek dozlu, derin penetrasyonlu radyoterapi alan hastalarda ortaya çıkmaktadır. İyonize radyasyonun folikül epitelinde oluşturduğu metaplazinin yol açtığı ileri sürülmektedir.

Akne ve Özel Sendromlar

Akneye eşlik eden bazı sendromlar bulunmaktadır:

  • SAPHO Sendromu: Hastalığın ismi; Sinovitis (eklem zarı iltihabı), Akne, Püstülozis, Hiperostozis, Osteozis kısaltılmasından gelmektedir. Hiperostozis göğüs ön duvarında gözlenmektedir. Kronik rekürren multifokal osteomiyelit, akut veya kronik steril artrit veya steril osteitis lezyonlarına bazen deri hastalıkları (akne/hidradenitis süpürativa/saçlı derinin disekan selüliti/püstüler psöriyazis/palmoplantar püstülozis) eşlik eder. Nadiren akne fulminans tablosuyla kendini gösterir.

  • PAPA Sendromu: Genetik geçişli otoinflamatuvar bir durumdur. Steril piyojenik artrit, piyoderma gangrenozum ve akne konglobata ile karakterizedir.

  • Apert Sendromu: Diğer adı “Akrosefalosindaktili Tip I” olan, genetik geçişli bir hastalıktır ve kemik büyüme plakları (epifiz) ile sebase bezleri etkileyen bir durumdur. Erken epifiz kapanması nedeniyle kısa boy, kısa ve perdeli parmaklar ile akrosefali gelişmektedir. Akne şiddetli, yaygın ve tedaviye dirençlidir.

  • PASH Sendromu: Piyoderma gangrenozum, akne, hidradenitis süpürativa.

  • PAPASH Sendromu: Piyoderma gangrenozum, akne, hidradenitis süpürativa ve piyojenik artrit.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency