Epidermolizis Bülloza (EB)

Epidermolizis Bülloza (EB), deri ve mukoza zarlarında (ağız içi, genital bölge, gözler, burun, yemek borusu gibi) bül adı verilen içi su dolu kabarcıklar ve yaralarla seyreden, genetik geçişli bir hastalıktır. Bu hastalık otozomal dominant veya otozomal resesif olarak kalıtılır.

EB, tek bir gende meydana gelen mutasyonlar sonucu ortaya çıkar (monogenik bir hastalıktır). Genetik bir hastalık olduğu için yaşam boyu devam eder ve henüz kalıcı bir tedavisi bulunamamıştır.
eb 02Epidermolizis Bülloza (EB), deriyi kendi içinde ve deri altı dokulara bağlayan özel liflerin yapısını oluşturan proteinleri kodlayan genlerdeki mutasyonlar sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.

Bu mutasyonlar, deri bağ dokularını zayıflatarak çok hafif bir darbe veya sürtünmeyle bile kolayca kopmalarına neden olur. Bağların koptuğu bu boşluklara çevre dokulardan sıvı sızar ve bül adı verilen içi su dolu kabarcıklar oluşur. Bu durum, derinin hassaslaşması ve kolayca hasar görmesi anlamına gelir. Kabarcıklar ve yaralar genellikle basınç, çarpma ve sürtünme gibi mekanik etkilerle tetiklenir.

Hastalığın 30'dan fazla farklı klinik alt tipi tanımlanmıştır. EB, kalıtsal geçiş şekline, büllerin ayrışma seviyesine, lezyonların klinik özelliklerine, yaygınlığına ve deri dışı komplikasyonların varlığına göre sınıflandırılır.

Epidermolizis Bülloza (EB), deri katmanlarının ayrışma seviyesine göre klinik olarak dört ana forma ayrılır:

1. Epidermolizis Bülloza Simpleks (Basit Form): Bu formda, deri katmanları arasındaki ayrışma daha yüzeyseldir. Bu durum, büllerin (kabarcıkların) daha çok derinin üst katmanında oluştuğu anlamına gelir.

2. Junktional Epidermolizis Bülloza (Bileşke Formu): Büller, derinin üst tabakası ile alt tabakası arasındaki bileşke noktasında oluşur. Bu, genellikle daha ciddi yaralanmalara ve komplikasyonlara yol açar.

3. Distrofik Epidermolizis Bülloza (Kusur Bırakan Form): Deri ayrışması, derinin üst katmanının altında, alt deri içinde gerçekleşir. Bu derin ayrışma nedeniyle oluşan yaralar, iyileşirken genellikle kalıcı doku kusurları ve izler bırakır.

4. Kindler Sendromu: Bu klinik form, karmaşık veya mikst bir form olarak tanımlanır. Büller ve yaralar, deri katmanlarının farklı seviyelerinde oluşabilir ve diğer tiplerin özelliklerini bir arada gösterebilir.

Epidermiyolojisi tam olarak tanımlanamamış olması, nadir ve farklı klinik tiplere sahip olması nedeni ile dünya genelinde hastalığın yaygınlığına (prevalans) dair kesin verilerin elde edilmesini zorlaştırır. Farklı ülkeler ve bölgelerde yapılan çalışmalar, EB'nin görülme sıklığının büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur. Küresel veriler incelendiğinde, insidans (yeni vaka sayısı) her 1 milyon canlı doğumda 1.4 ile 25.0 arasında, prevalans (toplumdaki vaka sayısı) ise her 1 milyonda 2.82 ile 54.0 arasında değişmektedir. Maalesef Türkiye'de bu konuda yapılmış kapsamlı bir insidans veya prevalans çalışması bulunmamaktadır.

Epidermolizis Bülloza (EB) vakaların yaklaşık %90'ı Epidermolizis Bülloza Simpleks (basit form), %5'i Distrofik Epidermolizis Bülloza (kusur bırakan form) ve daha az bir kısmı ise Junctional Epidermolizis Bülloza (bileşke formu) şeklindedir. 

Hastalığın belirtileri genellikle doğumda veya kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Basit formda, nadiren ileri yaşlarda da belirtiler görülebilir. Özellikle bebeklik dönemi, yaygın bül ve yaralar nedeniyle en zorlayıcı süreçlerden biridir. Bu yaralar ciddi enfeksiyon riski taşır. Enfeksiyonlar hızla yayılarak sepsis adı verilen genel bir enfeksiyona yol açabilir, bu da yaşamı tehdit eden bir durumdur. Hastalık ne kadar yaygın ve derin yaralar bırakıyorsa, bu risk de o kadar artar.

eb 03

Epidermolizis Bülloza (EB) hastalığının klinik seyri, tedavi edilebilecek çeşitli faktörlere bağlıdır. Hastalığın ilerleyişini ve hastanın gelecekteki durumunu olumlu yönde etkileyebilecek en önemli faktörler arasında erken tanı, erken tedavi ve korunma, ve hasta ile ailesinin eğitimi ve desteklenmesi yer alır.

Hastalığın Klinik Seyri ve Komplikasyonları

  • Yaş ve Gelişim: EB'nin klinik seyri, yaraların ve büllerin ortaya çıkma yaşı, büyüklüğü, sıklığı ve yerleşim yerleri gibi unsurlara göre değişir. Şiddetli vakalarda, sürekli yara ve enfeksiyonlar çocuğun normal büyüme ve gelişimini engelleyebilir.

  • Ağız ve Sindirim Sistemi: Ağız mukozasının etkilenmesi, beslenme güçlüğüne yol açabilir. Yemek borusundaki büller, yutma problemlerine neden olur.

  • Solunum Yolları: Solunum yollarının tutulumu, solunum güçlüğü yaratabilir ve zatürre gibi akciğer enfeksiyonları riskini artırabilir.

  • Diğer Vücut Bölgeleri: Gözlerdeki büller, göz kapaklarının birbirine yapışmasına ve enfeksiyonlara neden olabilir. Genital ve anal bölgede oluşan büller ise yapışıklıklara yol açarak idrar ve dışkılama zorluklarına neden olabilir.

Hastalık tiplerine göre büllerin ve yaraların iyileşme süreci farklılık gösterir. Tedavinin birincil amacı, bu tür komplikasyonları önlemek ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır.

Epidermolizis Bülloza Simpleks (EBS)

Epidermolizis Bülloza Simpleks (EBS)'in tüm formları, mekanik sürtünme veya travma sonucunda oluşan büllerle karakterizedir. Büller hızla patlar ve kabuk bağlayarak iyileşir. Bu durum, derinin kolay hasarlanabilir olmasından kaynaklanır. Bu nedenle, büller en çok el ve ayaklarda görülür. Keratoderma, tırnak distrofisi, saç dökülmesi (alopesi) ve mukozal tutulum bu formda daha nadirdir.

  • İyileşme: Erozyonlar ve büller, yara izi (skar) bırakmadan, sadece hiperpigmentasyon (ciltte koyulaşma) ile iyileşir.

  • Ek Belirtiler: Hastalarda el ve ayaklarda yaralar dışında sıklıkla aşırı terleme görülebilir.

  • Hastalığın Seyri: Belirtiler genellikle doğumda veya hemen sonra başlar, ancak hafif vakalarda 20'li veya 30'lu yaşlarda da ortaya çıkabilir. Hastalık, yaşla birlikte gerileme gösterebilir ve sıcak veya terleme ile lezyonlarda artış gözlenebilir.

EBS Alt Tipleri

EBS'nin çeşitli klinik alt tipleri bulunmaktadır:

1. Lokalize Tip EBS (Weber-Cockayne)

  • Genetik: Otozomal dominant geçişlidir.

  • Klinik: En sık görülen formdur. Büller genellikle el ve ayak tabanında lokalize olup, yeterli travma ile diğer bölgelerde de oluşabilir.

  • Ek Özellikler: Yara izi ve milia (küçük beyaz noktacıklar) oluşumu ve tırnak tutulumu görülmez. İlerleyen yaşlarda fokal keratoderma ve nasır oluşumu gözlenebilir. Oral mukozada lokalize, asemptomatik erozyonlar olabilir.

2. Dowling-Meara Tipi EBS

  • Genetik: Otozomal dominant geçişlidir.

  • Klinik: En şiddetli form olup, doğumdan itibaren başlar. Bazen bebeklik döneminde yaşamı tehdit eden yaygın büller nedeniyle ölümle sonuçlanabilir ve Junktional EBS'yi taklit eder. Herpetiform (grup halinde) büller, atrofik skarlar ve milia oluşumu gözlenir.

  • Ek Özellikler: Geç çocuklukta avuç içi ve ayak tabanında diffüz keratoderma ve tırnak tutulumu görülebilir. Bazı hastalarda üst solunum yolu ve ağız içi mukozal tutulum, anemi ve büyüme geriliği gözlenebilir. Erişkin dönemde bazal hücreli karsinom riski artar. Bu formda, diğer EBS tiplerinin aksine sıcaklık bül oluşumunu artırmaz. Büllerin oluşumu geç çocukluk ve erişkinlikte azalır.

3. Jeneralize Tip (Koebner)

  • Genetik: Otozomal dominant geçişlidir.

  • Klinik: Vücudun herhangi bir yerinde herpetiform olmayan yaygın büllerle karakterizedir. Lokalize tipten farklı olarak el içi ve ayak tabanında büller yoktur.

  • Ek Özellikler: Milia, skar oluşumu ve tırnak distrofisi daha nadirdir.

4. Benekli Pigmentasyon (EBS-BP)

  • Genetik: Otozomal dominant geçişlidir ve doğumdan itibaren başlar.

  • Klinik: Yaygın büller oluşur ancak skar gelişmez. Gövde ve boyun bölgesinde pigmentasyonla karakterize lekeler görülür. El ve ayaklarda hafif büller, fokal verrüköz papüller ve palmoplantar keratoderma oluşabilir.

  • Ek Özellikler: Sistemik komplikasyonlar ve oral mukoza tutulumu izlenmez. Pigmentasyon doğumda veya ileri yaşlarda başlayabilir.

5. EBS, Musküler Distrofi

  • Klinik: Erken bebeklikte başlar ancak kas distrofisi 10 yaşından sonra ortaya çıkar. Skar ve milia nadirdir, ancak keratoderma ve tırnak distrofisi görülebilir.

  • Ek Özellikler: Solunum yolu mukozası tutulumu ölümcül olabilir.

6. EBS-Ogna

  • Klinik: Başlıca el ve ayaklarda kanamalı büller vardır. Kolay morarma ve onikogrifozis (kuş pençesi tırnak) görülmesi karakteristiktir.

7. EBS-Pilor Atrezisi

  • Klinik: Doğumdan itibaren yaygın büller mevcuttur. Milia yoktur, ancak atrofik skar görülebilir.

  • Ek Özellikler: Konjenital aplazia kutis, malformasyonlu kulak kepçesi (pinna), eklem kontraktürleri ve kriptorşizm (inmemiş testis) eşlik edebilir.

8. EBS Süperfisiyalis

  • Klinik: Erozyonların görüldüğü bir alt tiptir. Doğumda veya erken bebeklikte ortaya çıkar.

  • Ek Özellikler: Erozyonlar milia ve skar oluşumu ile iyileşir. Tırnak distrofisi olabilir. Anemi ve gastrointestinal komplikasyonlar nadirdir.

9. EBS, Letal Akantolitik Tip (LAEB)

  • Genetik: Otozomal resesif geçişlidir ve doğumda ortaya çıkar.

  • Klinik: Bül görülmez, ancak deri kağıt gibi soyulmuş veya yüzülmüş gibidir, epidermal bariyer yoktur. Alopesi üniversalis (tüm vücutta saç ve kıl kaybı) ve tırnakların yokluğu söz konusudur.

  • Ek Özellikler: Aplazia kutis eşlik edebilir. Oral mukoza, gastrointestinal, genitoüriner ve solunum sistemi tutulumları ölümcül seyredebilir.

eb 04

10. Epidermolizis Bülloza Simpleks (EBS), Plakofilin Eksikliği (McGrath Sendromu): Plakofilin eksikliği olarak da bilinen McGrath sendromu, otozomal resesif geçişli bir EBS alt tipidir. Doğumda, vücutta yaygın bir kızarıklık (eritrodermi) ve büllerle kendini gösterir.

  • Deri Belirtileri: Avuç içlerinde ve ayak tabanlarında (palmoplantar) kalınlaşma (keratoderma) ve ağrılı çatlaklar (fissürler) nedeniyle eller ve ayaklar fonksiyonlarını yerine getiremeyebilir. Ağız çevresinde erozyon, kabuklanma ve fissürler görülür.

  • Diğer Bulgular: Saçlar kısa ve seyrektir, tırnaklar ise kalın ve distrofiktir. Bu sendromdan etkilenen bireylerde, terleme miktarında azalma (hipohidrozis), göz kapağı iltihabı (blefarit) ve büyüme geriliği de olabilir.

 

Junktional Epidermolizis Bülloza (JEB)

Junktional Epidermolizis Bülloza (JEB), otozomal resesif geçişli bir hastalıktır. Bu hastalıkta oluşan büller (kabarcıklar) bir süre gergin kalır ve kolay patlamaz. JEB, yaşamı tehdit eden şiddetli formlardan daha hafif formlara kadar geniş bir klinik yelpazeye sahiptir. Bu büllere parmakla basıldığında içerisindeki sıvının çevredeki sağlam deriye doğru yayıldığı gözlemlenebilir.

Klinik Bulgular ve Komplikasyonlar

  • Bül Yerleşimi: Büller en çok ağız, burun ve göz çevresinde gelişir. İyileşme sonrasında bu alanlarda kalan deri daha zayıf ve incedir. İyileşen bölgelerde hipertrofik skar (deriden kabarık yara izi) oluşumu görülebilir.

  • İç Organ Tutulumu: Büller sadece deride değil, aynı zamanda gözün kornea ve konjonktiva tabakasında, solunum yollarında, ağız içinde, yutakta, yemek borusunda, anal bölgede ve dış idrar yollarında da oluşabilir.

  • Solunum ve Ses Problemleri: Ses tellerine yakın bölgede bül oluşumu, sesin kalın ve kaba çıkmasına neden olabilir. Aynı zamanda öksürük ve solunum güçlükleri de görülebilir.

  • Diğer Gelişimsel Sorunlar: JEB'in bazı alt tiplerinde saçlı deri, tırnak ve diş gelişim bozuklukları izlenebilir. Özellikle, JEB tiplerinde en karakteristik klinik bulgu diş minesi hipoplazisidir. Dişlerin bazılarında veya hepsinde, yüzeyde lokalize veya yaygın "yüksük benzeri" çukurluklar gözlenir.

  • Hava Durumu Hassasiyeti: Bir alt tipte, bül oluşumu hava ısındıkça artış gösterebilir.

Bu belirtiler, JEB'li hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve çok disiplinli bir tedavi yaklaşımı gerektirebilir.

Junktional Epidermolizis Bülloza (JEB) Tipleri

Junktional Epidermolizis Bülloza'nın iki ana tipi bulunur. Bunlardan biri olan JEB, Herlitz (JEB-H), hastalığın en şiddetli ve ölümcül formudur.

JEB, Herlitz (JEB-H)

JEB-H'de bül oluşumu doğumda başlar ve yaşamın ilk yılında vakaların %40'ının, ikinci yılında ise %50'sinin ölümüne yol açar. Bu çocuklar genellikle yaşamlarının ilk yılında kaybedilir.

Klinik Bulgular

  • Deri: Yaygın büller, erozyonlar ve atrofik skarlar görülür. En sık etkilenen bölgeler ağız çevresi, kalçalar, gövde ve saçlı deridir. Parmak uçları ve tırnak çevresindeki büller, tırnak distrofisine ve tırnak kaybına neden olabilir. Ağız çevresinde şiddetli bül oluşumu tipiktir ancak dudaklarda lezyon bulunmaması karakteristiktir. Milia gelişimi nadirdir.

  • İyileşme: Açılan büllerin yerinde granülasyon dokusu gelişimi, Herlitz tipinin en belirgin bulgusudur. Bu granülasyon dokusu en sık ağız çevresi, sırt, boyun, koltuk altları ve parmak çevresinde görülür.

  • Mukoza ve İç Organlar: Ağız mukozası da dahil olmak üzere diğer mukozal membranlar etkilenir. Ağız mukozasındaki büller mikrostomi (ağız açıklığının daralması) ve ankiloglossi (dilin bağlanması) gibi durumlara yol açar. Diş minesinde bozukluk ve diş yüzeylerinde "kaldırım taşı" görünümü gibi gelişimsel kusurlar bulunur.

  • Diğer Komplikasyonlar: Sikatrisyel alopesi (yara izine bağlı saç dökülmesi), anemi, büyüme geriliği, gastrointestinal, genitoüriner ve solunum sistemi komplikasyonları görülür. Kornea üzerindeki büller skar ve ektropiyon (göz kapağının dışa dönmesi) oluşumuna neden olabilir. Şiddetli bül ve granülasyon dokusu oluşumu, solunum yollarını tıkayarak yaşamı tehdit eden bir duruma yol açabilir. Bu, ölüm riskini en çok artıran EB tipidir.

eb 05

Junktional Epidermolizis Bülloza (JEB) Non-Herlitz Tipleri

Junktional Epidermolizis Bülloza (JEB) Non-Herlitz formu, daha çok ölümcül olan Herlitz tipine göre daha hafif bir seyir gösterir. Bu formun da kendi içinde farklı klinik alt tipleri bulunur.

1. Jeneralize Tip (Non-Herlitz)

  • Genetik: Otozomal resesif geçişlidir ve doğumda başlar.

  • Klinik Bulgular: Yaygın büller, erozyonlar, atrofik skarlar ve tırnaklarda kayıp veya distrofi (şekil bozukluğu) ile karakterizedir. Hastalık yaşla birlikte ilerler.

  • İyileşme: İyileşen alanlarda hem hipopigmentasyon (renk açılması) hem de hiperpigmentasyon (renk koyulaşması) görülebilir (poikilodermatoz). Bu, bu formun en belirgin bulgusudur. Ancak, granülasyon dokusu genellikle bulunmaz.

  • Saç ve Diğer Bulgular: Saçlar çocuklukta normal görünürken, 10-20 yaş civarında yara izine bağlı saç dökülmesi (skarlı alopesi) gelişebilir. Solunum yolu tutulumuna bağlı ölüm riski, Herlitz tipine göre daha düşüktür. Anemi, büyüme geriliği ve diğer sistemik komplikasyonlar daha az görülür. Diş minesi hipoplazisi mevcuttur.

2. Lokalize Tip (Non-Herlitz)

  • Genetik: Otozomal resesif geçişlidir ve doğumda başlar.

  • Klinik Bulgular: Jeneralize tipe göre daha hafif seyirlidir ve büller lokalize bölgelerde görülür.

  • Diğer Bulgular: Tırnak distrofisi ve diş minesi hipoplazisi gözlenebilir. Milia oluşumu nadirdir. Atrofik skar, saç kaybı, anemi, büyüme geriliği veya göz anomalileri gibi sistemik bulgular görülmez.

3. İnversa Tipi (Non-Herlitz)

  • Klinik Bulgular: Non-Herlitz JEB'in bir varyantıdır. Özellikle koltuk altı ve kasık gibi sürtünmeye meyilli bölgeler (intertriginöz alanlar) tutulur. Mukozal tutulum vardır ancak jeneralize tipe göre daha azdır. Atrofik skar ve tırnak tutulumu görülürken, milia nadirdir. Diş minesi hipoplazisi ve gastrointestinal komplikasyonlar da görülebilir.

4. Progresiva Tipi (Non-Herlitz)

  • Klinik Bulgular: Erken yetişkinlik döneminde başlayan hafif bir JEB formudur. Bül dağılımı değişkendir. Skar ve milia oluşumu yoktur.

  • Diğer Bulgular: Tırnak tutulumu, diş minesi hipoplazisi, aşırı terleme (hiperhidroz) ve parmak izlerinin kaybı (dermatoglifik kayıp) gözlenebilir.

5. LOC (Laringo-Oniko-Kutanöz) Sendromu

  • Genetik: Otozomal resesif geçişlidir ve doğumda başlar.

  • Klinik Bulgular: Lokalize bül ve skar oluşumu ile karakterizedir. Yüz ve boyunda sıkça bül ve erozyonlar görülür.

  • Sistemik Bulgular: En belirgin özelliği, larinks (gırtlak) ve gözde yaygın granülasyon dokusu oluşmasıdır. Larinksteki granülasyon, ses kısıklığı ve solunum güçlüğüne neden olur. Gözdeki konjonktival papillalar ve granülasyonlar ise kornea skarı ve körlüğe yol açabilir.

  • Seyir: Solunum yolları tutulumu ölümcül bir neden olabilir. Hayatta kalan hastalarda, 20 yaşından sonra hastalığın şiddeti azalır. Atrofik skar, milia, tırnak distrofisi, çentikli dişler ve psödosindaktili (yapışık parmak görünümü) gibi bulgular da görülebilir.

Distrofik Epidermolizis Bülloza (DEB)

Distrofik Epidermolizis Bülloza (DEB), genellikle doğumda veya yaşamın ilk yılında ortaya çıkar. Bu hastalıkta, büller (kabarcıklar) deri içinde daha derin bir seviyede oluştuğu için iyileşmeleri daha uzun sürer ve kalıcı izler bırakır. Büller çoğunlukla el ve ayaklarda görülür, sert ve gergindir; bazen içlerinde kan da bulunabilir.

Klinik Bulgular ve Komplikasyonlar

  • İyileşme ve İzler: Büller iyileşirken derin yaralar oluşturur ve bu bölgelerde kalıcı izler kalır.

  • Mukoza Tutulumu: Ağız, burun, soluk borusu ve yemek borusu gibi mukoza bölgeleri nadir olsa da etkilenebilir. Yemek borusundaki büller, yapışıklıklara neden olarak yutma güçlüğü yaratabilir. Bu durum, özellikle katı yiyeceklerde belirgindir ve sonuçta gelişme geriliği ile kansızlık (anemi) ortaya çıkabilir.

  • İdrar Yolu Sorunları: İdrar yollarında yapışıklıklar gelişirse idrar yapma zorluğu, ağrı ve idrarın birkaç delikten geliyormuş gibi hissedilmesi görülebilir.

  • Parmak ve Eklem Sorunları: Hastalığın ağır formlarında, ellerde ve ayaklarda parmaklar birbirine yapışabilir. Eklem bölgelerindeki büller iyileşirken oluşan yapışıklıklar, eklem hareketliliğini kısıtlayabilir.

  • Tırnaklar ve Saçlar: DEB, tırnakları etkileyerek kalıcı tırnak kaybına yol açabilir. Saçlı deri tutulduğunda, saçlarda kalıcı etkiler görülebilir.

  • Dişler: Dişlerde gelişim zorlukları ve çürükler daha sık görülür.

  • Kanser Riski: Uzun süren ve sık tekrarlayan yaraların bulunduğu bölgelerde deri kanseri gelişme riski artar.

eb 06

Distrofik Epidermolizis Bülloza (DEB) Alt Tipleri

DEB, kalıcı izler bırakan yaralarla seyreden ve iki ana gruba ayrılan bir hastalıktır: Dominant DEB (DDEB) ve Resesif DEB (RDEB).

Dominant Distrofik Epidermolizis Bülloza (DDEB)

DDEB, otozomal dominant geçişli olup, Epidermolizis Bülloza Simpleks'ten daha şiddetli ancak Resesif DEB'den daha hafif bir hastalıktır.

  • Klinik Bulgular: Atrofik skar, tırnak distrofisi ve milia (küçük beyaz kistler) oluşumu görülür. Büller genellikle doğumda veya hemen sonra ortaya çıkar, ancak hafif vakalarda bebeklik veya çocukluk döneminde de başlayabilir. Lezyonlar en çok el ve ayakların üst kısmında yer alır.

  • İç Organ Tutulumu: Vakaların %20'sinde ağız içi büller görülür, ancak Resesif DEB'deki gibi şiddetli değildir. Yemek borusunda tekrarlayan bül ve erozyonlar darlıklara ve yutma güçlüğüne yol açabilir. Sistemik komplikasyonlar nadirdir.

  • Diğer Özellikler: Olguların %80'inde tırnaklarda distrofi ve kalınlaşma mevcuttur. Diş ve saç değişiklikleri ile fiziksel gelişim genellikle normaldir.

DDEB'nın Alt Tipleri:

  • Akral DDEB: Deri tutulumu sadece el ve ayaklarla sınırlıdır.

  • Pretibial DDEB: Tibianın ön yüzünde liken planusa benzer papüller veya plaklar şeklinde lezyonlar görülür. El ve ayak parmaklarında distrofi tipiktir.

  • DDEB Pruriginoza: Yaygın ve şiddetli kaşıntı ile karakterizedir.

  • Yenidoğanın Büllöz Dermolizisi: Yaygın büllerle doğumda veya hemen sonra başlar ve fokal atrofik skarlar eşlik eder.

Resesif Distrofik Epidermolizis Bülloza (RDEB)

RDEB, otozomal resesif geçişlidir ve üç ana formu bulunur: Şiddetli Yaygın Tip, Jeneralize ve İnvers.

1. Şiddetli Yaygın Tip RDEB (Hallopeau-Siemens)

Bu, DEB'nin en şiddetli ve hayatı tehdit eden formudur.

  • Klinik Bulgular: Hastalık doğumla başlar ve zamanla yaygınlaşır. Yaygın yara izleri, deformiteler ve müköz membranların şiddetli tutulumu ile karakterizedir. Büller genellikle travma veya basınç bölgelerinde ortaya çıkar ve kanlı olabilir. İyileşen yerlerde hipo- veya hiperpigmentasyon (renk değişimi) görülür. Deri, şiddetli vakalarda parşömen kağıdı gibi incelmiş bir hal alabilir.

  • Komplikasyonlar:

    • Psödosindaktili: El ve ayak parmakları birbirine yapışarak "tek parmaklı eldiven" görünümü alır. Bu durum, parmak füzyonu ve eklemlerde hareket kısıtlılığına yol açar.

    • Tırnaklar: Tırnak yatağının etkilenmesi sonucu tırnak kaybı veya distrofi oluşur.

    • Gözler: Kornea opaklığı, blefarit, konjonktivit ve sikatrisyel ektropiyon (göz kapağının dışa dönmesi) görülebilir.

    • Oral ve Sindirim Sistemi: Ağız içi ve yemek borusundaki bül ve erozyonlar, diş kayıplarına, dilin yapışmasına (ankiloglossi) ve ağız açıklığının daralmasına (mikrostomi) neden olarak beslenme bozuklukları, büyüme geriliği ve anemiye yol açar.

    • Böbrek ve Kalp: IgA nefropatisi ve glomerulonefrit riski yüksektir. Nadir görülen dilate kardiyomiyopati, potansiyel ölümcül bir komplikasyondur.

    • Kanser: Çoğu hastada ikinci on yıldan sonra yara izleri üzerinde skuamöz hücreli karsinom (SCC) gelişir. Metastatik SCC nedeniyle hastalar genellikle ilk kanser tanısından sonra beş yıl içinde kaybedilir. Nadiren malign melanom da gelişebilir.

2. RDEB Jeneralize, Diğer (Mitis)

Bu form, şiddetli tipin daha hafif bir varyantıdır.

  • Klinik Bulgular: Doğumda başlar. Kutanöz bulgular şiddetli forma benzerdir, ancak daha hafif seyreder. Özofagus yapışıklıkları, kornea tutulumu ve el-ayak deformiteleri daha az görülür. Deri dışı tutulum nadirdir.

  • Kanser Riski: Deri kanseri gelişme riski vardır ancak metastaz ve ölüm riski şiddetli form kadar yüksek değildir.

3. RDEB, İnversa

  • Klinik Bulgular: Bül ve erozyonlar başlıca koltuk altı ve kasık gibi sürtünmeye meyilli bölgeler ile boyun, sırt, lumbosakral ve uç bölgelerde görülür. Ağız mukozası, yemek borusu ve alt genital-idrar yolları tutulumu şiddetlidir.

  • Diğer Özellikler: Travmatik korneal erozyonlar, tırnak distrofisi ve diş değişiklikleri jeneralize forma benzerdir.

Yenidoğanın Geçici Büllöz Dermolizisi

Yenidoğanın Geçici Büllöz Dermolizisi, DDEB'nin nadir ve otozomal dominant geçişli bir formudur. Doğumdan kısa bir süre sonra yaygın büllerle başlar ve erken bebeklikte ölümcül olabilir. Ancak, büller daha sonra hızla geriler ve kalıcı yara izi veya milia oluşumu gözlenmez. Bu durum, tip VII kollajen dağılımındaki anormalliğin daha sonra normale dönmesiyle açıklanır.eb 07

Kindler Sendromu

Kindler Sendromu, Epidermolizis Bülloza'nın (EB) özel bir formudur. Bu sendrom, travma sonucu oluşan büllerin (kabarcıkların) yerinde gelişen ilerleyici atrofi (cilt incelmesi) ve poikilodermi (ciltte renk değişimi, incelme ve telenjiektazi) ile karakterizedir ve doğumda başlar.

Klinik Bulgular

  • Deri Belirtileri: Travmaya bağlı olarak en çok el ve ayaklarda bül oluşumu, ciltte hassasiyet, parmaklar arasında perdeleşme (sindaktili) görülür. İlerleyen dönemlerde poikilodermik pigmentasyon ve fotosensitivite (hafif güneşe maruziyette bile hassasiyet) gelişir. Ancak, travmatik bül oluşumu ve fotosensitivite yaşla birlikte azalabilir.

  • Diğer Bulgular: Avuç içi ve ayak tabanlarında kalınlaşma (hiperkeratoz), ağız mukozasında beyaz lekeler (lökokeratoz), diş eti iltihabı (jinjivit), periodontit, diş eti hiperplazisi (büyümesi), kolit ve yemek borusu, larinks, anal, vajinal, üretra gibi bölgelerde daralmalar (stenoz) görülebilir.

  • İyileşme: Atrofik skarlar ve poikiloderma yaşla birlikte artar.

  • Kanser Riski: Özellikle el, ayak ve ağız bölgesinde skuamöz hücreli karsinom gelişme riski yükselmiştir. Atrofik skarlar ve tırnak distrofisi, Junktional Epidermolizis Bülloza non-Herlitz (JEB-nH) tipine benzer.

Tanı ve Takip

Kindler sendromunun tanısı klinik muayene ve deri biyopsisi ile konulabilir.

  • Kan Tahlilleri: Enfeksiyon veya anemi (kansızlık) şüphesinde kan tahlili istenir. Gelişimin takip edilmesi için çocukların boy ve kilo takibi ile birlikte serum albumin ve protein düzeyleri de kontrol edilir.

  • Mikrobiyolojik İnceleme: Yaygın yaralar ve yüksek ateş durumlarında, enfeksiyonu saptamak amacıyla yaralardan bakteri kültürü alınır ve antibiyotik duyarlılığı (antibiogram) yapılır.

  • Endoskopi ve Bronkoskopi: Yemek veya soluk borusu tutulumu belirtileri (öksürük, yutma veya solunum güçlüğü gibi) varsa, üst sindirim sistemi endoskopisi veya solunum yolları bronkoskopisi yapılabilir.

Epidermolizis Bülloza Genetik Danışmanlık ve Prenatal Tanı

Epidermolizis Bülloza'nın klinik çeşitliliği, hastalığın genetik ve moleküler yapısındaki farklılıklardan kaynaklanır. EB'nin alt tipleri arasında belirgin sınırlar olmadığından, yalnızca klinik bulgulara dayanarak tanı koymak zor olabilir. EB'nin bilinen ana tiplerinde mutasyona uğrayan 16 farklı gen bulunmaktadır. Bu genlerin ekspresyon seviyeleri, mutasyon tipleri ve kombinasyonları, hastalığın fenotipik (klinik) çeşitliliğini oluşturur. EB tanısı için kullanılan moleküler genetik testler, hastalığa neden olan genetik değişiklikleri tespit etmeyi amaçlar. Bu testler genellikle kan veya deri biyopsisi örneklerinden alınan DNA'nın analizini içerir.

Kullanılan Test Teknikleri:

  • Yeni Nesil Dizileme (NGS): Hedefli EB gen paneli ile birçok gen aynı anda incelenebilir.

  • Tüm Ekzom Dizileme (WES): Tüm ekzom bölgesinin dizilenmesiyle daha kapsamlı bir genetik analiz sağlanır.

  • Sanger Dizileme (SS): Belirli bir gen bölgesinin dizilenmesi için kullanılır.

  • Diğer Teknikler: SNP dizileri, MLPA (çoklu ligaz bağımlı prob amplifikasyonu), qPCR ve RNA-Seq gibi yöntemler de bazı durumlarda uygulanabilir.

Genetik Testlerin Amaçları:

  • EB tanısını doğrulamak ve alt tipini belirlemek.

  • Hastalığın seyrini ve sonucunu (prognozu) tahmin etmek.

  • Aile üyelerinin taşıyıcı durumunu ve tekrarlama riskini saptamak.

  • Ailelere genetik danışmanlık sağlamak.

  • Prenatal (doğum öncesi) veya preimplantasyon (embriyo transferi öncesi) genetik tanı yapmak.

Genetik testlerin uygulanış şekli, incelenen gen sayısına, kullanılan yönteme ve biyolojik materyale bağlı olarak farklılık gösterebilir. Genetik çalışmalar, hastadan ve yakınlarından alınan kan örnekleriyle yapılır. Bu çalışmalar, hastalığın kalıtsal olup olmadığını, taşıyıcılık durumunu ve hastalığın gelecek nesillere aktarılma riskini belirlemeye yardımcı olur. Genetik bir bozukluk saptandıktan sonra, sonraki gebeliklerde gebeliğin ilk iki ayı içinde (9. haftada) alınacak örneklerle doğacak çocuğun hasta olup olmadığı anlaşılabilir.

Epidermolizis Bülloza (EB) Tedavisi

Epidermolizis Bülloza (EB) tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırmaya odaklanan kapsamlı ve çok disiplinli bir yaklaşımdır. Tedavi, yara bakımı, ağrı ve kaşıntı yönetimi, beslenme desteği ve psikolojik destek gibi birçok alanı kapsar.

Yara Bakımı

EB'de yara bakımı, hastalığın tipine ve yaranın özelliklerine göre kişiselleştirilmelidir. Temel prensip, atraumatik (dokuya zarar vermeyen) yara bakım ürünleri kullanmaktır.

  • Bül Yönetimi: Yeni oluşan büller, yayılmalarını önlemek için steril bir iğne ile dikkatlice boşaltılmalıdır. İğne, bülün kenarından deriyle paralel bir şekilde sokulmalı ve sıvı dışarı akıtılmalıdır. Bül derisi, alttaki hassas dokuyu korumak için yara üzerinde bırakılmalıdır.

  • Pansumanlar: Büller boşaltıldıktan sonra, yara örtüleri veya bandajlarla pansuman yapılmalıdır. Ancak, sargıların deriye fazla baskı yapması veya terlemeyi artırması yeni büllere neden olabilir. Bu nedenle, özel sargı teknikleri kullanılmalı ve sargılar hastanın hareketlerini kısıtlamamalıdır.

  • Yara Temizliği: Yaralar daima temiz tutulmalı ve yabancı maddelerden (iplik, krem kalıntısı vb.) arındırılmalıdır.

  • Debridman: Hastanelerde, yara üzerindeki ölü dokuların temizlenmesi (debridman) önemli bir ilk adımdır.

  • Antiseptik Banyolar: Enfeksiyon riskini azaltmak için antiseptik banyolar faydalı olabilir.

Hasta ve Aile Eğitimi

Ailelerin evde yara bakımı, enfeksiyon kontrolü, beslenme yönetimi ve fizik tedavi konularında eğitilmesi çok önemlidir. Bu uygulamaların doğru yapılması, hastalığın seyrini ve hastanın gelecekteki klinik durumunu önemli ölçüde etkiler.

Yaşam Alanı ve Giyim Düzenlemeleri

  • Yüzeyler: Hastaların sert zeminlerde yatmaktan veya oturmaktan kaçınması gerekir.

  • Giysiler: Sert, sıkı veya lastikli giysilerden kaçınılmalıdır. Pamuklu ve bol giysiler tercih edilmelidir.

  • Yiyecekler: Ağız ve yemek borusunda oluşabilecek bülleri önlemek için yumuşak ve posalı yiyecekler tüketilmelidir.

Kaşıntı ve Ağrı Yönetimi

  • Kaşıntı: Kaşıntı, EB kliniğini olumsuz etkiler. Ani ısı değişikliklerinden ve çok sıcak ortamlardan kaçınılmalıdır. Cilt nemli tutulmalı ve nemlendiriciler kullanılmalıdır. Sodyum lauril sülfat içeren nemlendiricilerden kaçınılmalıdır. Antihistaminikler ve topikal kremler (doksepin, mentol içeren ürünler) kaşıntı kontrolüne yardımcı olabilir.

  • Ağrı: Hastalığın yönetimi için ağrı tedavisi hayati önem taşır. Ağrı kesiciler yeterli olabilirken, pansuman değişimleri gibi işlemler sırasında daha güçlü ağrı kesiciler gerekebilir.

Beslenme ve Psikolojik Destek

  • Beslenme: Yara iyileşmesi için artan kalori ve protein ihtiyacını karşılamak amacıyla hastaların beslenmesi düzenlenmelidir. Yutma güçlüğü gibi sorunlar nedeniyle beslenme desteği sağlanmalıdır.

  • Psikolojik Destek: Depresyon, sosyal izolasyon ve umutsuzluk, hem hastaları hem de ailelerini etkileyebilir. Kronik bir hastalıkla yaşamanın getirdiği olumsuz duygular, hastaların tedaviye uyumunu azaltabilir. Bu nedenle psikolojik değerlendirme ve destek tedavinin önemli bir parçasıdır.

Enfeksiyonlar

Epidermolizis Bülloza (EB) hastalarında derinin üst tabakasının kaybı, mikropların çoğalması için uygun bir zemin hazırlar. Yaralardan sızan doku sıvıları, mikropların üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Bu hastaların bağışıklık sistemleri de zayıflamış olabileceğinden, enfeksiyonlar zor iyileşir, tedavilere daha az yanıt verebilir ve dirençli mikroplarla sık karşılaşılır. Enfeksiyonlar hızla deriye veya kana yayılarak ciddi sonuçlara yol açabilir.

  • Korunma ve Tedavi:

    • Mikropların üreyebileceği alanlar daima temiz tutulmalıdır.

    • Gerekirse, yaranın üzerine sürülen topikal antibiyotikler ve yanık tedavisinde kullanılan özel yara örtüleri kullanılabilir.

Tümör (Kanser) Gelişimi

Uzun süreli ve tekrarlayan yaraların bulunduğu alanlarda deri kanseri gelişme riski artar. Özellikle skuamöz hücreli karsinom adlı deri kanseri, EB hastalarında daha fazla metastaz (kanser hücrelerinin yayılması) yapma eğilimindedir.

Ağız ve Yemek Borusu Lezyonları

  • Ağız Bakımı: Ağız içinde pamukçuk (kandidiyazis) gelişebilir. Bunu önlemek için iyi bir ağız hijyeni çok önemlidir. Ağız içi, tuzlu su veya karbonatlı suyla ıslatılmış pamuk veya temiz bezlerle nazikçe temizlenebilir. Diş fırçalarken yeni bül oluşumunu engellemek için yumuşak bir fırça kullanılmalı ve diş etleri fırçalanmamalıdır. Gerekirse ilaç tedavisi de uygulanabilir.

  • Diş ve Diş Eti: Ağız ve diş bakımı için sık diş muayenesi gereklidir.

  • Yutma Güçlüğü: Yutma güçlüğü ve diğer şikayetler için cerrahi veya ilaç tedavileri kullanılabilir.

Göz Lezyonları

  • Enfeksiyon ve Deformasyon: Tekrarlayan göz kapağı, gözün iç yüzeyi (konjonktiva) ve kirpik enfeksiyonları görülebilir. Bu enfeksiyonlar göz kapaklarının dışa dönmesine ve sertleşmesine (ektropiyon) yol açabilir.

  • Tedavi: Gözü nemlendirmek ve korumak için göz damlaları ve nemlendiriciler faydalıdır. Bazı durumlarda plastik veya estetik cerrahi gerekebilir. Gözün ön şeffaf tabakasında (kornea) ülserler gelişebilir. Bu durumda antibiyotik merhemler ve göz kaslarını gevşetici sikloplejik ilaçlar kullanılabilir. Gözyaşı kanalları da tıkanabilir.

Cerrahi Tedaviler

  • Yemek Borusu: Yemek borusunda yapışıklık veya tıkanıklık gelişirse, özofagus dilatasyonu (genişletme) uygulanabilir.

  • Beslenme: Ağır beslenme sorunlarında, doğrudan mideye besin takviyesi sağlamak için beslenme tüpü (gastrostomi) takılması gerekebilir.

  • Parmaklarda Yapışıklık: El ve ayak parmaklarında oluşan yapışıklıkların ayrılması için plastik cerrahi veya çocuk cerrahisi bölümlerince müdahale gerekebilir. Ancak bu yapışıklıkların tekrarlama olasılığı yüksektir.

Yapay Deri Tedavileri

  • Apligraft: Özellikle zor iyileşen ve yaygın lezyonlarda yapay deri (Apligraft) kullanılabilir. Bu, iyileşme sürecine yardımcı olabilir.

Gelecek Vaat Eden Tedavi Yöntemleri

EB'nin bilinen etkili bir tedavisi henüz olmamasına rağmen, son yıllarda yapılan araştırmalar umut verici sonuçlar ortaya koymaktadır.

  • Protein ve Gen Tedavileri: EB'nin resesif formları için hayvan modelleri üzerinde yürütülen protein ve gen tedavisi çalışmalarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.

  • Kök Hücre Nakli: Özellikle şiddetli EB formlarında kemik iliği kök hücre nakli ile geçici düzelmeler sağlandığı gözlemlenmiştir.

  • Fibroblast Enjeksiyonu: Allojenik fibroblastların (başka bir bireyden alınan fibroblastlar) intradermal enjeksiyonu ile tip VII kolajen üretiminin uyarılması ve bu sayede geçici düzelme sağlanması üzerine çalışmalar mevcuttur.


yol tarifi

dermatoloji randevu
dermatoloji doktor cevapliyor

Adres: Esentepe Mah. Cevizli D 100 Güney Yanyol Lapishan 25/2 Soğanlık, Kartal / İSTANBUL
GSM: 0532 624 21 27
Bu sitedeki bilgiler doktor ya da eczacıya danışmanın yerine geçmez. Sitedeki bilgi, yorum ve görüntüler kişileri bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedaviye yönlendirme amaçlı değildir.



© 2020 Hakan Buzoğlu. All Rights Reserved.
ByFlash Web Agency